Dünyada toplam nüfusun yaklaşık yüzde 40’ı yaşamımızda oldukça önemli bir yeri olan sosyal medyayı kullanıyor ve araştırmalar günde ortalama iki saatimizi sosyal medyada geçirdiğimizi gösteriyor.
İnsanlar günlük stres ve sıkıntılarından uzaklaşmak için sosyal medyaya başvuruyor. Ancak yapılan araştırmalarda sosyal medyanın stresi gidermek yerine daha fazla strese yol açtığı ve bunun moral artırıcı etkisinin olup olmadığı ise bilinmiyor. Sosyal medyanın tetiklediği endişe, huzursuzluk, uyku, konsantrasyon zorluğu gibi belirtileri inceleyen araştırmacılar sosyal medya platformunu aşırı kullananların az kullananlara kıyasla daha fazla endişe semptomları taşıdıklarını gördüler. Moral bozukluğu, değersizlik hissi, umutsuzluk gibi depresyon belirtilerinin de sosyal medya verileri ile ilgili olduğu görüldü.
Yapay ışınların ve uykusuzluğun vücutta neden olduğu olumsuz değişimlerin de başka bir sorun olduğu gözlenmektedir. Araştırmalar yapay ışınların vücutta uykuyu düzenleyen melatonin hormonunu engellediğini, akıllı telefon ve diz üstü bilgisayarların yaydığı mavi ışığın ise daha fazla zarar verdiğini göstermektedir.
Sosyal medyanın yol açtığı önemli sorunlardan bir diğeri ise bağımlılıktır. Yapılan araştırmalarda sosyal medya bağımlılığının ruhsal bir sağlık sorunu olduğu ve tedavi gerektirebileceği sonucuna varılmıştır. Aşırı sosyal medya kullanımının ise eğitimde başarısızlığa yol açtığı, alkol, uyuşturucu bağımlılarının ve gerçek yaşamla daha az ilişkisi olanların bu bağımlılığa daha yatkın oldukları, Facebook’ta uzun zaman harcayanların ise kendilerini kötü hissettikleri ve yaşam tatminlerinin giderek azaldığı görülmüştür. Deneyimlere göre sosyal medyanın sosyal yönlerden izole olan insanları olumsuz etkilediği de düşünülüyor.
Önemli bir başka konu ise insanlar, eşler arasındaki ilişkilerdir. Romantik ilişkiler sosyal medyadan etkileniyor ve araştırmalar eşlerde, özellikle kadınlarda kıskançlık sorunlarının da gündeme geldiğini gösteriyor. Bir araştırmada sosyal medyada fazla zaman geçirenlerde sosyal izolasyon olduğu, bunun yüz yüze iletişimin yerini alabilidiği, insanların kendilerini dışlanmış hissetmesine neden olabildiği görüldü. Veriler sosyal medyanın kişileri kişilik özelliklerine bağlı olarak farklı etkilediğini, bazen narsist ve yalnız asosyal insanların da ortaya çıktığını gösteriyor ve bu nedenle bazı kişilerde sosyal medyanın aşırı kullanılmasının önlenmesi gerekiyor. Ancak sosyal medyanın bir bütün olarak olumsuz olduğunu söylemek de yanlış olur, çünkü hayatımıza kattığı olumluluklar da var.
Son yıllarda dijital teknolojilerin ilerlemesi ile televizyondan radyoya, bilgisayardan navigasyona, alışverişten çeşitli yer seçimlerine kadar birçok şeyin cep telefonuna sığdırılması hayatımızı oldukça kolaylaştırdı. Ancak bu kolaylığın bağımlılığa dönüşmesi, birey ve toplumlarda ruhsal, bedensel sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Örneğin insanlar uyumadan önce su içmek için uyandıklarında cep telefonlarına bakıyor ve çoğu zaman tuvalete bile cep telefonları ile gidiyorlar. Çeşitli nedenlerle yolda yürüyenler, özellikle gençler hafifçe kamburlaşıp önlerindeki ekrana bakarak yürüyorlar ve biz düşünüyoruz: sosyal medya narsist, yalnız, asosyal insanlar mı yetiştiriyor. Sanırım bir ölçüde sosyal medya ve dijital teknolojilerden uzak durmayı becerebilmeliyiz. Çünkü beynimizin temel nörotransmitterlerinden birisi olan dopaminin uygun şekilde salgılanması sağlanmazsa, bağımlılıktan davranış sorunlarına kadar pek çok problemi beraberinde getirebiliyor. Bu, bir süre sonra haz eşiğini düşürüyor ve tıpkı alkol ya da uyuşturucu madde bağımlılığında olduğu gibi bağımlılık döngüsü ortaya çıkıyor. Sosyal medyadan uzaklaştıkça bu bağımlılığın önüne geçilecek, sevdiklerinize ve çevrenize yaklaşacaksınız diyor Psikiyatr Dr. Mahir Yeşildal.
Kendimize sıklıkla “sosyal medyanın faydası ya da faydaları var mı” sorusunu soruyoruz. Yanıtı ise genellikle “evet”. Günümüzde sosyal medya dünyada bilgi ve yardıma ihtiyacı olan birçok insan tarafından en sık kullanılan, olumsuz etkileri olduğu kadar olumlu etkilerinin de olduğu bir platform ve sosyal medya aracılığı ile dünyada olup bitenlerden haberdar olunabiliyor. Ortak zevkleri olan insanlara kolayca ulaşılabiliyor ve ortak noktalarda birleşip sosyalleşmelerine yardımcı olunuyor. Yeni arkadaşlar edinip hızlı iletişim kurmaya olanak sağlıyor. Sosyal medya kanalları bilgiye kolay ulaşmayı ve paylaşmayı da sağlar, öğrenciler arasında haberleşmeyi kolaylaştırarak derslerine ve ödevlerine yardımcı olur, istedikleri zaman istedikleri konular hakkında paylaşım yapabilir, yardımlaşma ve dayanışma sağlar. Ayrıca, kendisini ifade etme özgürlüğünü de sunar. Ancak sosyal medyanın çok acımasız bir yüzü de var: Linç kültürü. Linç kültürü yıllardır hayatımızda var. Çoğu kişi karşısındakini tanımadan, ne hissedebileceğini düşünmeden olumlu, olumsuz yorumlar yapabiliyor. Sosyal medyada bir olayı, kişiyi hedef gösteren paylaşımların geniş kitlelerce yapılması ise linç olarak adlandırılıyor ve bu sosyal medya saldırganlığı olarak da değerlendiriliyor. Linç sadece kişilere karşı değil ülkelere, kurumlara veya bir olaya karşı da yapılabiliyor. Prof. Dr. Levent Eraslan “Kasıtlı şekilde yalan haberlerin yayımlanması, mizah adı altında dalga geçme gibi davranışlar da aslında linç davranışlarıdır” diyor ve bu davranışların linç edilen sosyal medya kullanıcıları üzerinde psikolojik, üzücü, utanç verici çeşitli sonuçlarının olduğunu belirtiyor. Sosyal medya kullanıcılarının sayısı her yıl artmakta ve pek çok sorunu da beraberinde getirmekte; sosyal medya kullanımının artması ise linç kültürünü daha da artırmakta diye ekliyor. Hemen her sosyal medya platformunda linç ve sosyal medya saldırganlığı yaşanmaktadır. Bunun kalıcı olarak çözümü ise kişilerin bilinçlendirilmesidir diyen Psikiyatr ve Psikoterapist Prof. Dr. Kemal Sayar sanal ve gerçek dünyadaki davranışların birbirinden farklı olduğunu, insanlar kendilerini daha az kısıtladıkları için kaba sözler söyleme, küfür etme, yargılama gibi olumsuz ve agresif davranışların daha fazla ortaya çıktığını belirtti.
Sosyal medyada yeni kurbanlar ve günah keçileri görülüyor. Toplum içinde çoğu zaman seçilmiş davranışlar sergilerken, internette bu toplumsal kaygıyı hissetmeyip olumsuz davranışları daha rahat ortaya koyuyoruz. Sanal ortam karşımızdaki ile yüzleşme ve başkaları tarafından yargılanma konusundaki endişelerimizi azaltarak davranışlarımızda olumsuz değişikliklere yol açabiliyor. Bu tartışmalara bilen, bilmeyen, anlayan, anlamayan herkes katılabiliyor ve bu, kişiyi daha reaktif, daha agresif, kontrolsüz davranmaya itiyor. Sanal kimliğimiz, kontrol altında tutulan davranışları değiştirip, daha kontrolsüz hareket edilmesine yol açıyor. Takma bir adın arkasına gizlenip, herkese kolayca akıl veriyoruz. Ayrıca, teknoloji çağının ortaya çıkardığı kendini üstün görme, narsizm gibi bazı psikolojik durumlar da var.
Sanal ortamlarda fazla vakit geçirdiğimizde duygusal becerilerimiz, muhakeme yeteneğimiz etkileniyor. Yüz yüze iletişimde ise becerilerimizi daha iyi kullanıp, geliştirebiliyoruz. Sık izlenen “siber zorbalık” ise internet, cep telefonu veya başka bir teknolojik alet kullanarak bir kişiyi tehdit ve taciz etmek, utandırmak, onunla dalga geçmek, güç dengesizliği ve zarar vermek aracı olarak tanımlanıyor.
Sosyal medyanın iyi ya da kötü toplumsal etkileri var. Psikolojisi ve davranışları değişen bireylerde iyi ya da kötü yönde sosyolojik, psikolojik ve kültürel değişmeler görülebiliyor. Teknolojinin gelişmesiyle, iletişimde daha hızlı olmamızı sağlayan sosyal medya ise sonsuz özgürlük veriyor, listemizdeki yüzlerce kişiye mesajlarımızı iletebiliyoruz.
Önceleri bir konuda gelişme olduğunda, toplum konuyu anlayana kadar uzun süre geçiyordu. Ancak günümüzde sosyal medya ile herkes bilgi sahibi olabiliyor ve bu olumlu ya da olumsuz, toplum olma bilincini artırıyor.
Sosyal medyanın gelişiminden önce dini ve milli bayramlarda, özel günlerde insanlar birbirlerini arayıp hal hatır sorar, sosyal medyanın varlığını ortaya koyarlardı. Artık özel günlerde insanlar kuru bir mesaj atarak ya da yayınlanan bir gönderinin altına yorum atarak etkileşim gösteriyorlar. Ne yazık ki zamanla bağları tamamen kopan bireyler mesafeli ve birbirlerini anlamayan bir toplum yapısı oluşturacaklar.
2 yorum
Değerli büyüğümüz, aramıza hoş geldiniz. Çok önemli olan bu konudaki aydınlatıcı bilgileriniz için teşekkürler. Yazılarınızın devamını dileriz.
Teşekkür ederim, saygılarımla