Her zaman suçlayacak birilerini buluruz. Bazen anne ve babamızı suçlarız. ‘Ben aslında doktor olmak istemiyordum da, annem ve babam çok istediği için ilk tercihime Tıp yazdım’. Bazen de arkadaşlarımızı suçlarız. ‘Ben öyle güzel ders çalışıyordum ki, akşam arkadaşımla iki saat futbol oynadık, o kadar yoruldum ki eve gider gitmez uyudum Arkadaşım yüzünden bütün planlarım alt üst oldu’. Bazı zamanlar ise eşlerimizi suçlarız. ‘Arkadaşlarım toplandı, akşam hep birlikte çay içtiler, sohbet ettiler, eşim çocuklarla ilgilenseydi, ben de giderdim, güzel vakit geçirirdim, değişiklik olurdu benim için’. Bazı zamanlar ise ipin ucunu kaçırırız, idarecilerimizi suçlarız. ‘Ben bu birimde çalışmak istemediğim halde beni zorla buraya görevlendirdiler, şimdi çok yoruluyorum, diğer tarafta akşama kadar oturup çay-kahve içiyordum, hey gidi güzel günlerim hey!…’ Yani başımıza gelen her olayda suçlayacağımız birileri vardır. Acaba suçu niçin kendimizde aramayız?
Başımıza gelen istemediğimiz-kötü olaylarda hiç kendimizi sorguladık mı? Ben ne hata yaptım da bu olay benim başıma geldi? İnsanlar hata yaparak öğrenir hata yapmamayı. Gençlerin en çok sinir olduğu şeylerden biri anne ve babalarının sürekli öğüt vermeleridir. Yeni neslin yeni sözü artık kültürümüze yerleşmeye başlamıştır bile: ‘Anne darlama beni!’. Nedir darlama? Darlama, sürekli gençlere yaşadığımız üzücü tecrübeleri anlatarak onların aynı hataları yapmalarını önlemeye çalışmamızdan ibarettir aslında. Darlama, gençlerin içinde bulunduğu güzel imkânları onlara hatırlatmak ve bizim imkânsızlıklar içinde büyüdüğümüz yılları öğretmektir onlara. Darlama, gençlerin mükemmel olması için anne babanın ne kadar fedakârlık yaptığını onlara fark ettirmeye çalışmaktır. Ancak biz kendimizce gençlerin iyiliği için çırpınırken onların darlandığını fark etmeyiz.
Yaşadığımız her olay kaderimizdir, alın yazımızdır. Bir yolculuktur hayat. Başlarsınız, engebeli yollardan geçersiniz, bazen dağları bazen tepeleri devirirsiniz, bir bakarsınız yolun sonundasınız. İşte bu engebeli yollar kaderimizdir. Her türlü tedbiri alıp çıktığınız uzun yolda beklenmeyen bir trafik kazasında suçlu kimdir? Bu kazayı engelleme becerimiz ya da gücümüz var mıdır? Ben psikolojimi bu kazaya hazırlamamıştım, diyebilir miyiz? Bu kaza bütün hayatı alt üst edebilir, yürüyemez, konuşamaz, anlayamaz, göremez olabilirsiniz. Suçlu kim? Suçlu yok, bu kader. Dokuz aylık hamilelik yolculuğunda sağlıklı doğacak bir bebek için tüm hazırlıkları yaparsınız, ancak doğumda işler yolunda gitmez, bebeğiniz sağlıklı doğmayabilir, suçlu hekim mi? Bu da kader. Sınava gece gündüz çalışırsınız, başarılı olmak için çok çabalarsınız, sınav sabahı şiddetli bir baş ağrısı ile uyanırsınız, bütün emekleriniz boşa gider. Suçlu kim? Suç yok, suçlu yok, bu da kader. Bir ağacın dalları gibidir kader yolları. Aklımızı kullanarak bu yollardan birinde ilerleriz. Dikkatli incelersek başımıza gelen istemediğimiz olayların çoğunun kendi yaptığımız hatalardan kaynaklandığını görebiliriz. Ancak birilerini suçlamak öyle olağan hale gelmiştir ki; insan öldürmek, yaralamak, hatta insanlara işkence etmek klasik haberler olarak her akşam yayınlanmaktadır. Eskiden tek tük izlediğimiz bu tür haberler günümüzde zirveye ulaşmıştır. Hatta sürekli öldürülme endişesi ile yaşayan kadınlar sosyal medya aracılığıyla her gün seslerini duyurmaya çalışmaktadır. Suçlayacak birilerini ararken öfkesini kontrol edemeyen insanların ürünüdür cinayetler. Kendisini tedavi etmeye çalışan hekime saldırmak neyin nesidir? Hekimin de bir annesi, babası, eşi, ailesi, çocukları yok mudur? Bir hekim kolay mı yetişmektedir? Bir anlık öfke insanın tüm hayatını bitirebilir.
Ülkemizin kaderi gençlerin elindedir. Bugün 2 yıldır devam eden salgın hastalığın aşısını üretemediysek suçu kendimizde aramalıyız. Hastalık hızla yayılıyorsa ve toplum tedbirlere uymadığı için normal yaşantımıza dönemiyorsak suçlu hepimiz. Bugün paramız dolardan on kat değerli olsaydı önümüzde kim durabilirdi? Gençler sizi biraz darlamak istiyorum. Çok zeki olduğunuzu, kafanızın zehir gibi çalıştığını biliyorum. Vaktinizi bilgisayar oyunları başında, tik toklarda geçirmeyin gençler. Kendi kaderinizi ve ülkemizin kaderini değiştirmek sizin elinizde. Başarısız olduğunuzda suçlu aramayın. Suç yok, suçlu yok. Daha çok çalışın, kafanıza koyun ve başarın. Öfkenizi kontrol etmeyi öğrenin. Bu ülkenin kaderini değiştirmek ancak sizinle mümkün!
5 yorum
Çok hakikatli manidar bir yazı olmuş
Suçlu aramak zaten bizi hep geri bırakır ve depresif yapar suçlu aramak hepimizin yaptığı olumsuz bi hereket malasef eline sağlık abla
Çok güzel ve özellikle gençlerin istifade edeceği bir yazı elinize yüreğinize sağlık
“Bir yolculuktur hayat”
Yolunuz hep açık olsun..
Güncel sorunlarla alakalı bam telini bulmuşsunuz yine, kaleminize sağlık hocam..
Çok güzel bir yazı, kaleminize sağlık.