Ocak ayı makalemin başlığı “Giderek Artan Cerrahi Müdahaleler” idi. Yazımda, Almanya’nın en büyük sağlık sigorta kuruluşu olan AOK’nın yaptığı önemli bir araştırmanın sonuçlarına değinmiştim. Araştırma, Almanya gibi gelişmiş bir ülkede bile hastaneler arasında cerrahi girişimler açısından çok büyük kalite farkları olduğunu ortaya çıkarıyor. Kalitesi “kötü” olarak değerlendirilen hastanelerde postoperatif komplikasyon oranları da iki misli fazla bulunmuş. Daha da çarpıcı olan sonuç, son yıllarda ameliyat sayılarında ciddi artışların olduğu şeklinde. Hatta omurgaya yönelik operasyonlarda (disk hernisi vd.) son birkaç yılda yüzde 50 oranında artış saptamışlar.
Sağlık Bakanlığı ve İstanbul Tabip Odası yetkilileri, sanki benim Medimagazin’deki makalemi bekliyorlarmış. Konuyla ilgili her iki kurumdan peş peşe açıklamalar geldi. “saglıgınsesi.com”da yer alan habere göre, “Ülkemizde ameliyat sayısı son 10 yılda dört kat arttı.” Sağlık Bakanlığı yetkilileri bu artışı “hizmet kalitesinin yükselmesine”, İstanbul Tabip Odası ise “performans sistemine” bağlıyor. Tabip Odası, “bazı doktorların aylık performans puanlarını tamamlamak için gerekmediği halde ameliyat yapabildiğini” söylerken, Sağlık Bakanlığı, “hekime ulaşımın ve hastanede yatma oranlarının artışı ile eskiden çaresi olmayan bazı hastalıkların artık tedavi edilebilir olmasını” gerekçe gösteriyor.
Ben her iki kurumun görüşlerinde de gerçek payı olduğunu düşünüyorum. Ancak, ameliyat sayılarının giderek artmasında başka etkin faktörler de var. Bunlardan biri, gelişen cerrahi teknolojiler ve malzemelerdir. Daha 15-20 yıl öncesine kadar ne ameliyathaneler bu kadar gelişmişti ne de kullandığımız enstrümanlar, modern gereçler ve dikiş malzemeleri. Bir örnek vermek gerekirse, stres inkontinans ameliyatlarına bakalım. Bugün bir “mesh” yardımıyla 15 dakikada yaptığımız ameliyatı, yıllarca transabdominal ya da transvajinal komplike yöntemlerle gerçekleştirdik. Sanıyorum, cerrahi teknolojideki bu gelişmeler giderek daha kolay ameliyat endikasyonu koymamıza yol açıyor.
Elbette “Performans Sisteminin” cerrahi endikasyonları çokça arttırdığı inkâr edilemez. Eğer hekim performansıyla ödüllendirilecekse, bu, yaptığı ameliyat sayısı ile değil, ameliyattaki performansı, uyguladığı yeni ve etkin yöntemler, eğittiği doktorların sayısı tarzında bir performans olmalıdır. Bunu değerlendirmek de çok zor olmasa gerek.