“İnsan doğası asla düşünüldüğü kadar kötü değildir.”
Abraham Maslow
Dışarı çıkıp temiz hava almak, güneşin doğuşunu seyrederken yürüyüş yapmak ve hayat üzerinde düşünmek…
Her biri bedava olan ve parayla almakta zorlandığımız şeylerden daha değerli hazinelerdir. Huzurlu bir hayat süren bilgelerin tercihidir böyle bir yaşam.
Ama bazen sokağa çıkmak bile istemeyiz. Her sokağa çıktığımızda bizi çileden çıkaran bir ruh hastasıyla karşılaşma ihtimali içimizi karartır. Eğer bir önceki akşam haberleri izlemişsek daha da fazla tereddüt ederiz sokağa çıkarken.
Gereksiz hız yapıp makas atarak trafiği alt üst edenler…
Kırmızı ışıkta durduğunuzda aracınızın dibine kadar gelen ve sarı ışığın yanmasıyla bir saniye bile beklemeksizin klaksona yüklenenler…
Kapınızı pencerenizi yumruklayanlar…
Trafiği kapatıp kendince eğlenenler…
Düğünde –hangi amaca hizmet ettiğini düşünmeden- kurşun atıp masum insanları öldürenler…
Kadınlara, çocuklara ve hayvanlara şiddet uygulayanlar…
Bu insanlarla aynı topraklarda yaşamak hatta aynı havayı solumak bile eziyet gibi gelir bazen. Peki, ne yapalım? Ağzımızın tadını bozmaktan başka çare yok mu gerçekten?
Abraham Maslow’a göre, “İnsan doğası asla düşünüldüğü kadar kötü değildir. Başkalarını anlamanın yolu onun dünyasına girmek ve dünyayı onun gözleriyle görmekten geçer.”
Bir insan durup dururken anlamsız şeyler yaparak sizi öfkelendiriyorsa bilin ki bir sorunu vardır. Mesela, anormal davranış sergileyip yaşam enerjinizi tüketen bu insanların çoğunun zekâ sorunu vardır.
Birisi bizi kızdırdığında aslınca azcık argo sayılan bir ifadeyi kullanırız bazen:
“Geri zekâlı!”
Fakat bilimsel bir dille “mental retardasyon” dediğimiz bu hastalığın Türkçe karşılığı tam olarak budur; yani zekâ geriliği.
Her insana IQ testi yapılmıyor elbette ama konunun uzmanları diyor ki, insanların davranışlarına bakarak da bunu tahmin edebiliriz. Toplumda normal zekâ düzeyinde olmayan insanların oranı %2-3 civarındadır. Daha basit anlatmak gerekirse karşılaştığınız her kırk kişiden birisinde bu türden bir sorun var demektir. Dolayısıyla bir alışveriş merkezine girdiğinizde ya da trafiğe çıktığınızda hemen her seferinde birine rastlama ihtimali yüksektir.
Zekâ geriliği olan her dört çocuktan bir tanesinde ruhsal bozukluklar gelişiyor. Örneğin saldırgan ve yıkıcı davranışlar, zekâ geriliği dediğimiz durumun dramatik sonuçlarından birisidir. Bu durumda bir insanın sinir bozucu hal ve hareketlerine kızmaktansa hasta olduğunu hatırlayarak anlayış gösterebiliriz.
Bir diğer konu ise davranış bozukluğudur. Yani IQ düzeyi normal olan insanlar da bizi öfkelendirecek mantıksız şeyler yapabilirler ve bunların da başka bir sorunu var: Ruhsal hastalık…
Davranış bozukluğu olan kişiler empati kuramazlar. Yani diğer insanların duygu, arzu, istek ve beklentilerini umursamazlar. Bu ilk bakışta sinir bozucu görünebilir ama davranış bozukluklarının altında yatan nedenlere göz attığınızda bu insanlara kızacak yerde acırsınız.
Anne ve babası tarafından terk edilen, çocukluğunda aile içinde şiddete maruz kalan, anne şefkatinden uzak kalan, bakıcı ya da üvey anne tarafından çoğu kez sevgiden yoksun bir ortamda büyütülen insanlar davranış bozukluğu sergileme potansiyeline sahiptir.
Bir de histerikler vardır. Bu rahatsızlığın en temel özelliklerinden birisi ilgi ihtiyacıdır. Odak noktası olmak isterler. Ailede, iş ortamında ya da sokakta sergilediği bu tutumu gittiği kurumlarda da sergilemeye devam ederler. Bağırıp çağırarak, vurup kırarak ilgiyi üstüne çekmekten tuhaf bir haz alır bu insanlar.
Ve bir başka önemli davranış bozukluğu da paranoid bozukluklardır. Paranoid kişiler insanların kendisine kasıtlı olarak kötülük yapıp zarar vereceğine inanır. Hiçbir yeterli kanıtları yoktur ama yine de haksızlığa uğradığını düşünürler. Bu halleriyle de gittikleri yerlerde insanları çileden çıkarmayı başarırlar.
Bu arada alkol ve madde bağımlılarını da unutmayalım!
Tüm bunları niye anlatıyorum?
Sinir bozucu olayların altında sadece kötülük ya da kötü karakter aramayalım. Çok sayıda hasta var dünyamızda. Ve emin olun ruh hastalıkları bedensel hastalıklarımızdan daha az önemli değildir. Bu yüzden atalarımızın dediği gibi “itle dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak,” akıllı insanların başını beladan uzak tutacak ilkedir, diye düşünüyorum.
Kalın sağlıcakla…
4 yorum
Gercekten güzel bir yazı ve tesbitler.
ozellikle son gunlerimde ayni manyak geri zekalilara muhatap oluyorum. Ve beni çok üzduler…isin ilginç yani arkadaş dost dedigin iki ayakli bazi canlilar tarafindan ya elimi ya ayagimi
ya da kalbimi kanatmislardir…
Hayat keşmekeşi içinde sakin kalıp bu dediklerinizi düşünebilsek çok iyi olurdu
Hayat öğretir, hep bilmediğiniz bir şey vardır. İnsanlara baktığınızda zeka geriliği olduğunu görmek genellemek doğru değildir. Atladığınız önemli bir konu insanlar doğduğunda aile -sini seçemezler, aile üyelerinde bu tür (zeka geriliği) niteleme sıfatlar dile geldiğinde dikkat etmeniz gereken başka bir potansiyel oluşmuştur, sorun tanımlanmış olur.
Sonuç:
“itle dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak” Bilgisi olduğu, anladığını zanneden insanlar için yanlış sonuçtur.
Evet dünyada çok sayıda hasta var.! Ve her insan tanımlanmış benzer hastalıklara farkında olmadan yaşayabilir. Bilgi, IQ koruma sağlamaz. Dışa vurum farkları, rahatsızlık uyandırma, farklı kültürlere sahip toplumların ortalama algılama oranlarına göre değişen konulardır.
Dünya için önemli olan bilgimizi aklımızı, IQ düzeyimizi insanlığın faydasına çalıştırmaktır. Yaşamak iz, eser bırakmaktır. İçinde bulunduğunuz toplumunuz yüzleşmek istemiyor ise zeka geriliği genel bir normal -dir.
İnsan olarak farkında olmamız gereken insanların etrafından dolaşmak değil içinde yaşadığımız toplumun için çözüm aramaktır. Sonuçta insan insanın kurdu dur. Dikkatli saygılı olmalıyız.
Çok önemli bir konuya değinmişsiniz. Sizin de yazdığınız gibi, IQ sü düşük olanlar azınlıkta. Sokakta karşılaştığımız psikopatların pek çoğu, normal zekada ve daha çok sürü psikolojisiyle hareket edenler. İşsizler ve okul başarısı düşük olan, ya da okumayan gençler ve parçalanmış aile yapısından gelenler. Yapacak bir işi olan, düzgün bir aile yapısından gelenler, genelde aşırılıklardan sakınırlar. Hem vakitlreri yoktur, hem de içlerinde, işimden atılırım korkusu vardır. Askerde bile, boş kalmasınlar diye askerlere çukur kazdırıp sonra da üzerini doldurturlar. O halde, her çocuk okula gitmeli, her yetişkinin bir işi ve düzgün bir ailesi olmalı. Devleti yönetenlerin, eğitim ve işsizlikle mücadele konuslarında, yapacakları çok daha fazla olamalıdır diye düşünüyorum. Allah kimseyi sokaklarda psikopat ve sosyopatlarla karşılaştırmasın.