2000’li yıllarda deneysel cerrahi yapmak amacı ile Viyana’da kısa süreliğine çalışmıştım. Çalıştığım deneysel cerrahi merkezi, bugüne kadar çalıştığım sağlık ocakları, özel-üniversite kurumları, kamu hastaneleri dâhil en iyi donanıma sahip kurum idi. Şaşırmıştım. Araştırmacı ve bilim insanlarına 24 saat sıcak- soğuk yemek ve içecek servisi ile beraber her türlü lojistik desteği sağlayabilecek donanımda idi. Kırmızı halı ile araştırmacıların ve bilim insanların daha iyi motive olmaları sağlanmaya çalışılıyordu. Çok konformist olmayan biri için 24 saatini geçirebileceği bir altyapı sağlanmıştı. Deneysel cerrahi merkezinin sorumlusu ile yaptığım görüşmelerde; merkezin sonuç odaklı çalışmadığını, yapılan çalışmalardan illaki bir netice alınmasının beklenmediği, özü itibari ile önemli olanın araştırma yapılması olduğu idi.
Aynı yıllarda ülkemizin çok güzide, ünlü üniversitelerinden birinde aylarca süren deneysel cerrahi çalışmalarına iştirak etmiş ve deneysel cerrahide belirli bir çizgiye gelmek için uğraşmıştım.
Bu merkez bir binanın bodrum katında karanlık-izbe bir bölümünde idi. Dezenfektanların, steril ajanların, deneklerin, nem ve insan kokularının birbirine karıştığı bir ortam idi. Esasında özel olarak gönüllü işkence çekmek için dizayn edilmiş bir yer gibi idi. Deneysel cerrahiyi yaptıktan sonra günlerce burnumu ve genzimi irrite eden, yakan o kokuyu çekerdim. Hala söz edince burnumun direği sızlıyor, genizim yanıyor. Aylarca o şartlarda tüm ihtiyaçlarımızı kendimiz karşılayarak devam etmiştik. Hem akademik gelişim, hem de deneysel cerrahi yapmaktan duyduğum büyük mutluluk nedeni ile tüm bunlara katlanıyordum. O sayede dünya çapındaki bilimsel dergilerde çalışmalarımız kabul edilmiş, takdir görmüş ve yayınlanmıştı. Ancak bedeli çok ağır olmuş hala etkilerini hisseder olmuştum.
Bilim; özerk ve özgür olmalı. İnsanlık tarihi boyunca da bütün bilimsel gelişmelerin kökeninde özgürlüğün ve bağımsızlığın olduğu yerde geliştiği gözlenmiş ve görülmüştür. Başka bir şekilde zaten bilim olamaz. Siyasi, teolojik vb. baskılar, hüküm edici tutumlar, etkilemek veya zapt-u rapt altına alma girişimleri sadece bilimi yok eder. Yâda göç ettirir. Zira bilim 3-5 günde doğmaz veya yok olmaz. Uzun ve zahmetli, meşakkatli bir yolculuktur, bilim üretme çabası.
Siyaset bilimin bir kurucusu, hüküm edicisi, belirleyicisi olmamalı. Ancak lojistik desteğini sağlamak, gelecek perspektiflerin oluşumunda ve bilimsel gelişmelere altyapı oluşumunda rol almalıdır. Siyaset; bilimi önemsemeli ve daha iyi bilimsel ortam hazırlamak için maksimum kaynak aktarmalıdır. Siyasetin, bilimi belirli bir çizgiye taşıması için bilimsel doğrulara riayet etmeli, daha doğrusu bilimi referans ve rehber almalıdır.
Bilim ve siyaset ilişkisi coğrafyaların, toplumların, ülkelerin genel yönetimlerinden çok ayrıksıda düşünülmemelidir. O ülkenin, coğrafyanın hukuk düzeni, çoğulcu yapısı, demokratik kültürü ne ise bilim ile ilişkisi de aşağı yukarı aynıdır. Bağımsız bir yargısı, bağımsız bir medyası, bağımsız bir düşünce dünyası olmayan toplumların bilimide, bilimsel dünyasıda bağımsız ve özgür olamaz, zaten olmamaktadır. Yani sizin demokratik kültürel altyapınız neyse siyaset-bilim ilişkilerinizde benzerdir.
Öte tarafta şeffaflık son derece önemli bir konudur. Tüm ilişkiler şeffaf bir mecrada olmalıdır. Bilim ve siyaset ilişkisinin şeffaf olmadığı toplumlar, coğrafyalar, ülkeler de demokratik değerlere sürekli zarar verir. Bilginin özgürleşmesi ve demokratikleşmesi tüm dünyada giderek daha çok dile getirilen bir talep durumundadır. Otoriter, totaliter bir zihniyetin bulunduğu bir zeminde, bilim yuvalarında, bilimsel gelişmelerin sağlanması mümkün değildir. İnsan haklarının, demokrasinin, özgürlüklerin, hukuk üstünlüğünün gerçekleşmediği ülkelerde bilim olmaz. Ancak, bir ülkede devlet ve siyasiler bilim adamlarından feyiz alırsa o ülke yücelir ve yükselir.
Tarih; bilimsel gelişmeler nedeni ile siyasal çoğunluk (güruh) veya iktidar erkini elinde bulunduranlar tarafından ağır bir yaptırıma uğramışlar ile doludur. Galileo’dan- Hypia’ya Sokrates’ten Tesla’ya kadar birçok bilim insanı büyük bedeller, kimisi bunu hayatı ile ödemiştir.
Phytogaros( Pisagor): Bu büyük bilim insanlarından biridir. Sayılar ile ilgili sayısız buluşu olan ve ‘’evreni sayılar yönetiyor’’ diyen antik çağın büyük filozofu. Yunanistan’dan kaçarak sığındığı İtalya’nın Krono şehrinde kadınlara eşit haklar tanıması ve 300 kişi ile kurduğu büyük bilim yuvası okulunda zamanın çoğulcu güruhu ve siyasi erki tarafından yok edilmişlerdir. Okulu galeyana getirilen halk tarafından yakılmış, Pisagor ve öğrencileri ne acıdır ki alevler arasında yanarak öldürülmüşlerdir.
G. Galilei: Fizik, matematik ve astronomi gibi konularda çığır açan ve bunların ışığında klasik mekaniğin temellerini atan Galileo, engizisyon mahkemelerinin en bilindik kurbanlarından birisidir. Galileo yazdığı “İki Kâinat Sistemi Üzerine Konuşmalar” adlı kitabı ve ortaya attığı düşünceler ile suçlanarak mahkemeye çıkarılarak idam cezasına çarptırılmıştır. Daha sonra Galileo; eğer ölürse bilime bir katkı sağlayamayacağını düşündüğünden iddialarından vazgeçtiğini söylemiş, idam cezası ev hapsine çevrilmiştir.
Nicolaus Copernicus: Astronomi ve matematik üzerine muazzam çalışmaları olan ancak kilisenin ve siyasal erkin baskı ve tehditlerinden korktuğu için çalışmalarını gizlice sürdüren ve yaşadığı sürece gün yüzüne çıkarmayan büyük bilim insanı. Ancak ölümünden sonra değeri anlaşılmış, bilimsel doğruları ortaya çıkmış bilim insanlarından biridir.
Isaac Newton: Tarihteki en etkileyici bilim insanlarından biri olan Newton da hayatı boyunca çeşitli baskı ve eleştiriler ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. 1687’de yayınlanan kitabı ”Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica”, klasik mekaniğin temelini atmıştır ve tarihin en önemli bilimsel kitaplarından biri olmuştur. Newton dünyadaki nesnelerin hareketleri ile gökyüzündeki nesnelerin aynı doğal yasalar ile yönetildiklerini kendi kütle çekim kanunu ile Kepler’in gezegen hareketleri kanunu arasındaki tutarlılıklar ile göstermiştir. Newton ilk yansıtmalı teleskobu geliştirmiş, beyaz ışıktan, renk kuramı oluşturmuştur(1). Baskı, korku ve eleştiriler nedeniyle hayatının en verimli dönemlerinde bilimsel çalışmalara ara vermek zorunda kalmıştır.
Antoine Lavoisier; Modern kimyanın temelini atan, Flagiston Teorisi ve Kütle Korunumu Kanunu bilime kazandıran Lavoisier, bir gün kimya bilimini reddeden yobazları gösterip, “Bu kelleler bir işe yaramaz” dediği için tutuklanmış siyasi erki elinde tutan ve çoğulcu güruh tarafından idama mahkûm edilmiş ve giyotin ile idam edilmiştir. İdamından önce matematikçi Lagrange’i çağırmış ve ona, “Kafam sepete düştüğünde gözlerime bak. Eğer iki kere göz kırparsam; ‘’insanın kafası kesildikten sonra bir süre daha beyin düşünmeye devam etmektedir” demiştir(2).
Lavoisier’in son saniyedeki ispat arayışı, bilimselliğin yüzyıllar sürecek meşalesidir. Giordano Bruno: Çok büyük bir bilim insanıdır. İnandığı bilimsel değerler için hayatını ödemiştir. Rönesans felsefesini biçimlendiren önemli kişilerden biri olan İtalyan filozof ve gökbilimci Bruno, Galileo ile yaptığı bilgi alışverişleri ışığında çalışmalarını sürdürmüş; evrenin sonsuz ve eş dağılımlı olduğunu ve bu evrende dünyadan başka birçok gezegenin bulunduğunu ortaya koymuştur. Roma Katolik Kilisesi tarafından, Engizisyon mahkemesinde suçlu ilan edilmiştir. İddialarını reddetmesi ve suçlarını kabul etmesi durumunda kilise tarafından affedileceği söylense de Bruno, Galileo’nun aksine düşüncelerinden vazgeçmektense ölmeyi tercih etmiş, 8 yıl süren hapis hayatının ardından diri diri yakılarak idam edilmiştir.
Roger Bacon: Çağdaş bilimin deneysel yaklaşımının temsilcilerinden biri sayılan ve batı dünyasında Doctor Mirabilis (Olağanüstü Bilgin) olarak tanınan Bacon, hayatının büyük bir kısmında, insanın bilgisizliğinin nedenleri üzerinde durmuştur. Otoriteye dayanmanın, geleneğin etkisinin, ön yargıların ve kişinin cehaletini saklayan sözde bilgeliğin, insanı hakikate ulaşmaktan alıkoyduğunu iddia eden Bacon, otorite ve din adamları ile sürekli sorunlar yaşamış ve sırf düşünceleri yüzünden 14 yıl hapis yatmak zorunda kalmıştır.
İskenderiyeli Hypatia: Tarihin en kötü ve acılı ölümlerinden birine maruz kalmıştır. Hypatia günümüzde bile kadının hem toplumdaki hem bilimdeki yeri tartışılırken, bundan 1600 sene öncesinde benimsediği Platon’un fikirleri ile sahip olduğu bilgileri ve düşünceleri cesurca ve kaygı duymadan öğrencilerine anlatmaya, doğayı mantık, matematik ve deney ile açıklamaya çalışarak dönemine ışık tutmaya çalışmıştır. Ancak o zamanın psikoposu Cyril, Hypatia’nın çalışmalarından rahatsız olmuş ve insanları bu yönde kışkırtmıştır. “Kadın sessizliği ve uysallığı öğrenmelidir. Kadının ne ders vermesine ne de erkeğin üzerinde yetki sahibi olmasına izin vermeyeceğim. Suskun olacak ve sessiz kalacaktır. Çünkü önce Âdem, sonra Havva yaratılmıştır” sözleri ile de Hypatia’nın ölüm emrini vermiştir. Bu sözlerden kısa zaman sonra Hypatia, kalabalık bir grup tarafından sokaklarda sürünmüş, taşlanarak acımasızca öldürülmüş, cansız bedeni ateşe verilmiştir(2). Ne yazık bu olaydan sonra Platoncu okul da yok olmuştur.
Socrates: Felsefenin kurucularından biri olan Sokrates, yıllar boyunca öğrenme tutkusu olan gençlere öğretmenlik yapmış, çevresindeki insanlara sorular sorarak onları düşünmeye ve cevaplar bulmaya teşvik etmiştir. Ancak o dönemde diktatör bir tutumla halkı idare etmeye çalışan çevrelerin dikkatini çekmesi de gecikmemiş ve bu durumu engellemek adına; Atinalı gençlerin aklını karıştırmak, devletin tanrılarına inanmamak ile suçlanarak mahkemeye çıkarılmıştır. Kendisinden suçlarını kabul etmesi, özür dilemesi beklenirken Socrates, o efsanevi savunmasını yaparak düşüncelerinin arkasında durmuştur. Daha sonra baldıran otu zehri içirilerek idam edilmiştir.
Alan Turing: İnsanlığa çok önemli katkıları olan ve değeri günümüzde yavaş yavaş anlaşılmaya başlayan bilgisayar biliminin kurucusu Turing de ciddi derecelerde haksızlıklara uğramış ve sonuçta intihar ederek hayatına son vermiştir. Daha okul yıllarında matematik alanında önemli başarılara imza atan Turing, 2.Dünya Savaşı sırasında Alman Nazilerinin mesajlaşma sistemi olan Enigma’nın şifresini kırarak, ülkesinde kahraman ilan edilmiştir. Bu başarısıyla neredeyse 14 milyon insanın hayatını kurtaran bu adam, ne yazık ki eşcinsel olduğu için mahkeme kararı ile tedaviye zorlanmış ve verilen hormonlar yüzünden düşünme yetisi azalmıştır. Bunun yanı sıra İngiliz gizli servisi tarafından yer aldığı çalışmalar yüzünden gözaltına alınan ve sürekli tehdit edilen bu dahi adam, iddialara göre siyanür enjekte ettiği bir elmayı ısırarak 42 yaşında intihar etmiştir.
Michael Servetus (Miguel Servet): Avrupa’da kan dolaşımını doğru şekilde inceleyen ilk insan olan Servetus, bunun yanı sıra gök bilimi, felsefe, hukuk alanlarıyla da yakından ilgilenmiştir. Hristiyanlığın özüne dönebilmesi için yanlış öğretilerden arınmasını gerektiğini savunduğu kitabını, mahkemelerin cezalarından çekindiği için gizli bir isimle bastırmıştır. Ancak güvendiği ve eserlerinden bahseden mektuplar yazdığı arkadaşı Calvin, iddialara göre onu kıskanmış ve Servetus’un gerçek kimliğini ortaya çıkararak onu yakalatmıştır. Duruşmaları sırasında kaçmayı başarsa da bir süre sonra tekrardan yakalanıp, mezhep sapkınlığı ile suçlanarak diri diri yakılmıştır(2).
İslam ve Ortadoğu coğrafyasında da birçok bilim adamı çok ciddi sıkıntılar yaşamış doğa bilimleri ile doğru düzgün ilgilenen olamamıştır.
Son yüzyılda batı toplumlarında gelişen insan hakları, demokratik bilinç ve çok sesliliğe bağlı olarak bilime olan saygı en üst düzeylere çıkmış bilim ve bilimsel çalışmalara çok büyük yatırımlar yapılmıştır. Ancak bu devrin en büyük problemi ve özellikle bizim coğrafyamızda iktidar gücünü elinde bulunduranların bilim üzerinde tahakküm kurmak istemeleridir. İslam coğrafyasında kurulan demokrasi dışı otokratik yapılar nedeni ile bilimsel özerklikten veya özgürlükten söz etmek olası değildir. Ülkemizde kısmı bir rahatlık olmasına rağmen istenilen düzeyde özgürlükçü bir bilimsel ortamdan söz etmek mümkün değildir. Ancak coğrafyamızdaki ülkelerden çok daha iyi olduğumuz bir realitedir. Ancak altyapı ile alakalı en başta da belirtiğim gibi aşılması gereken çok merhaleler mevcuttur.
Bilimsel özerklik ve bilimin özgürlüğü olmazsa olmaz bir kural olmalı, aksi durumda yaratıcı fikirlerin, inovasyon ve yeni buluşların ortaya çıkması mümkün olamayacak veya yeterli düzeyde olmayacaktır.
Bilim; tarih boyunca siyaset, dinsel kurumlar ile girdiği çatışmalardan hep başarılı çıkmıştır. Zira bilim meşalesi gerçeklerin taşıyıcısıdır. Gerçekler, her daim – eninde sonunda- hüküm edecektir. Başarılı toplumlar; özgürlük ve hürriyeti ilke edinmiş toplumlardır.
KAYNAKLAR
1. Vikipedia-I.Newton.
2. Tarih Boyunca Gerçekleri Söyledikleri İçin Türlü Eziyetler Görmüş 15 Bilim İnsanı: Internet Onedio- C. Çiftçi.
Not: Üniversite rektörleri seçimle gelmelidir. Seçim değişik üniversitelerde farklı yöntemler ile olmaktadır. Ancak tüm gelişmiş üniversitelerde nihayetinde bir seçim vardır.
67 yorum
Harikulade bir yazı. Emeğinize sağlık. Bilim ile demokrasi ve özgürlük arasındaki bağlantı bu kadar güzel nasıl anlatılabilinir. Tarihteki bilim adamlarından yapılan örneklemeler bilim için yapılan fedakarlıkları gözler önüne seriyor ve eminim hiçbirimiz farkında değiliz. muhteşem bir yazı
Haydarcım emeğine sağlık.Yazın yanında verdiğin kısa bilgiler için de çok teşekkürler.Umudumuzu kaybetmeyelim.
Yorumunuz ićin çok teşekkür ederim..Olumlu yorumlarınız bana güç veriyor..
Tespitler tarihsel sürecin olayları ile bağlantıları etkileyici bir dille anlatılmış.
çok teşekkür ederim. Siz okuyup yorumladığınız için bir fikir, bir düşünce anlam kazanıyor.
Çok güzel yorumlamışsınız tebrik ederim
Başarılarınızın devamını dilerim
Tebrikler hocam
Çok teşekkür ederim
Cok güzel yorumlamışsınız tebrikler başarılarınızın devamını dilerim.
Baya aydınlatıcı olmuş…tebrik ederim.
Emeğinize sağlık haydar hocam.
Çok teşekkür ederim..
Derinlikli ve başarılı bir çalışma. Emeğinize teşekkürler.
Saygıyla. Yazılarınız doğru ve içten bir anlatımla yazılmış. Ve ne yazıkki ülkemizin çok doğru bir yalnış yaklaşımını ifade etmiştir. Bilim tarafsızdır. Layığıyla gelişmesi için doğru yaklaşım gösterilmeli ve ülkenin her kesiminden gereken desteği görmelidir.
Sayın Hocam elinize sağlık
Toplumlar birbirinden çok farklı değildir.Çoğunda görüldüğü gibi,geleneksel yapı bilim adamlarının önüne geçmiştir.Tek fark,Batılı ülkelerde yüzyıl önce yaşanmış olanlar bizde hala yaşanmaya devam ediyor.
Makalede bunu gördüm.Kalemine ,beynine sağlık.
Bilimsel ve felsefi düşüncenin gelisiminin, tarihsel surec icerisinde siyasi ve dini erkler tarafindan yüzlerce yıl sekteye uğratılmasinı, bu durumdan muzdarip olmuş dusünür ve bilim insanlarının en çarpicı olanlariyla örneklendirmeniz, yazinizin etkileyiciliğini oldukca artirmis kanimca.Kaleminize bereket Haydar hocam.
Yorumunuz kendime olan güvenimi ve inancımı artırdı. Çok teşekkür ederim bu güzel ve nadide yorumunuz için..
Sn.Profesor Haydar Yaşa, makalenizi okudum.Çok begendim.işinizle ilgili çalişmalarinizi takdirle izliyor , seninle gurur duyuyor ve başarilarinin devamini diliyorum.
Sizden takdir görünce, mutluluk ve inancım katlanıyor. Çok teşekkür ederim.
Çok doğru tespitler, her satırın altına imzamı atarım.tebrikler hocam.
Güçlendirici, inanç artırıcı bir yorum. Çok teşekkür ederim.
Bilim adamlarına her türlü fırsat ve imkân sağlanmalı, bilimin özgürleşmesi ile toplumlar daha uygar ve medeni seviyeye ulaşırlar. Kaleminize ve yüreğinize sağlık.
Yıldızları sevenler gecenin karanlığından korkmazlar.Bilim ve özgürlük ilişkisini tarihselden güncele ele alan yetkin bir makale.
Özgürlük olmadan sanat da inşa edilemez.Aynı durum insan için de geçerli. Sartre, insanın insanî vasıfları özgür bir ortamda süreç içerisinde oluşur ve gelişir.Özgürlük yoksa sizlere ömür…Kalemine yüreğine sağlık.
”Yıldızları sevenler gecenin karanlığından korkmazlar”. Fantastik ve çok güzel bir yorum. Beni güçlendiriyor. teşekkürler ..
Makaleniz, yüzyıllara hükmeden soyutun somutu alt ettiği gerçeğini yansıtan bir ayna gibi. İster bilimde olsun ister politikada olsun, güç sahiplerinin her zaman her devir ve koşulda gerçeğin öğrenilmesini neleri bahane ederek önlediklerini göstermesi bakımından çok değerli. İnsanlığın olması gereken güzelliklere ancak gözlerinin önünde kendilerinin ve muktedirlerin çektiği soyut, hayal perdesini yırtmasıyla ulaşabilir.
Bilime, insanoğlunun tarihsel süreçte nasıl tepki verdiğini gözler önüne seren güzel bir çalışma olmuş. Özellikle bizim ülkemizdeki karşılığının yalın olarak ifade edilmiş olması ,yazıyı daha anlamlı bir çıkarım aracı haline getirmiş. Umalım ki bu çalışma bilime kendisini adamış insanlarımızın güncel ve gelecekteki olası sıkıntılarının azalmasına bir vesile olur. Emeğinize ve yüreğinize sağlık.
Yaşadığımız toplumun güncel sorununu dile getiriyor.Neden bilimsel çalışmalarda başarılı olamadığımızın yanıtı var makalede.Tebrikler.
Edebiyat öğretmeni gözüyle inlecelendiğinde,dil ve anlatım dikkatimizden kaçmıyor doğal olarak.Akıcı değil.”de” bağlacı,zaman ekleri anlatımı bozuyor.
Yeni çalışmalarını bekliyoruz.
Yorumunuz için teşekkürler. Önerilerinizi not aldım. Dikkatte alacağım. Eleştiri olmadan ilerlemede olmaz. tekrar teşekkürler
Kalemine sağlık, Haydar kardeşim.
Bilimin olduğu her yerde felsefe önemsenir.
Bilimle felsefenin ayrilmazliğini ilke edinen toplumlarda özgürlük de ve demokrasi de yaşamin bir parçasi olarak yerini alır.
Saygı ve sevgilerimle
Enfes bir yorum. Beni zenginleştiriyor. Teşekkürler
Hocam, bence bilimsel kurumlar yolsuzlukların ve etik aykırılıklar dışında dokunulmaz olmalıdır.
Çok teşekkürler. Çok güzel özetlemişsiniz.
Ellerinize sağlık, çok bilgilendirici bir yazı olmuş.. bilimin,akademinin her zaman için siyaset üstü bir kurum olması gerektiğini bilip buna göre desteklenmesi gerekir. Çünkü eski cağlardan farklı olarak artık bizde “beyin göçü” seçeneği var. Ve bu seçeneğin bir an önce devre dışı bırakılmasıni sağlayacak bir zeminin yaratılması şart.tesekkurler.
Yorum ve değerlendirdiğiniz için çok teşekkürler. Yorum alınca motivasyonum artıyor.
Çok beğendim,oldukça didaktik ,teşekkür ederim
Tartışmak ve bir şeyler öğrenme içgüdüsü.. çok teşekkürler
Sayın. Prof.Dr. Haydar YAŞA:
Çok güzel bir konuyu kaleme almışsınız. Maalesef bilim tarih boyunca cehalet ve politika karşısında savaş vermek zorunda kalmıştır.Ama buna rağmen boyun eğmemiş. Fakat ne yazık ki günümüzde de bilime yeterince destek verilmiyor. Umarım dünya bu geçen kötü süreçten sonra bilimin gelişimi insan oğlu için ne kadar faydalı olduğunu farkına varılır en başta da ülkemiz.
Saygıdeğer hocam kaleminize sağlık.
Sesimizin ulaşması çok güzel. Yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Bilimin özgürleşmesi ancak bu kadar akıcı ve güzel yazılabilir. Bilimin özgürleşmesi ile ancak toplumlar daha uygar ve medeni bir seviyeye çıkabilirler. Dilerim ki devletlerin başına gelecek olan yöneticilerin bilim konusunda daha duyarlı olmaları. Aydınlatıcı ve bilgilendirici bir yazı. Teşekkürler 🙏
Övgü ve güzel değerlendirmeniz için sonsuz teşekkürler
Bilimi siyâset üstü olduğu kanısına varan toplumlar insanlığa hizmet etmişler. Umarım 2020 den yaşadığımız felâketler covid olsun depremler olsun dünyayı ve bizleri yönetenler ders alıp bilim insanlarına gereken desteği verirler .Başarıların daim olsun güzel yürekli kardeşim.
Bu zor ve acılı günlerde yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Bilim ve karanlığın tarihi mücadelesini çok net ortaya koyan harika bir yazı.
Tabiki herkes kendine uyan tarafı seçiyor.
Teşekkürler.
Değerlendirmeniz için teşekkür ederim. Çok güzel..
Buyuk bir emek harcanmış titiz bir çalışma. İctenlikle kutluyorum. Ne yazık ki ortadoğu ve bizde hala Avrupanin ortaçağ zihniyeti mevcut.
Hocam okuyup, yorumladığınız için çok teşekkür ederim. Gurur duydum..
Değerli Hocam, emeğinize sağlık, bilgi dolu makalenizi zevkle okudum. Size sağlık, mutluluk,huzur ve başarı dolu bir ömür diliyorum. Saygılarımla.
Yorum ve katkılarınız için çok teşekkür ederim.
Saygideger hocam. Tarih boyunca ozellikle tirnak icinde elitlere dokunmus her kim varsa mutlak suretle, gerek maddi gerekse iktidar gucu elinde bulunduranlar buna tahammul etmemislerdir. Bir devir kapayip bir devir acan Sokrates bunun en iyi orneklerinden biridir. Savinmasinda kendisinden sikayetci olam Meletos’u cahil yoneticilerin masasi ve zavalli olarak nitelendirmistir. Idama goturen nedenin; aslinda “ben bir cok seyi bilmedigimin farkimdayim. Ama herseyi bildigini zanneden zavallilar aslinda hic bir seyi bilmiyor ve bilmediklerinin farkimda degiller” Hatta biraz daha ileri gidersek; Izaac Newton toplumu aydinlatmakla yukumlu sayilan akdemisyen ve bilim insani duzeyindeki gruba kendi fikirlerinin beyanindan sonraki gerek kucumseme gerekse elestrileri sebeiyle bilimden uzun yillar ayri kalmistir. Aristoteles ona keza Sokrates’in akibetini yasamaktansa annesinin koyune yerleserek uzun yillar kendini tecrit etmistir.
Son yillarimin en iyi makalleeinden birini sayenizde okumus oldum. Emekleeinize yureginize ve kaleminize saglik
Muazzam katkılarınız için teşekkür ederim..
Eline sağlık harikasın,sen neymişsin be abi dedirtiyon bize
Çok teşekkür ederim. Çok güzel ve içten bir yorum…
Saf eleştiri olmadan ve sahip olduğunu küçümsemeden güzelce olayı aktarmişsiniz, ellerinize saglik. ülkemizin müspet alanlarda özgürlükçü ve bilimsever olması dileğiyle…
Yorumunuz değerli. Teşekkürler
Sevgili Haydar Hocam
Öncelikle bu aydınlatıcı makalenizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Bilimsel yaklaşımın ve ortamın nasıl olması ve nasıl olmaması gerektiği konusundaki örneklemeniz çok yerinde ve aydınlatıcı.
Bilim bir iptal elbette. Bir yaşam tarzı. Bir yolculuk. Hangi sonuçlara varacağını bilim insanı kestiremez. Öyle olsaydı zaten bilim olmazdı.
Üniversite rektör seçimini hakkındaki görüşünüze de tamamen katılıyorum. Üniversite mecrası farklı bir yer. Özgürlüğün, aykırılığın ön önemli hasletler olarak yaşandığı yerdir. Üniversiteler ‘müzakereci okuma’ların yapıldığı yerdir. Taraf yoktur. Doğruya giden bir yolculuk vardır. ‘Egemen okuma’ veya ‘karşıt okuma’ olsa bilim olmaz zaten. Maalesef ülkemizde çok uzun zamandır ‘müzakereci okuma’ kültüründen uzaklaştık. Hal böyle olunca bilimden de uzaklaşıyoruz.
Bir konuda size katılmıyorum: çevremizdeki ülkelerden daha iyiyiz ifadenize. Bu mukayese bizi ilerlemez. Onları geçtik deyip haksız ve yersiz mutluluklara kapılabiliriz.
Özgürlük en önemli araç. Bu varsa çok şey olabiliyor. Bu da zihinde başlıyor. Bireyde başlıyor. Birey olarak özgür isek her şeyi farklılaştırabiliyoruz. Yukarıda verdiğiniz tüm örneklerde bunu görebiliriz.
Makaleniz domino taşı etkisi yarattı bende. İyi ki yazdınız iyi ki paylaştınız.
Sevgi ve selamlarımla…
Hasan Bahadır
Bir metinde bilim,hukuk,özgürlük,tarih ve felsefe yan yana gelince idam,zindan,yanma ve taşlanma gibi şeyler eşlik esiyor maalesef.Utanılacak bir uygarlık geçmişi ve yüzakı bilim insanları.Ders olur mu günümüz politikacılarına bilemiyorum.
Çok teşekkürler yorum ve değerlendirmeniz için..
Emeğine yüreğine sağlık Değerli hocam.Tarihten günümüze ışık tutan makale güncelliğini hala koruyor.Maalesef değişik versiyonlarda bilim insanlarının kıyımı devam etmektedir.Aslinda bilime yapılan bu engellemeleri medeniyetlerin çökmelerinde en büyük etkenlerden bir olmuştur.Antik çağlarda bu günün imkanlarına sahip olmayan bilim insanlarının yaptıkları bilimsel tespitlerin günümüzde geçerliliğini koruması ,yapılan tarihi eserlerinin günümüze kadar gizemini koruyarak gelmesi bu bilim insanlarının dehasını ortaya koymuştur. Bu dahi insanların yok edilmesi genettik soykırım olarak yorumlanabilir? BU DAHİLERİN GENETİĞİ GÜNÜMÜZE TAŞINABİLİNSEYDİ GEZEGENİMİZE VE İNSANLIĞA NELER KATACAKLARDI ?
Çok sağolun sayın hocam
Çok güzel bilgiler.Emeğinize veelinize sağlık.
Her yönüyle çok güzel bir aydınlatma metin.
Emeğinize ve elinize sağlık.
Bilim adamlarına her türlü fırsat ve imkân sağlanmalı, bilimin özgürleşmesi ile toplumlar daha uygar ve medeni seviyeye ulaşırlar. Kaleminize ve yüreğinize sağlık.
Hocam emeğinize ve yüreğinize sağlık olayları çok net ve güzel bir dille aktarmışsınız.
Merhaba
Sayın prof dr Haydar YAŞA Siyaset ve bilimle ilgili yazınızı pür dikkat ve keyifle okudum. Daha evel duyduğum Bilim aklın ışığıdır ata sözünü anımsattı. Makalenizde demokrasi ve özgürlükler vurgusu ile oluşturulmuş bağın yanı sıra tarih boyunca bilim insanlarının çektiği eziyetler ve ödedikleri bedellere işaret buyurmanız takdire şayandır. Tarihte bir çok medeniyete ev sahipliği yanı sıra mervani kürt devletine başkentlik yapmış ilim irfan yuvası zembîlfiroş diyarı kadim kentimiz SİLVAN nın parlayan yıldızı olmanız duası ve dileğiyle
Sayın prof dr Haydar YAŞA Siyaset ve bilimle ilgili yazınızı pür dikkat ve keyifle okudum. Daha evel duyduğum Bilim aklın ışığıdır ata sözünü anımsattı. Makalenizde demokrasi ve özgürlükler vurgusu ile oluşturulmuş bağın yanı sıra tarih boyunca bilim insanlarının çektiği eziyetler ve ödedikleri bedellere işaret buyurmanız takdire şayandır. Tarihte bir çok medeniyete ev sahipliği yanı sıra mervani kürt devletine başkentlik yapmış ilim irfan yuvası zembîlfiroş diyarı kadim kentimiz SİLVAN nın parlayan yıldızı olmanız duası ve dileğiyle
Sayın Haydar Hocam; Makalenizi ve aldığınız eleştirilerin tamamını keyifle okudum.Bir edebiyatçı tarafından yapılmış uyarı tarzındaki eleştirisi dışında tüm yorumcuların övgü dolu sözlerine bende katılıyorum.Kutlarım.Siyasetin Bilim üzerine olan olumlu ve olumsuz etkilerini örnekleriyle çok güzel anlatmışsınız.Makalelerinizden benide haberdar ederseniz sevinirim…