12 Haziran Genel Seçimleri nedeniyle tüm partiler propagandalarına başlayacaklar ve çeşitli vaatlerde bulunacaklar. Şimdiye kadar gördüğüm kadarıyla sadece mevcut hükümetin Sağlık Bakanı yaptıklarını, yapmakta olduklarını ve yapacaklarını anlatıyor. Dolayısıyla iktidardaki parti bu konuda konuşmuş olmakta, diğer tüm partilerden ise nedense olumlu veya olumsuz herhangi bir yorum veya programa yönelik açıklama gelmemekte. Tüm partilere soruyorum;
• Doktorlara uygulanan “Mecburi Hizmeti” veya diğer daha nazik bir tanımlama ile “Devlet Hizmeti Yükümlülüğünü” ne yapmayı düşünüyorsunuz?
– Asker ve polis teşkilatı mensupları dahil 657 sayılı Yasa’ya tabi olan hiçbir memur “mecburi hizmet” ismi altında bir zorunluluğa tabi tutulmamakta, ancak şark hizmeti ismi altında bölge görevi yapmaktadır. Bu arada olan herhangi bir statü değişiminde tekrar böylesi bir mecburi hizmet yükümlülüğüne tabi olmamaktadır. Bir doktor ise tıp fakültesini bitirince, olur da uzman olursa ve yine üst ihtisas da yaparsa ayrı ayrı mecburi hizmet yapmak zorunda oluyor. Bu hizmetleri yapmadıkça da diplomalarına el konuluyor ve başka hiçbir mesleğe uygulanmayan bir şekilde tamamen serbest de olsa doktorluk yapması gasp ediliyor.
• Kaliteden çok, bir fabrikadan çıkan günlük üretim parçası gibi bakılan hasta ve yapılan girişimlerin sayısına göre oluşturulmuş olan “Performans sistemi” hakkında ne düşünüyorsunuz?
– Doktor da olsa insana özgü duygular ile donanmıştır. Yaşamını devam ettirmek, ailesini geçindirmek, başarılı olmak, kazanan olmak, geleceğini güvenceye almak, iyi giyinmek, iyi şekilde yaşamak ve aile bireylerini yaşatmak, kıskanmak, hırslanmak vs. gibi duygular kaçınılmazdır. Bu nedenle geleceğini görebilmek üzere emekliliğine ve özlük haklarına yansıyacak, çalışma şartlarına, riskli mesleğine ve toplumdaki konumuna uygun belirli bir maaş getirisi ister. Hatta “Keşke Bakanlığın kamuoyuna yansıttığı miktarların yarısı, fakat döner sermayeye bağlı kalmaksızın doğrudan maaş olarak verilse ve emeklilik ile özlük haklarımıza yansıyacak şekilde düzenlense, şimdiki performans kaosundan çoktan razıyız” diyen hekimlerin çoğunlukta olduğunu düşünüyorum. Bu uygulama ile doktorlar hem “paracı” yaftasını yemekten kurtulurlar hem de gittikçe artmakta olan haksız itham ve saldırılardan da kurtulup, toplumdaki zedelenmiş olan prestijlerini kurtarmış olurlar. Halbuki şimdiki performans sistemi emekliliğe yansımayan, özlük hakkı olmayan, her ay ne kadar olacağı belli olmayan, önce hastayı düşünen, hekimi primimi nasıl arttırabilirim ön düşüncesine mahkûm eden, dolayısıyla hastayı prim kazancı sağlayan bir müşteri olarak görmeye başlayan, yine dolayısıyla tetkik veya müdahaleli işlemlerin endikasyonlarını genişleten aşamaya getiren, doktorlar arasındaki dayanışmayı zedeleyip rekabete şartlandıran ve prim puanları ile tam bir kaosa yol açan bir sistemdir.
– Primler, kurumun döner sermaye gelirlerinden karşılanıyor. Döner sermaye gelirleri ise hasta faturalarının Sosyal Güvenlik Kurumunca yapılan ödemeleri demektir. Faturalar ne kadar sağlıklı değerlendirilir ve kırpılmazsa, döner sermaye de o kadar az zarar görecek demektir. Burada yapılan en önemli yanlışlık, birinci ve ikinci basamak sağlık kurumlarını 3’üncü ve hele hele 4’üncü basamak olarak yapılandırılmaları gereken tıp fakültesi hastaneleri ile eşit oldukları düşüncesi ile değerlendirilmeleri olmaktadır. Bu nedenle de faturalar çok farklı ve ağır hastalar, incelenmesi şart olanlar olmaları nedeniyle yapılan tetkik ve tedaviler de farklı olmaktadır.
– Yukarıda saydığım sakıncaları olmasına rağmen performans sistemi belki aile hekimliği veya devlet hastanelerindeki uzmanlar için söz konusu edilebilirse de, eğitim hastaneleri ve hele hele üniversiteler için hiç uygun olmamakta ve olmayacaktır. Çünkü üniversitelerde biz öğretim üyeleri olarak doktorluk yanında öğrenci derslerimiz, eğitimlerimiz ve araştırmacı olma gibi 3 ayrı görevimiz var. Bu 3 görevden hangisi öncelikli diye bir ayırım ve performansa yönelik puanlandırmaya gidersek hem yanlış yapmış oluruz hem öğretim üyeliğini “Bilim Kişisi” doygunluğundan uzaklaştırma ve para kazanma yönüne sapma tehlikesine sokarız hem de bilimsellik yarışması yerine para kazanma yarışmasına yönlendirmiş oluruz. Halbuki öğretim üyesine eğitim veren birkaç devlet hastanesinde çalışan eş konumdaki branşta birkaç klinik şefin performanslı eline geçenin ortalaması miktarını sabit maaş, bunun üstüne de ek ders ve asistan tezi yöneticiliği ücretini eklersek bu kaoslu sorun çözülmüş olur. Ayrıca eğitim hastaneleri ve üniversitede yapılan araştırmaları ödüllendirme de eklenir.
• Tam Gün Yasası ve halen devam etmekte olan kaos hakkında siyasiler ne düşünmekteler?
– Bakanlığın mecburi hizmeti doktorlara uygulamasının esas gerekçesi “Türkiye’de doktor sayısı yetersiz ve Doğu-Güneydoğu illerine gönderecek doktor bulamıyorum” oluyor. O zaman bu bölgeler veya doktorun gitmeyi tercih etmeyip kaçındığı il-ilçe ve diğer yerleşim birimlerine göndereceğin doktora maaş ve özlük haklarına dokunmaksızın hem mesai saatleri içinde, isteyene de mesai saatleri dışında muayenehane veya özel bir sağlık kurumunda çalışma avantajı sağlayıp, bir doktorun iki doktor gibi hizmet yapması organize edilemez miydi? Çünkü maddi durumu uygun olan hastaların hastane korkusu, doktorla daha ayrıntılı ve rahat bir ortamda konuşma fırsatını istemesi ve istediği doktoru seçmesi sağlanmış olurdu.
– Şu anda Yargının da kararları sonucu üniversite öğretim üyeleri ve son Danıştay 12. Dairesinin almış olduğu karar doğrultusunda diyetisyen, fizyoterapist ve psikologların mesai saati dışında mesleklerini serbest uygulamaları kabul edilmiş durumda. Bu durum bir nevi kaos sebebi değil midir?
– SGK’nın üniversite hastanelerine Global Bütçe teklifleri konusunda ne düşünüyorsunuz?
– Böylesi bir teklif, tıp fakültesinin 2009-2010 yılına göre planlamış olduğu gelişme hevesine ket vuracak ve yapılan yüzde 20 kadar kesinti ile de hem teknik eksikliklerin tamamlanması tehlikeye girecek hem de bilimsel çalışmaları ve gelişmeleri gerçekleştiren öğretim üyelerinin motivasyonunu olumsuz etkileyecektir.
– Son Tıpta Uzmanlık Yönetmeliği’ndeki eksiklikler konusunda ne düşünüyorsunuz?
• Daha birçok sorun olduğunu biliyorum. Ancak köşe yazısının hacmini daha fazla zorlamamak için burada kesiyorum ve seçim propagandaları süresince gelecek açıklamaları sabırsızlıkla bekliyorum.