Sosyal medya kullanmaya başlama yaşı hem ülkemiz hem dünya için özelikle son zamanlarda daha fazla gündeme gelir oldu. Bunda birkaç faktör etkili. Bunlardan en önemlisi de çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini daha somut olarak görmemize sebep olan sonuçlar! Maalesef sonuçlar uzun vadeli ve somut olmadığında dikkat çekme konusunda daha sınırlı kalıyor.
Sosyal medyanın geçmişi çok uzun olmasa da her geçen gün kullanıcı sayısını artırıyor. Bazı sosyal medya platformları sahadan çekilirken bazı platformlar kullanıcı sayılarını katlayarak yollarına devam ediyor. Bu açıdan Youtube, Instagram en sık kullanılan sosyal medya platformlarından. İlk kez 2005 yılında kullanılmaya başlanan “sosyal medya” terimi, kişilerin internet üzerinden birbiriyle yaptığı diyalog ve paylaşımların bütününü yansıtıyor. İnsanlar arasında erişim, dönüşüm, etkileşim ve bağlantı kurmayı sağlayan oldukça basit, kolay ve dijital bir yol sunuyor.
Günümüzde internet sosyalleşmenin en güçlü araçlarından biri haline geldi. İnternetin kullanım amaçlarına bakıldığında ilk sırada sosyal ağlar yer almaktadır. Gençler sosyal ağları daha çok “sosyal çevre edinme/sosyalleşme” için kullandıklarını belirtmekteler. Bunu sırasıyla “eğlence/boş vakit geçirme”, “rahatlama/stresten uzaklaşma” nedenleri izlemekte. Gençlerin %95’inin sosyal ağ hesapları bulunmakta, bunların %82.5’i çevrim içi sohbet etmek için sosyal ağları kullanmaktalar. Ayrıca gençlerin %71’i çevrim içi sosyal ağlarda günlük 1-5 saat aralığında zaman geçirdiklerini belirtiyorlar. Gençler sosyal medyada yalnızca içerikleri izlemekle kalmıyor, kendi içeriğini yükleyebiliyor ve dolayısıyla verilerini paylaşıyor.
Birçok platformda sosyal medya kullanım yaşının 13 yaş ve üzeri olduğu belirtilmekte. Aslında bu yaşa yönelik kaynak Children’s Online Privacy Protection Rule-COPPA- (Çocukların Çevrimiçi Gizliliğini Koruma Yasası) belgesine dayanmakta. Belgeye göre “çocuk” 13 yaşın altındaki bireyleri ifade etmekte. Belgede “Kendilerini 13 yaşın altında tanımlayan ziyaretçilerin kişisel bilgilerinin toplamasını, kullanılmasını ve ifşa edilmesini engeller.” ifadesi yer almakta. Peki, çocuk 13 yaş altında olduğu halde kendini 13 yaş üstü olarak tanımlarsa? Dolayısıyla mevzuatta yapılacak yaş sınırlamalarının bağlayıcılığı sınırlı.
Peki, mezkur belgedeki yaş neye göre belirlenmiş?
90’lı yıllardan sonra internetin yaygınlaşmasıyla, bu konuda herhangi bir sınırlama olmadığından şirketler rahatlıkla çocuklara ait verileri toplayıp satabiliyordu. Daha sonra Amerika’da 16 yaş altındaki çocuklardan ebeveyn izni olmadan veri toplanamayacağını belirten bir yasa tasarısı geliştirildi. Bunun sonucunda dönemin e-ticaret şirketleri bazı STK’larla işbirliği yapıp çocukları 16 yaşına kadar engellemenin bilgiye erişimlerini engelleyeceği iddiasında bulununca yaş sınırı 13’e düşürüldü. Gelişimsel açıdan değerlendirilmeden alınmış bu kararın tamamen politik olduğu görülmekte. Oysaki sosyal medyanın dikkat dağıtıcı olabileceği, bağımlılık yapabileceği, zihinsel ve psikolojik sağlığı bozabileceği belirlendi. Bu durumda sosyal medyayı kullanmaya başlama yaşı kaç olmalı?
Yaş belirleme konusunda elbette deneyim ve yaşantı oldukça önemli. Bir yaş dilimi sosyal medyayı kullanma konusunda her çocuk için aynı uygunlukta olmayabilir. Bu noktada çocuğun hazırbulunuşluğunu değerlendirmek gerekiyor. Çocuğun hazırbulunuşluğu ise sosyal medya kullanımı konusundaki farkındalığıyla ilişkili. Çocuğun sosyal medyada kendini bekleyen riskler konusunda bilinçli olması, bu risklere maruz kaldığında alacağı tedbirleri bilmesi gerekiyor. Öte yandan gelişimsel anlamda çocuklarda özellikle beyin gelişimi sürecini bilmek gerekiyor. Yapılan araştırmalar çocuklarda beyin gelişimi sürecinin 20’li yaşların ortalarına kadar devam ettiğini göstermekte. Beyin gelişiminde en son gelişen bölge ise prefrontal korteks (ön beyin) bölgesi. Yani alnımızın arkasında yer alan bölge. Bu kısım en son gelişen ve dolayısıyla çevre etkisine en açık bölge olarak biliniyor. Prefrontal korteksin sorumlu olduğu iş temel manada davranış kontrolünü sağlamak. Akıl yürütme, karar verme, öz düzenleme bu bölgenin sorumlulukları arasında. Bu bölge herhangi bir nedenle zarar gördüğünde kişinin davranışlarında problemler ortaya çıkıyor. Bu problemler dürtü kontrolü, agresyon, dikkat problemleri şeklinde görülebilmekte. Prefrontal korteksin bir bölümünü oluşturan dorselateral prefrontal korteks ise işleyen bellek ve yönetici dikkat dediğimiz işlevlerden sorumlu. Aslında beynin son evrimleşen bölümü olan bu kısım bizi diğer memelilerden de ayıran en önemli bölüm özelliğini taşıyor. Dolayısıyla sosyal medya kullanımının uygun görülmeye başlandığı (!) yaşlar olan ergenlik döneminde davranış kontrolünden sorumlu prefrontal korteks bölgesi hala gelişmeye devam etmekte.
Ergenler çocuklardan farklı olarak dikkat becerilerinde daha iyi ancak dikkat konusunda strateji üretmeleri gerektiğinde bir yetişkin kadar yetkin davranamadıkları görülüyor. Bunu şu şekilde somutlaştırabiliriz; cep telefonunda gelen bir mesaja bakmadan, yaptıkları okumaya ya da göreve devam etmek, ergenler için yetişkinlere göre çok daha zor olmakta. Öte yandan gelişmeye devam eden bir beynin sosyal medyadaki risk ve tehlikelere daha açık olduğunu söyleyebiliriz. Çocuk ve gençlerin sosyal medyada karşılaşabilecekleri riskler çok çeşitli. Siber zorbalığa maruz kalabilir, cinsel içeriklerle muhatap olabilirler, kişisel bilgilerini deşifre edip gereğinden fazla bilgi paylaşımı yapabilirler. Kötü niyetli kişilerin saldırılarına karşı savunmasız kalabilir, çok fazla reklam içeriklerine maruz kalabilirler. Ayrıca sosyal medyada geçirilen fazla zaman çocukların fiziksel aktivitelere daha az zaman ayırmalarına neden olabilir.
Cinsiyet açısından bakıldığında sosyal medyanın kızlar için erkeklerden daha yıkıcı olabileceğini gösteren çalışmalar var. Sosyal medyayı daha fazla kullanan kızlarda depresyon riskinin de yüksek olduğu belirtiliyor. Kızlar sosyal medyayı erkeklerden daha fazla kullanmakla birlikte Instagram gibi görsel medya platformlarını daha sık kullanıyorlar. Görünüşleriyle daha fazla ilgilenmeye başlayan ergenler bu açıdan görsel kıyaslamaya daha açık oluyorlar ve bu konudaki bir görüş ya da eleştiri çocuğun beden algısına yönelik mükemmelin peşine düşmesine neden olabiliyor. Kendine yönelik genel memnuniyetsizlik ise psikolojik problemlerin ortaya çıkmasıyla sonuçlanabiliyor. Gençler kabul görme, popüler olma ve beğenilme ihtiyaçlarıyla çocukları hedef alan kötü niyetli kişilerin tuzağına düşebiliyor. Görüldüğü gibi yoğun bir bilgi akışının olduğu sosyal medya platformlarında çocuk hem maruz kalan hem paylaşan durumunda. Bu Web 2.0 araçlarının getirdiği bir özellik; etkileşim ve iletişim sağlamakla birlikte bilgi ve içerik oluşturmayı da mümkün kılıyor. Ancak bu noktada sosyal medyanın zararlı etkilerinden korunmak için bireyin muhakeme yapma, karar verme, öz düzenleme becerilerini etkili bir şeklide kullanması gerekiyor. Dolayısıyla gelişme aşamasında olan bir beyin bu konularda ergenler için bir sınırlılık oluşturmakta. Ayrıca öncesinde de belirttiğim gibi sosyal medya kullanımına yönelik hazırbulunuşluğu artıran farkındalık da bir o kadar önemli. Dolayısıyla her çocuk için geçerli olabilecek net bir başlangıç yaşı belirtmek güç olsa da 13 yaşın sosyal medya kullanımı için erken olduğunu söylemek mümkün. Bu yaşın 16’dan önce olmaması gerektiği (mümkünse +18), 16 yaşla birlikte ebeveynlerin sosyal medya kullanımına yönelik deneyimlerini çocuklarla paylaşmaları gerekmektedir. Aktif arabululucu ebeveynlik rollerinin internetin zararlı etkilerini azalttığı bilindiğinden ebeveynlere bu konuda rehberlik yapılması önemli görülmektedir.