6 Aralık 2004 Medimagazin sayı 207’de yayınlanan ‘Nihayet’ isimli yazımda SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devri konusunu işlemiştim. Bu konuda kadindogum@yahoogroups.com’dan bir eleştiri aldım. İzninizle aynen yayınlıyorum.
“Sayın hocamız Haldun Güner’in ‘Medimagazin’deki SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devrine ilişkin yazısına, eleştirilerim: Sağlık hizmetlerinin tek elden yürütülmesine kimse karşı çıkmıyor. Karşı çıkılan mülkiyetlerinin de bakanlığa devredilmesi. Bu hastanelerden sadece Göztepe SSK’nın otopark olarak kullanılan bahçesi bile sanırım milyonlarca dolar eder. Amaç bu hastanelerin gelecekte özelleştirilmesi şüphesini getiriyor. Ben bu grupta birkaç kez Kemal Kılıçtaroğlu’nun yazılarını yayınladım. O yazılarda SSK’nın mülklerinin devrinin hukuki imkansızlığı belirtiliyordu, çünkü devlet hastaneleri Hazine’nin (yani devletin) malıyken SSK özel mülk!.
Ben de bu ülkede tüm sağlık sisteminin tek elde toplanmasını isteyenlere katılıyorum, ama iyi işletilmediği için en az 3-4 kere el değiştiren, ad değiştiren, imaj değiştiren, ekip değiştiren, çalıştırdığı doktora üç kuruş para verdiği, endikasyonsuz ameliyatlara göz yumduğu ve sigortasız işçi çalıştırdığı için kar eden!!! ve paranız olmadığı için evinizin karşısında olmasına rağmen gidemediğiniz özel hastaneleri, öğleden sonra hiçbir öğretim üyesinin olmadığı, her şeyin asistanlara emanet edildiği, hiyerarşinin kalmadığı, herkesin profesör olduğu, parası olmayanın ameliyat olamadığı, daha düne kadar gönderilen SSK’lı hastaların acımasızca fatura edildiği, 12 bin asistan çalıştırıp ülkedeki sadece 6 milyon hastaya bakan üniversite hastaneleri de bu sisteme dahil edilip kamulaştırılsa!!… Sevgiler Dr. Bülent”
SSK, devletin kurmuş olduğu sosyal güvenlik örgütlerinden sadece biri, özel kanunu var. Mülk ve arazilerinin durumunu bilemeyiz. Ancak ülkede en büyük yasama organı TBMM ve yürütme organı da hükümet olduğuna göre, bu ve bunun gibi sorunların çözümünü de yine bu platformlarda aramak lazım.
Aslında ülkemizde sağlık işlerinden sorumlu tek bakanlık ‘Sağlık Bakanlığı’ olması gerektiğine göre, eleştiride sözü edilen, ‘özel hastaneleri’ denetlemekte yine aynı bakanlığın görevi olmalı. Ülkemizde uygulanan ekonomik sistemde özel hastanelerin devletleştirilmesi düşünülemez. Önemli olan, onların ve tüm sağlık sisteminin rehabilite edilmesidir. Üniversite hastanelerinin toplumumuzun ne kadarına hizmet götürdüğünü, toplam olarak kaç asistan çalıştırdığı hakkında kesin rakamlar veremeyiz. Ancak bildiğimiz bir şey, tıp fakültelerinin ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinin yanında, en az onun kadar önemli, başka görevleri de olduğudur. Bunlar, sırasıyla, bilimsel araştırma ve eğitimdir. Bahsedilen eğitim, hem lisans, hem lisansüstü düzeydedir.
Öğleden sonra hocası bulunmayan fakülteler ve her şeyin asistanlara emanet edildiğine gelince, bu soruyu eğer varsa (var ki söyleniyor!!) ‘muhatap fakülte yöneticilerine’ sormak lazım. Elçiye zeval olmaz demişler, biz görevimizi yapalım: Sesimi duyan var mı, yöneticilerimiz uyuyor mu ???
Görev yaptığım, Gazi Tıp Fakültesi Kadın Doğum Anabilim Dalı’nda çalışan 15 öğretim üyesinden, sadece 6 profesör kısmi statüde. Ben de dahil olmak üzere, 9 öğretim üyesi, sabahın yedi buçuğundan akşamın altısına kadar görevdeyiz. Biliyorsunuz TBMM’den geçen hükümet teklifi, Cumhurbaşkanı’nca da onaylandı ve yasalaştı. Sağlıkta yeni bir devir açıldı. Gözden kaçan en önemli husus ise, SSK’nın devrine en çok karşı çıkanların, sendikacılar olduğu. Her nedense !!! Saygılarımla
15
önceki yazı