Bilenler vardır elbette. Doğu Akdeniz’de Ceyhan, Yumurtalık, Erzin, Dörtyol, İskenderun bölgesinde tam 16 termik santral yapma projesi mevcut. Bu çok yeni bir proje de değil. Bölge halkı istemiyor. Belediye başkanlıkları kâh karşı çıkıyor kâh taviz veriyor. Bölge Türkiye için çok önemli tarım havzası. Narenciye bahçeleri ve verimi yüksek tarım toprakları mevcut.
Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar dar alanlara hatta komşu parsellere kömürle çalışan termik santral yapılmamış. Dünyada doğal hayatın tehlikede olduğu 25 bölge arasında Amanoslar’ın bulunduğu biliniyor. Üstelik narenciye üretimi ve kalitesinde Erzin ve Dörtyol’un dünya piyasasında söz sahibi olduğu da biliniyor. Dahası, santral inşaatının yapılacağı bölgenin Türkiye’deki yeraltı su rezervleri açısından da çok değerli olduğu biliniyor. Sahil kumullarında Türkiye’ye özgü çok değerli endemik bitkilerin olduğu herkesçe malum. Bölge ayrıca, nadir kuş türlerini barındırmakta ve uluslararası kuş göç yolu bu alanda. İskenderun Körfezi zaten çok kirli durumda, bu nedenle körfezde deniz yaşamı bölgede yer alan kirletici sanayi atıkları nedeniyle yok olma aşamasında.
Bütün bu gerçekler yok sayılabilir. Unutulabilir, değerlendirme dışı tutulabilir. Ama insan sağlığı açısından bölge halkını nelerin beklediğini bilmek önemlidir, ihmali, gelecekte ağır suçlamaları göğüslemek demektir. Yani bu kadar çok ve sık termik santrali yapmak o yörenin halkında nasıl olumsuz sağlık durumları yaratacaktır? Bu kadar termik santralin oluşturacağı kümülatif zedelenme nelere yol açacaktır? Havada artacak kükürt dioksitler, azot oksitler, karbondioksit ve karbon monoksitler, havada asılı tanecikler, hidrokarbonlar, oluşacak hidroklorik asit, ağır metaller ve radyoaktivite içeren kül dağları, havaya salınacak arsenik, krom, kadmiyum, cıva, bakır, vanadyum, nikel, çinko, selenyum, antimon, kurşun o bölgede yaşayan insanları nasıl etkileyecektir? Yani astım olguları artacak mıdır, allerjik solunum sistemi hastalıklarında bir alevlenme beklenir mi, kronik obstrüktif akciğer hastalıklarında nasıl bir artış olacaktır, solunum sistemi kanserleri açısından artık bölge halkı daha yüksek risk altında mıdır? Bu soruların cevaplandırılması gerekir. Tıp bilimi tarafsız bir bakış açısıyla bütün bu olumsuzluk olasılıklarını değerlendirmeli ve görüşlerini açıkça bildirmelidir.
Bu kadar çok enerji santralinin yüksek gerilim hatları da bölgeden geçecektir. Bunlar da ayrı bir radyasyon kaynağıdır. Asit yağmurları önlenemez bir sonuçtur. Bu yağmurlar bırakın bitkiyi, ağacı, kuşu, balığı, tarihi kalıntıları, insan sağlığını nasıl ve hangi ölçülerde tehdit edecektir? Konu ile ilgili bazı makaleleri okudum tabii ki. Çoğu ABD kaynaklı yazılardı. Örneğin; “Clean Air Task Force” tarafından yapılan bir çalışmada ABD’de her yıl 24 bin kişinin termik santrallerin atmosfere saldığı taneciklerin etkisiyle yaşamlarını tehdit eden zarar gördüğü, kaybedilen ortalama yaşam süresinin 14 yıl olduğu bildirilmektedir.
Toprak, hava ve suda gelişecek kirlilik besin zincirine nasıl yansıyacaktır? Yılda yakılacak 25 milyon ton kömürün havamıza, toprağımıza ve suyumuza salacağı zararlılardan nasıl bir sağlık etkilenmesi beklenir? Bu önlenebilir zedelenmenin önünde durmak mı gerekir? Bütün bu sorulara ilgili hekim ve bilim adamlarının yanıt vermesini bekliyorum. Eğer bilimsel veriler ve söylemler yeterli olursa siyasi erkin daha duyarlı ve akılcı davranacağını düşünüyorum. Göğüs hastalıkları, halk sağlığı uzmanları, dâhiliye uzmanları, onkologlar, patologlar, ilgili tüm uzmanlık alanlarının değerli doktorları ve bilim adamları, ülkemize karşı bu kadarlık bir sorumluluğumuzun olduğunu düşünüyor, saygılarımı sunuyorum.