Sağlık Bakanlığı 35 yaş altı kadınlarda yapılan tüp bebek uygulamalarında, embriyo transfer sayısını 1 ile sınırlandırdı. Burada amaç, çok sayıda embriyo transferi yapılmasını ve çoğul gebelikleri önlemektir. Çoğul gebelikler (ikiz, üçüz vd.) pek çok ciddi sorunları beraberinde getiriyor. Düşük, erken doğum, bebeklerin uzun süreli küvözde kalması, erken doğan bebeklerde ileride çeşitli organ hasarları oluşması ve gebelik esnasında anne ile ilgili ciddi sağlık sorunlarının ortaya çıkması bunların bir kısmıdır. Bu nedenle pek çok ülke embriyo transfer sayılarına ciddi kısıtlamalar getirmiş ve bu ciddi sağlık sorunlarının önüne geçmiştir. Bizde de geçtiğimiz yıllarda yaşanan bir "Yediz Gebelik Faciası" hâlâ hafızalarımızdadır. Bir meslektaşımız tedavi sonucu oluşan yediz gebeliği, bir başarıymış gibi lanse etmişti. Nitekim beklenen olmuş ve bu hasta düşük yaparak tüm bebeklerini kaybetmişti.
Peki, tek embriyo transferi kararı doğru mu? Tüp bebek tedavilerinde birden fazla embriyo transfer edildiğinde gebelik şansının arttığını biliyoruz. Bu nedenle ülkemizin sosyo-ekonomik koşullarını düşündüğümüzde, bu sayının 2 embriyo şeklinde değiştirilmesinin daha doğru olacağını düşünüyoruz. Böylece hem ikiz üstü çoğul gebelikler önlenecek hem de hastanın gebe kalma şansı artacaktır.
Aslında transfer edilecek embriyo sayısını belirlerken tek kriter hasta yaşı olmamalıdır. Yaşın yanı sıra; hastanın önceki başarısız tüp bebek denemeleri, sperm, yumurta ve embriyo kalitesi de her hasta için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Ayrıca her merkezin, oluşan fazla embriyoları güvenle saklayabileceği "embriyo dondurma" üniteleri olmalıdır. Böylece artan embriyolar saklanabilir ve ileride çözülüp hastaya zahmetsizce transfer edilebilir.
Yurt dışından sperm ve yumurta bağışı (donasyon) yoluyla gebe kalmaya yasak getirme konusuna gelince, bu durum aslında pek çok ülkede ve bizde kanunlarla yasaklanmış bir uygulamadır. Ancak ülkemizde pek çok çiftin bu amaçla yurt dışında tedavi gördüğünü biliyoruz. Bu durum çok boyutlu ve karmaşık bir konu. Olaya insan hakları açısından baktığımızda, başka hiçbir yöntemle gebe kalamayan bir çiftle karşı karşıya geliyoruz. Öte yandan, genç, sağlıklı ve kolayca gebe kalabilecek bir kadının, etrafındaki erkekleri beğenmeyerek yurt dışında kaynağını tam olarak bilemediği bir spermle gebe kalması işin bir başka boyutu.
Üstelik bu spermin sahibinin, kalıtımsal bir hastalığı, ciddi bir sağlık sorunu, bulaşıcı bir hastalığı ya da uyuşturucu bağımlılığı olabiliyor. Burada gözlerden kaçan çok önemli bir sorun daha var. O da, BİR ÇOCUĞU BİLE BİLE BABASIZ BÜYÜTMEKTİR. Bir anne, bu durumu ileride çocuğuna anlatmakta zorluk çekecektir.