Söylem 1:Tam gün yasası öncesinde ve sonrasında hem kamuda çalışan hekimler için muayenehaneciliğin hem de üniversite döner sermayelerine öğretim üyesi fark ücreti yatırılması işleminin tıp etiğine uygun olmadığı ve halkımıza reva görülemeyeceği söylenmekteydi.
Saptama 1:Muayenehanelerin bir bölümünün halen açık olduğu, muayenehanelerini tercih eden “Sayıları az gürültüleri çok” diye nitelendirilen öğretim üyesi hekimlerin eski kurumlarına geri dönebilmeleri için yeni düzenlemelerin ortaya konduğu ve üniversitelere yeniden öğretim üyesi fark ücretinin gelmesinin an meselesi olduğu görülmektedir.
Söylem 2: Mesai bitiminde ve tatil günlerinde tıp fakültesi öğretim üyelerinin SUT fiyatları üzerinden fark alarak muayene ve ameliyat yapabilecekleri söylenmektedir. Böylece hem üniversitenin hem de öğretim üyesinin kazanacağı ve tıp fakültelerinden ayrılan öğretim üyelerinin önemli oranda geri dönmesinin önünü açabilecek bir sistemin oluşabileceği vurgulanmaktadır.
Saptama 2: SUT ile muayenehanelerdeki tanı ve tedavi fiyatları arasında oldukça önemli bir fark olduğu, SUT fiyatları üzerinden yatırılan öğretim üyesi farklarının yaklaşık yarısının döner sermayeye, öğretim üyesine kalan yarısının ise yaklaşık üçte birinin vergiye gideceği bilindiğinden öğretim üyesinin alacağı net fark ücretinin oldukça düşük olacağı görülmektedir. Tam gün yasasıyla öğretim üyesinin mesai dışı çalışmalarında elde edeceği ek gelire bir üst sınır konulduğu gerçeği ortadadır. Bu durumda aynı sayıda hasta bakan özel ve kamuda çalışan iki öğretim üyesinden özel çalışanın çok daha fazla gelir elde edeceği gerçeği de ortadayken, tıp fakültelerinden “maddi açıdan özel-kamu seçimini yapıp ayrılan öğretim üyelerinin” maddi açıdan nasıl tatmin edilerek kamuya geri dönmeye ikna edileceği konusu tam anlamıyla netleşmiş görünmemektedir. Bunun yanında, tıp fakültelerinde mesai dışında yapılacak acil olmayan tıbbi uygulamalar için yeterli sayıda hemşire, tıbbi sekreter, laboratuvar ve radyoloji teknisyeni, ameliyathane personeli ve diğer yardımcı sağlık personelinin olup olmadığı, varsa bunlara mesai dışındaki bu çalışmaları için ek ödeme yapılıp yapılamayacağı sorularının da yanıtları henüz yoktur. Mesai dışı ameliyatlarda ve diğer girişimlerde araştırma görevlilerinin yardımcı olarak bulunup bulunamayacağı, bulunurlarsa bunun için ek ödeme alıp alamayacakları ya da bu çalışmaları karşılığında izin kullanıp kullanamayacaklarının da yanıtı henüz yoktur.
Söylem 3:Üniversite yönetim kurullarının izniyle öğretim üyelerinin özel hastane, vakıf hastanesi ya da bir başka üniversitede sözleşmeli olarak, ücreti çalıştığı kurumun döner sermayesine ödenmesi kaydıyla işlem-muayene yapabilecekleri söylenmektedir.
Saptama 3: Bu tip görevlendirmelerde ne gibi ölçütlerin uygulanacağı, istekte bulunanlardan kimlerin görevlendirilip kimlerin görevlendirilemeyeceği sorularının yanıtları henüz yoktur.
Söylem 4: Tıp fakültesi öğretim üyelerininperformansları değerlendirilirken, hem sağlık hem de eğitim alanlarındaki performans dinamiklerinin birlikte göz önünde bulundurulacağı söylenmektedir.
Saptama 4: Tıp fakültesi öğretim üyelerine şu anda mesai saatleri içindeki eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma etkinlikleri için üniversite ruhuna uygun olmayan oldukça düşük ek ödemeler yapıldığı ve ek ödeme ağırlığının neredeyse tümüyle sağlık hizmeti uygulamalarına verildiği görülmektedir. Eğitim-öğretim ve araştırmaya daha fazla zaman ayıran klinisyen öğretim üyelerinin ek ödeme açısından bunun bırakın karşılığını almayı, aksine cezasını çektiği ve bu konuda tedbirler almak için somut adımlar atılamadığı da görülmektedir.
Söylem 5: Üniversiteler dışındaki kamu kurumlarında çalışan akademik unvanlı ya da unvansız hekimlerin mesai dışında fark ücreti alarak muayene-işlem yapamayacakları söylenmektedir.
Saptama 5: Kamuda çalışan hekimler arasında bu tip bir ayrıma gidilmesinin kırgınlıklar ve kızgınlıklar yaratacağı ve bir uygulama yapılacaksa bunun kamuda çalışan tüm hekimleri kapsaması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
Söylem 6: Hekime karşı artan şiddet konusunun öncelikle kamuoyunun bilinçlendirilmesiyle çözülmesi gerektiği, bu konuyu güvenlik önlemleri ve yasal yaptırımlarla çözmenin henüz arzu edilmediği söylenmektedir. Şiddet gören sağlık çalışanlarına ücretsiz hukuksal destek sağlanacağı da söylenmektedir.
Saptama 6: Toplumda hekime karşı şiddet eğiliminin hız kesmeden arttığı ve artık her hekimin mesleki yaşamında ciddi bir tehlike içinde olduğu, bu konuda kamuoyunu bilinçlendirme adına somut adımların henüz kararlılıkla atılamadığı görülmektedir. Yasal yaptırımlar için birkaç hekimin daha görevi başında hasta yakınları tarafından şehit edilmesi mi beklenmektedir? Şiddete uğrayan sağlık çalışanlarına ücretsiz hukuksal desteğin sağlanamadığı ya da “beyaz kod biriminin” çok fazla işlevsel çalışamadığı yönünde medyada çıkan haberler de ortadadır.
Söylem 7: Şu anda Türkiye’de 20 bin uzman hekim açığı olduğu söylenmektedir.
Saptama 7: TUS öncesi ana bilim dalları ya da klinikler tarafından talep edilen tıpta uzmanlık öğrencisi kadro sayılarının genellikle azaltılma yönünde değişikliğe uğradığı gözlenmektedir. Kanımca “neden ana bilim dalları ya da kliniklerden TUS öncesi kaç tane tıpta uzmanlık öğrencisi istedikleri yönünde görüş istendiği” ya da “kısıtlı TUS kadrolarıyla uzman hekim açığının nasıl kapatılacağı” soruları yanıtlarını aramaktadır.