“Şu dünyada doğruyu söylemek kadar zor; boş konuşmak kadar kolay şey yoktur.”
Dostoyevski
Akşam televizyonun karşısına kurulup haberleri açtığımızda şiddet ve kaza haberlerinin yanında en çok izlediğimiz şeylerden birisi de siyasi tartışmalardır. Peki, sözüm ona ülkemizi daha iyi noktalara götürme iddiasındaki insanların tartışmaları ne işe yarıyor?
Namık Kemal der ki; “Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar.” Günümüz Türkçesi ile ifade etmek gerekirse “Gerçeğin kıvılcımı, fikirlerin çatışmalarından çıkar.”
Üstadın sözlerine karşı çıkmak haddime değil. Nitekim bilgi üzerinde en ciddi ve programlı çalışmalar yapan akademisyenler bir makale hazırlarken “Tartışma” dediğimiz olmazsa olmaz bir bölüm ayırır. Konu ile ilgili daha önce söylenenleri özetleyip kendi bulgularını da kanıtlarıyla ortaya koyduktan sonra tartışma bölümüne geçerler. Burada eski verilerle uyumlu ve uyumsuz yönleri yine bilimsel verilere dayandırarak karşılaştırırlar. Yetmez, çalışmalarını sınırlayan noktaları da itiraf ederler. Sonuç olumsuz olsa bile bunu ifade ederler. Çalışmanın anlamlı ve iddialı sonucu olduğunda ise mütevazı bir dil kullanır hatta konu ile ilgili yeni çalışmaların gerektiğini bile belirtirler. Bilim böyle gelişir.
Peki, ekranlarda izlediğimiz, evde, işyerinde, sokakta şahit olduğumuz tüm o siyasi tartışmalar bu kategoride değerlendirilebilir mi? Hatta akademisyenlikten siyasete geçenler daha önce yazdıkları onlarca makalede kullandıkları bu üsluba ne kadar bağlı kalıyor? Bilimsel çalışmalarda olduğu kadar araştırmacı, sağlam verilere dayanan, objektif ve naif bir dil kullanıyorlar mı?
Bunu test etmenin en kolay yolu, “karşı taraf” olarak değerlendirdiğiniz siyasi partinin üyelerinin açıklamalarına bakmaktır. En acısı da çoğu insan karşıdan bakıldığında bu tarafta da benzer bir manzaranın göründüğünün farkında olmamasıdır.
Tartışmaların olmazsa olmazı eleştirilerdir. Eleştirinin sözlük anlamına baktığınızda şunları görürsünüz: Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işidir eleştiri. Sanat ve edebiyatta gelişmenin önemli bir aracı olan eleştiri siyasi tartışmalarda aynı şekilde işe yarıyor mu? Ve bizim adına eleştiri dediğimiz şey sözlükteki anlamına uygun mu icra ediliyor?
“Ölmeden Önce Keşfetmeniz Gereken 5 Sır,” okuduğum en güzel kitaplardan birisidir. Dr. John IZZO, altmış yaş üstü olup çevresinde de bilge olarak tanınan yüzlerce insana hayatın sırrına dair sorular sormuş ve bu insanların hemen hepsinin beş konuda hemfikir olduğunu saptamıştır. İşte bu sırlardan birincisi şuydu:
“Kendinize karşı dürüst olun.”
Hadi azcık cesur ve dürüst olalım. Hepimiz biliyoruz ki, eleştiri ve tartışma en kolay işlerden biridir. Zira yeryüzünde eleştiremeyeceğiniz herhangi bir insan ya da parti yoktur. Peki, bu ne işe yarar? Bu konuda şimdiye kadar gösterdiğiniz çabalar, harcadığınız zaman ve enerji size ve topluma ne tür bir katkı sunmuştur?
“Şu dünyada doğruyu söylemek kadar zor; boş konuşmak kadar kolay şey yoktur,” der Dostoyevski. Ve Antik Yunan uygarlığının değerli filozofu Sokrates bu hastalıklı durum için harika bir çözüm önermiştir. Konuşurken üç ana öğeye dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamıştır Sokrates:
Söyleyecek şey gerçek midir?
Söylenen iyi bir şey midir?
İnsana faydalı ve yararlı mıdır?
İnsanlar konuşmadan önce kendisine bu üç soruyu sorsa her şeyden önce az ve öz konuşurdu. Ve sadece doğru ve faydalı şeyleri konuştuğumuzda ortada tartışacak bir şey kalmazdı. Günümüzde özellikle siyaset adına söylenenlere ve konuşulanlara baktığınızda ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Sağlam gerekçelere dayanmayan ve çözüm önermeyen eleştirilerin kaçınılmaz sonucu tartışmalardır. Ve tartışma, arenadaki savaşlardan ya da boks ringindeki kapışmadan daha kötü bir mücadeledir. Zira bu maçın bir kazananı yoktur. Hele bu alışkanlık, günlük rutine bindiyse ömrümüz geçer tartışarak. Elde ettiğimiz şey nedir?
Koskoca bir hiç!
Ama kaybettiğimiz, hayatımızın en değerli şeylerinden birisi olan zamandır her şeyden önce. Hepimizin bir gün ulaşacağı o muhteşem son yaklaştığında hangimiz, kalan son saatlerimizi böylesine anlamsız bir şeyle tüketmiş olmak isteriz?
Hamster çarkı diye bir şey var biliyorsunuz. Eğlence olsun diye bir kafese tıktığımız bu minik kemirgenlerin yuvasını renklendirmeye çalışırız. Eklediğimiz şeylerden birisi de şu çarktır. Hamster bu çarkın üstüne çıkıp yürümeye başlar. Yürüdükçe çark döner. Zavallı hayvan ileriye doğru gittiğini sanır ama gerçekte zırnık mesafe kat edememektedir. Anlamsız eleştiriler ve bunun neticesinde çıkan tartışmalarla yitirilen zamanı bu acıklı duruma benzetmeden edemiyorum.
Oturduğumuz yerde sabah akşam eleştirerek dünyayı düzeltme yolunda bir şeyler yapıyormuş gibi kendi kendimizi tatmin ederiz. Aslında bunu yaparak en çok kendimizi kandırırız. Oysa atalarımızın dediği gibi, “Lafla peynir gemisi yürümez.” Kalkmak ve işe yarar bir şeyler yapmak gerekir.
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz,” demiş Ziya Paşa. Oturduğu yerde eleştirip tartışarak ülkeyi kurtaracağını sananların kendisine samimi bir şekilde sorması gereken soru şudur:
“Peki, ben ne yaptım bu ülke için?”
Aldığımız maaş karşılığı yaptığımız görevleri bir yana bırakalım. Eleştiri ve tartışma için ayırdığımız zamanın çeyreğini bile bir şeyler üretmek ve bir şeyleri düzeltmek için ayırmıyorsak samimiyetimizi sorgulamalıyız.
Parti toplantılarında, tartışma programlarında, sokaklarda, evlerde eleştiri ve tartışmayla ömürlerini geçiren ama bir arpa boyu mesafe kat edemeyen insanları düşünün. Binlerce insanın anlamsız tartışmalarla harcadığı milyonlarca saati… Bu muazzam enerji ve zaman israfını…
İnsanlar, bir netice vermeyen tartışmalarla tükettiği bu zamanı okumaya, düşünmeye, minik de olsa ileri doğru bir adım atmaya ayırsa neler olurdu hayal edebiliyor musunuz?
Naçizane kanaatim, bu ülkeyi seven insanların yapacağı en güzel şeylerden birisi, bir yaraya merhem olmayan eleştiri ve tartışmalardan kazanacağı dakikaları faydalı bir şeyler yapmak için ayırmaktır.
Tüm bunları söylerken dedikoduyu, eleştiriyi ve tartışmayı çok seven bir güruhu inciteceğimi tahmin edebiliyorum. Umarım bu yazdıklarım da bir başka tartışmanın fitilini ateşlemez.
Kalın sağlıcakla, huzurla…
4 yorum
Çok güzel özetlemişsiniz. Bu yüzden, çokları gibi, TV de açık oturumları, hatta haberleri bile izlemiyorum. Şunu şunu dedi, beriki buna cevap verdi, yangın, kaza, kavga, cinayet haberleri insanı germekten başka hiç bir işe yaramıyor. İlle de ekrana bakılacaksa, Spor, müzik ve belgesel izlemek çok daha iyi.
Teşekkürler. Benim gibi düşünen insanların olduğunu bilmek umut verici.
Guzel.aklini kullanan için degerlendirilecek cok sey var. Tebrikler…
Allah’ın yanında (yeryüzündeki) canlıların en şerlisi, sağırlar, dilsizler ve akletmeyen kimselerdir. ( Enfal 22 )
Yaratıcımız verdiği aklı kullanmamızı istemesi boş ve maleyani uğraşlardan uzak durmamız ve iblisin tuzaklarına düşmememiz için olsa gerek.
İnsanlığın hayrına olan işleri yapmayı salih amel olarak nitelendirmesi de yukarıdaki yazıda anlatılanlar çercevesinde daha bir anlam kazanıyor.
Tebrikler Hocam selam ve dua ile.