Sinir Sistemi Cerrahisi Derneği tarafından düzenlenen IV. Sinir Sistemi Cerrahisi Bilimsel Kongresi, 7-10 Kasım 2008 tarihlerinde, Symcon firmasının harika organizasyonu ile Antalya, Belek Susesi Otelde yapıldı. Kongre’ye yerli ve yabancı 400 civarında beyin cerrahı katıldı. Birçok bilim adamının konferans verdiği ve çok sayıda bildirinin sunulduğu toplantı yoğun ilgi gördü
Dernek Başkanı olarak açılışta yaptığım konuşmamın özetini siz okuyucularımla paylaşmak istedim.
Teşekkür faslından sonra, beyin cerrahisinin sıra dışı bir tıp branşı olduğunu vurgulayarak, genç arkadaşlarıma bazı önerilerde bulundum. “Neurosurgery is the extraordinary branch of medicine”, bu nedenle çok gururluyuz. Bu bizim hakkımız. Ne kadar övünsek azdır. En kutsal organa, beyine, nörona dokunma hakkımız var. Beyne dokunabilen parmak kutsal sayılır. Mesleğimizi severek, aşkla yapmalıyız. Haz almalıyız, libido kaynağı olarak görmek gerek. Yaklaşık 20 yıl önce bir TV programında anevrizma ameliyatları için yaptığım bir kıyaslama var. Güzel bir hanımla balayına çıkmak mı yoksa bir ameliyat mı?. Bu bir kıyaslama, ama zihinlerinizde yer etsin diye söylüyorum.
Anevrizma ameliyatlarında, silvian fissur diseksiyonunda pterionu bir genç bakirenin pupisine benzetebilmek (Dr. Celal Özbek Çakır, Nöroşirurji Bülteni) harika bir tasavvur, müthiş bir hayal… Hayal gücünüzü ihmal etmeyin, geliştirin. “If you have a plan to clime to tree, you have to imaginate to reach to stars that you can clime to tree.” özdeyişini unutmamak gerek. Hep heyecanlı olun. Heyecan, bilgi, tecrübe, aşk, azim, hırs, hayal, istikrar, sebat ve sanat bizleri başarıya götüren temel kavramlardır. Duygularınızı yazıya dökün, kalıcı olsun. Cerrah bazen kendini Tanrı gibi hisseder ama haddini de bilmeli… Ambrose Pare’nin sözleri ne kadar önemli ve anlamlı? “Complications is the way of God, keeping surgeons humble” ve “ We dress the wound, God cure the patients”.
Hiçbir insan, hiçbir organ, hiçbir doku, hiçbir damar, hiçbir nöron, hiçbir hücre, bir diğerine tıpa tıp benzemez. Her hasta farklıdır. Her nöronun , her damarın her dokunun aynı patolojiye verdiği cevap hep farklıdır. Hiçbir anevrizma, hiçbir Sylvian ven, fissur, cisterna, girus, damar bir diğerinin aynı değildir. Her hücrenin parmak izi gibi farklı iz ve işareti vardır. Ben hiç tıpa tıp benzeyen bir anevrizma, bir damar, bir ven, bir cistern, bir girus ve bir fissur görmedim. Her nöronun farklı hafızası ve farklı cevabı vardır. Koca tümörlü hastalar yıllarca ayakta dolaşıyor, ventrikülleri kanla dolu hastalar sizinle defisitsiz olarak sohbet edebiliyor. Beyin enigmatik bir organ? Daha çözebildiğimiz şeyler hiç mesabesinde. Her hasta için farklı endikasyon kriterleri var. Endikasyonlarınızı, hastanızın yerine kendinizi koyarak verin. Tecrübenizi ön planda tutun. Hastaların labaratuvar ve radyolojik tetkiklerini tedavi ya da ameliyat etmeyin. Hastayı tedavi edin, ameliyat edin. Teknoloji aldı başını gidiyor, ama bizler dikkatli olmalıyız. BAS‹T, UCUZ VE KOLAY önemli tercih ve düsturunuz olmalıdır.
Cesaret, bilgi, tecrübe hayatımızda en önemli faktörlerdir. Aralarında önemli ilişkiler vardır. Gençliğimizdeki cesaret, daha sonra yerini bilgiye, olgunluk döneminde ise tecrübeye bırakır. Bir şeyi ilk veya son uygulayan olmaktan kaçının. Ancak asla korkak olmayınız. Rus Yazar Bulkagov “Cowardices is the worst of all vices” der. ‹nandığınızın peşinden koşun ve bütün varlığınızla savunun. Savunun ki, yeni projeler ortaya çıkabilsin. Düşünmek, hayal etmek ve gerçekleştirmek çok önemli kriterlerdir.
CNS eski Başkanı Douglas Kondziolka’nın başına gelenleri okudunuz, Neurosurgery News’te yayınlandı, ibret verici? Hasta kayıtlarını ve dosyalarını detaylı olarak tanzim etmek gereklidir. Yanlış, zaten yanlış. Ama yapılan doğrular kayıt altına alınmadığında da hiçbir önem arz etmez. Hatta, aleyhimize dahi kullanılabilir. Progressler artık çok daha önem kazandı. Progresleri asla ihmal etmeyin. Resmiyet ve hukuk, kayıtlarla, yazılanlarla kaimdir. Hem hasta için hem de kendiniz için bunlar çok önemlidir. Hekim kendini de korumalıdı. Son uygulamalarla, hukuki düzenlemelerle hastalar hastalıklarının esas sorumlusunun hekimler olduğunu iddia eder hale geldiler! Çok dikkatli olmak mecburiyetindeyiz. Kanunlar, yönetmelikler, tüzükler ve genelgeler ortada? “Rabbim, sen beni dostlarımdan koru, düşmanlarımın üstesinden ben gelirim!” özdeyişini, insanın farklı bir şekilde söyleyesi geliyor.
Olaylara karizmatik ve sanatsal açılardan da bakmayı unutmayınız. Tecrübe ve bilgilerini size aktaran hocalarınızı ve ustalarınızı unutmayın, onlara saygıda kusur etmeyin. Zira, bir Rus atasözü ne güzel ifade etmiş “Dwell on the past and you’ll lose an eye. Forget the past and you’ll lose both”. Yine, Isaac Newton’un 5 Şubat 1675’te Robert Hooke’ye yazdığı mektupta, “If I have seen further, it is by standing on the shoulders of giants” ifadesinde bulunarak, zarif bir gururla tevazusunu göstermiştir. Bilginin kaynağına bağlılığınız sürerse, bilgi bedeninizden bir parça olarak sizinle ebedi yaşar. Siz de bilgi ve tecrübelerinizi karşılık beklemeden gelen kuşaklara aktarın ki, ölümsüzlük şerbetini içebilesiniz. “ARS LONGA VITA BIREVIS” (Sanat uzun, hayat kısa) ne güzel söz…
Şimdi 2008 yılı ödüllerini dağıtacağız. Zira; “Bir yerde ki yok nağmeni takdir edecek guş/ Tazyi-i nefes eyleme, tebdil-i makam et.” dense de, “Marifet iltifata tabidir. Müşterisiz mal zayidir.” ve “Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder.” prensipleri çerçevesinde arkadaşlarımızı ödüllendiriyoruz.
“Meyveli ağaç taşlanır” sözünü unutmayın. Biz çünkü herkese nasip olmayan kutsal bir organın cerrahlarıyız. Sözlerimi şu beyit ile bitirmek istiyorum.
“Atılan bir sapan taşı altın bir kaseye değse,
Ne kıymet kazanır taş ne kıymetten düşer kase.”