Hemen hemen herkesin bildiği gibi disk hernileri -toplumun genel kullanım dilindeki “bel fıtıkları”-, nerede ise sosyete hastalığı olup çıkmış da bizim haberimiz yokmuş.
Bel ağrısından muzdarip kimi görsem, muayene olduğu beyin cerrahının kendisinde bel fıtığı olduğunu, ameliyat olması ve platinlerle(!) de bel bölgesinin desteklenerek güçlendirilmesi gerektiğini söylediğini ifade ettiklerine ve bu hususta benim de fikrimi almak istediklerine şahit oluyorum.
Bunca yıllık beyin cerrrahisi alanındaki tecrübelerime karşılık, ne acıdır ki, bel fıtığı tedavisinde bölgeden bölgeye, kişiden kişiye, şehirden şehire, hekimden hekime ve hatta hastaneden hastaneye çok değişik ve farklı cerrahi-tıbbi tedavi modaliteleri sergilendiğini öğreniyorum.
Onbeş dakikası bilmem ne kadar (aslında ben çok iyi biliyorum da…!) TL artı KDV olan televizyon sağlık(!) programlarında, hayatı boyunca tıp fakültelerinin kapısından değil girme, önünden geçme hakkına bile sahip olamamış şarlatan sahtekârların, “köpeksiz köy bulup değneksiz gezen”ler misali, kanserden tutun da ölüm hariç (Aslında ölüme de çare bulmuşlar da, ifşa etmek için yer ve zamanın müsait olmasını bekliyorlar!), böbrek ve kalp nakline, beyin kanamasına kadar her türlü hastalığı otlarla ve taşlarla garantili tedavi(!) ettiklerini iddia eden, mucizeleryaratan hekim müsveddeleri bir yana, her bel ağrısı şikâyeti olana, müracaat edilen hekimin uzmanlık ve ilgi alanına, yaşına ve hatta çalıştığı hastanenin statüsüne göre akla hayale gelmeyen tedavi ya da cerrahi tedavi yöntemlerinin teklif edildiğine hayretle şahit oluyorum.
Oysaki, genel olarak bel ağrılarının çok az bir kısmının sebebi bel fıtığı olabilir. Gerek klinik gerekse tetkikler sonucu teşhis edilen bel fıtıklarının yüzde 85’i, hatta 90’ının -kendiliğinden düzelenler hariç-, ameliyata gereksinim göstermeden, uygun tıbbi tedavi ile düzelebileceği, ancak yüzde 10’luk bir diliminin cerrahi müdahale gerektireceği hakikati gözardı edilerek, bel ağrısı olanlara, bazen farklı düşünce ve emeller çerçevesinde hareket edilerek “bel fıtığı” yaftası ile şeytanın bile aklına gelmeyecek ekstrem tedavi planları ve cerrahi yöntemler teklif edilmekte ve maalesef uygulanmaktadır.
Bu husus Sinir Sistemi Cerrahisi Derneğinin 25-28 Ekim 2014 tarihleri arasında düzenlediği X. Bilimsel Kongresi’nde de detaylı olarak tartışılmış, gerek teşhis ve gerekse tedavi planları üzerinde durulmuş, meslektaşlarımızın daha hassas davranmaları konusunda fikir birliğine varılmıştır. Her bel fıtığı ameliyatında, stabilizasyon dediğimiz, halk dili ile “platin takılması”nın da kabul edilemez olduğunu ifade etmek isterim.
Bu arada, kâğıt üzerinden tayin ile hiç gitmediği ve görmediği bir şehre, bir kurum ve kuruluşa atanıp, hiç vakit kaybetmeden, akabinde geçici görevlendirme ile eski makamına avdet edenlerin, buna sebep olanların, insanları ahmak yerine koyanların ve hinuhacette kendisine veya aile efradına teklif edemeyeceği bir tedavi planını ve cerrahi müdahaleyi başka hastalara rahatlıkla önerebilen hekimlerin, rahat uyuyup uyuyamadıklarını da merak etmiyor değilim.
Biz yine KKNHHK kıvamında, BİR NİHAN SEVDA isimli (Ya Hayy!, Ötüken Yayınları, İstanbul 2014) bir rubai paylaşalım.
BİR NİHÂN SEVDÂ
(Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün Fâilün)
Bir nihân sevdâya düştük, sırrımız gelmez dile.
Dil yanar aşkıyla lâkin, istemez imdat bile.
Sîne nâlan amma, hep Âlem bizi handân sanır.
Var mı vuslat hiç bilinmez varmadan son menzile.