Yine hekime karşı şiddet olayları dikkatleri çekmeye başladı. Doğal olarak buna karşı tepkiler de arttı. Aslında bu gibi durumlarda, hekimliğin insan için vazgeçilmez bir meslek olduğu bilinciyle, tepkilerin sadece hekimlerden değil, toplumun her kesiminden gelmesi beklenirdi.
İnsanın en doğal hakkı olan sağaltım hizmetlerinin insana layık nitelik ve nicelikte verilebilmesi için hekimin hastasına yoğunlaşabileceği sakin ve sessiz bir ortam sağlanması ve çalışma koşullarının özenle düzenlenmesi gerekir. Bu düzenlemelere hekimin çalışma saatleri, hekim sayısı ve hizmetlerin verilmesinde gereken ekipmanın nicelik ve niteliği de dâhildir. Bunların sağlanması, hekimin hastasına beklenilen hızda ve özenle eğilebilmesi için zorunludur. Aksi hâlde özellikle polikliniklerde, bu gibi olaylara rastlanma olasılığı yüksektir.
Aslında bugün şiddet; toplumun her kesiminde, çeşitli formlarda, her yerde karşılaşılan sıradan bir durum hâline gelmiştir. Aile içinde eşe ve çocuklara; trafikte sürücüler arasında; komşuluk ilişkilerinde; okullarda öğretmen-öğrenci ve öğrenciler arasında uygulanan şiddet olaylarının, çeşitli iletişim araçları aracılığıyla görüntülü ve heyecan uyandıran söylemlerle evlere kadar ulaşması huzuru kaçırmakla birlikte bu tür olayların kanıksanmasına neden olmaktadır.
Devletin gözetiminde olması gereken çocukların ve yaşlıların yaşadığı kurumlarda karşılaştığı çeşitli şiddet olayları da bir o kadar düşündürücüdür. Yaşlıya sözel şiddet uygulayan kurum müdürüne, psikiyatra ve edebe aykırı ifadelerle yaşlıya hakaret eden hekime de rastlanmaktadır. Görünen o ki bugün her yaş grubundan insan şiddet görmekte, insanı şiddetten korumakla yükümlü hekimler dahi şiddet uygulamaktadır. Bunlara ek olarak, sokaklarda kulakları ve kuyruğu kesilmiş kedi ve işkence yapılmış köpek manzaraları diğer canlı varlıkların da şiddetten zarar gördüğünü ortaya koymaktadır. Tüm bunlar insani bazı değerlerin kaybolduğunu ve insanların giderek hoyratlaştığını, acımasızlaştığını ve şiddetin ürkütücü boyutlara ulaştığını düşündürmektedir.
Hangi türü olursa olsun şiddete maruz kalmak, her insan için üstesinden kolayca gelinemeyecek bir travmadır. Şiddetin etkisi kişinin özellikleri ve şiddetin çeşidine göre değişebilir. Her ne kadar fiziki şiddetin daha travmatik olduğu düşünülse de sözel şiddet de insan üzerinde örseleyici etki yaratır ve profesyonel yardım alınmadığında etkisi uzun süre devam edebilir.
Şiddeti uygulayanlara gelince, bu kimselerin de yardıma gereksinimlerinin olduğu aşikârdır. Şiddet uyguladığı kanıtlanmış olanların cezalandırıldığı, ancak verilen cezaların caydırıcı olmadığından yakınılmaktadır. Bilindiği gibi, cezaların amacı yanlışı düzeltmek, suçun tekrarını önlemektir. Ne var ki bazı hâllerde cezanın tek başına amacına ulaşmadığı ve etkisiz kaldığı, hapisten çıkar çıkmaz suç işleyen insanların davranışlarından anlaşılmaktadır. Bu yüzden şiddeti uygulayanların cezalandırılma yanında özel olarak ele alınması ve yaptıklarının yanlışlığı ve bu yolla insana verdiği zarar hakkında düşündürülmesi yoluyla kişinin davranışlarının değiştirilmesine yardım edilmesi önerilebilir.