Önce gazetelerde, televizyonlarda haberler çıktı: “Çocuk hasta acile alınmadı” veya “Hastane hastane gezdi”.
Sonra Bakanlıktan açıklamalar geldi, özel hastanelere kapatma cezaları verildi. Kamu çalışanları ceza aldı.
Daha sonra genelgeler yayımlandı. “Acil hastalar hangi gerekçeyle olursa olsun geri çevrilmeyecek.” denildi.
Hasta reddetmeyi maruz görmek ya da cezaları haksız bulmak mümkün değil. Ancak hastaneleri ve hekimleri bu yanlış uygulamalara yönlendiren gerçek nedenlerin bulunup çözülmesi yoluna pek gidilmedi. Aslında, doğru uygulama, gerekçesi ne olursa olsun, kimsenin geri çevrilmemesiydi.
Genelgeler de son derece doğruydu. Ancak, bu genelgeler basına biraz farklı yansıdı: “Acile gelen hastalar geri çevrilmeyecek”. Peki, bu haberleri halk nasıl yorumladı? “Ne şikâyetimiz olursa olsun acil servise gidersek bize bakmak zorundalar.”
Sonuç: Hasta sayıları giderek arttı.
Acil servisler zaten yıllardır hastanelerin arka bahçesiydi. Hastalar kolaylıkla acil servislere yönlendiriliyordu. Acil servis çalışanları da bu talepleri reddedemiyordu. Benzeri talepler halen yoğun bir şekilde devam ediyor.
Neler mi bunlar?
“Acil servise git, tansiyonunu ölçsünler.”
“Acil servise git, serum taksınlar.” Hem de renkli olacak!
“Acil servise git, ventolin, pulmicort verecekler.”
“Soğuk buhar verecekler.”
Pansuman yapılması, ameliyat sütürlerinin alınması, parmak ucu kan şekeri bakılması, ameliyat için yatacak hastaların preop tetkiklerinin yapılması, eritrosit süspansiyonu takılması gibi çok sayıda uygulama için hastaların acil servislere yönlendirildiğini inkâr edebilecek olan var mı?
En basiti gibi görünen ama tümünün neden acil serviste yapıldığını anlayamadığım “intramusküler enjeksiyonlar”! Enjeksiyon tedavisi yazan hekim, hastanın tedavisini nasıl tamamlayacağını garanti altına almalıdır. Ancak nedense yönetimlerin bu tedavinin uygulanması için ilk tercihi acil servislerdir. Yirmi dört saat açık olunca hastalar da canları istediği zaman, genellikle akşam yemeği sonrası acil servise gelmeye devam ediyor.
Bütün bu uygulamaların hızla yapıldığı bu alanları gören hastalar da, acil olmasalar da her türlü yakınmaları için acil servisleri ilk tercih yaptılar.
Çok kişinin de desteklediği ilk çözüm önerisi acil olmayan hastalardan para alınması idi.
Dünyada benzeri olmayan bir çözüm yöntemi olarak acil servis içinde yeşil alanlar ilan edildi ve para alınacağı bildirildi.
Sonuç: Hasta sayısı düşmedi. “Polikliniğe vereceğim parayı, acile veririm.” dedi hastalar, gelmeye devam etti.
Pratisyen hekimler acil servisten ayrıldı, uzmanlar acil serviste çalışmak istemedi. Çare şimdi aile hekimleri olarak ortaya atıldı. Halen nasıl olacağı belli değil. Muhtemelen yeşil alan hastalarına bakmaları istenecek.
Çözüm olacak mı? Olmayacağını biliyoruz. Hatta gündüz aile hekimine gitmek istemeyenler de akşam gelecekler acil servislere; hasta sayısı daha da artacak.
Acil servislerin yaşadığı sorunların ne nedeni ne de çözümü acil servisin içinde.
Benzeri çözümler uygulamaya konuldukça bizler bu sorunları daha çok tartışmaya devam ederiz.