Sayın Bakan Egemen Bağış’ın himayelerinde, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği’nin düzenlediği sivil örgütlerin katılımıyla gerçekleşen toplantıya katıldım.
Toplantıya katıldığım güne kadar, iktidarda olan partilerin “sivil örgüt” anlayışlarında bir netlik görmemiştim. Sivil örgütlerden söz ettikleri zaman özel yasalarla kurulmuş, TTB, TOBB, Barolar Birliği… ve bazı sendikalardan söz ederler ve davet ettiklerinde de “yarı resmi” niteliği olan bu adı geçen örgütleri davet ederlerdi.
Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’de “sivil örgüt” anlayışı da değişiyor. Yıllardır anlatıyoruz ve söylüyoruz:
Sivil örgüt: Demokratik ülkelerde vatandaşların, ihtiyaç duydukları konularda bir araya gelerek kurdukları sosyal birimlerdir. Gönüllüdür. Samimidir. Gerçekçidir. Bağımsızdır. Toplumun temel dinamikleridir. Demokrasinin “olmazsa olmaz” birimleridir. İsimlerinin dernek, vakıf, platform, birlik, kulüp olması önemli değildir. Önemli olan bağımsız, bilimsel ve evrensel düşünen ve milli hizmet yapan yöneticilere sahip olmalarıdır.
Bu düşüncelerle katıldığım toplantıda, ülkemizin her bölgesinden, çok değişik amaçlarla kurulmuş ve hizmet üretmeye çalışan dernek, vakıf, birlik… adıyla binin üzerinde temsilci gördüm.
Bu fotoğraf şunu gösteriyor:
- Ülkemizde demokrasi kurumsallaşıyor.
*İnsanımız gönüllü olarak demokratik yapılanmaya katılıyor.
*Her konuda açık ve net fikrini örgüt temsilcisi olarak açıklayabiliyor. - Ve vatandaşımız sivil örgütü aracılığıyla “Bizim görüşümüz alınmadan Avrupa Birliği’ne girilemez” mesajını verebiliyor.
Toplantıda altı çizilmesi gereken önemli olumlu noktalar var:
- İlk kez sivil örgütlerle birlikte iktidar Avrupa Birliği’ni analiz eden bir toplantı düzenliyor.
- Toplantıya, sosyolojik olarak, toplumun her kesiminden katılımı sağlayan bir organizasyon gerçekleştirilebiliniyor.
- Katılımcı örgütlerin, “eşcinsellik”ten “bilimsel amaçlı” kuruluşlara kadar geniş yelpazeli nitelik taşıyan ve Batı Avrupa ülkelerinin demokrasi anlayışını yansıtan bir Türkiye’nin geliştiğini fotoğraflayan yapıları ortaya çıkıyor.
- Değişimi temel söylem olarak benimseyen iktidarın “Başmüzakereci” Bakan’ı, meslektaşından devraldığı görevi “Değişen Türkiye’nin” sivil örgüt yapısında gözlemesi ve Avrupa Birliği’ne girmede temel dinamik olarak benimsemesi ülkemize demokrasi adına yeni bir boyut kazandırıyor.
- Sayın Bakan Egemen Bağış’ın toplantının başından sonuna kadar tüm konuşmaları izlemesi yeni bir anlayışın demokrasiye kazandırılmasını da gösteriyor.
Bütün bunların yanında sivil örgüt temsilcilerine, 3 dakikalık konuşma süresinin verilmesi, toplantının tek olumsuz yönünü oluşturuyordu.
Hekimler Birliği Vakfı adına katıldığım toplantıda 1957 yılından beri devam eden Avrupa Birliği “hevesi” için 3 dakika içerisinde ancak şunları söyleyebildim:
Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki birlikteliğin gerçekleşmesinde iki engel görünüyor:
Birincisi, Avrupa Birliği açısından, “İslamın evrenselliği” her yöneticinin bilinç altında çatışmalara neden oluyor ve kabul görmüyor. Anlaşılması ve aşılması gereken bir konudur.
İkincisi, Türkiye açısından, demokratik felsefenin kurumsal olarak yeterince algılanamaması ve kabul görmemesi… Anlaşılması ve aşılması gereken bir konudur.
Sayın Bakan Egemen Bağış’a başarılar diliyor, sivil örgütlerle yapılacak bundan sonraki toplantılarda süreyi kısıtlamayan yöntemler geliştirmelerini umuyor ve bekliyoruz.
Saygı ve sevgiler…