Farklı kanalları ile sosyal medya toplumun sanal yeni toplumsal ağı olarak etkinlik kazanmış görünmektedir. Dijitalleşme öncesinde insanlar arası ilişkilerde toplumsal ağlar arkadaşlık, akrabalık, komşuluk vb. üzerinden ve yüz yüze bir biçimde ilerlemekteydi. Ancak modernleşme sürecinde giderek klasik sosyal ağlar ve yüz yüze ilişkiler zayıfladı.
“Bundan 50 yıl önce “akşam maniniz yoksa babamlar size gelecek” cümlesi duyulmadığı gibi, eski sosyal ağlara dayalı ziyaretler de sona erdi. Hatta yeni kuşaklar hasbelkader eve gelen ziyaretçilerle ilgili olmadıkları gibi herkes kendi ekranlarından bir başka sosyal ağ üzerinden topluma bağlanmaya çalışmaktadır. Tabii ki bunun yapısı, dili, sosyal ağ biçimleri öncekinden olabildiğince farklılaştığında, kendisini bir cemaat gibi inşa etmiş gibi de görünmektedir.
Burada öncelikle sosyal medyanın bazı niteliklerini, analizlerimize temel olmak üzere saptayarak başlayalım. İlkin, sosyal medya bir sanal ilişkiler ağıdır. Onun sanal ilişkiler ağı olması, en başta psikolojik olarak “yüz yüze” konuşma durumundan farklı bir ortam yaratmaktadır. Her ne kadar kolay bir araya gelebilme, gerektiğinde gerçek kimlikleri faş etmemek üzere anonim karakterli nitelikleri göstermekle birlikte, sanallık insana daha kolay konuşabilme ve yargıda bulunma cesareti vermektedir. Çoğu zaman “klavye kahramanlığı” şeklinde ifade edilen umarsızca yazma faaliyetine dönüşebilmektedir.
Nitekim yüz yüze ilişkilerde karşıdaki muhatabın bakışı, jest ve mimikleri ile oluşan ortam bir insanın her aklına geleni kolaylıkla söyleyebilmesine izin vermez. Kişi söyleyeceğini belki de on kez düşünmek durumundadır. Fakat sanal ortamda muhatabın agresifliği ve ortamlar da dikkate alındığında “klavye kahramanlığı” oranının arttığını görürüz.
İkincisi, aslında kendi kapalı mekanından sanal ortama katılma durumu, her bir kişi ayrı ayrı düşünüldüğünde bize Leibniz’in tanımıyla monadik bir varoluşu hatırlatmaktadır. Bu monadlar dışa bir penceresi açık fakat dışarıda diğerlerinden yalıtık bir yaşam biçimini tanımlamaktadır. Bu yalnızlaşma durumu aslında yeni bir yaşam tarzı kazandırmaktadır. Özellikle pandemi döneminde online eğitim ve görüşme imkanlarının daha çok kullanılması, bu ilişki biçimini daha da yoğunlaştırmış ve hatta hayata yerleştirmiştir.
Sosyal medyanın genel olarak diline baktığımız zaman, burada bir yüzeyselliğin hakim olduğunu görmekteyiz. Tabii ki sosyal medyanın özü gereği derinlikli bilgileri ihtiva etmesi oldukça zordur. Fakat bunun ötesinde sosyal medyada son derece popüler bir dilin belirginleşmesi, bu alanlarda rekabetin, çatışmanın, tarafgirliğin son derece pop kültür oluşturacak bir içeriği önümüze bıraktığını bize göstermektedir.
Burada dikkat çeken bir nokta da, sosyal medyada aforizmatik konuşma biçimlerinin yaygınlaşmaya başlamasıdır. Aforizmalar son derece özlü sözler olarak insana genişletilecek bir bilgelik nüvesi verirler. Fakat sosyal medyanın kendi popüler niteliği içinde aforizmatik ifadeler, bencillikleri, öznellikleri, sübjektiviteleri, bastırılmışlıkları ile bir biçimde karşısındaki için tahakküme dönüşmektedir. Dolayısıyla bir bilgi ve gerçekliğe dayanmadıklarından aforizmatik bir cehaleti deşifre etmektedirler.
Diğer yandan paylaşımlara baktığımız zaman şu niteliği görmekteyiz. Kişi kendi işine yarayan aforizmatik ifadeleri, referans değerinin ne olduğuna bakmaksızın paylaşabilmektedir. Üstelik de çoğu zaman sert yargıları içeren bu ifadelerin, dış dünyadaki geçerliliği ve mantığın temel ilkelerine uygunluğu hiç düşünülmemektedir. İşin ilginç tarafı, sosyal medyanın bu nitelikleri insanların ufuklarını da belirlemeye devam etmektedir.