Geçtiğimiz günlerde hem ulusal basında hem de Medimagazin’de bir haber yer aldı. Belki benim dikkatimden kaçtı, belki de gerçekten öyleydi ama bu haberle ilgili hiçbir yorum yapılmadı. Haberde, “Dünya Sağlık Örgütünün Batılı ülkelerde AIDS ‘e karşı önerdiği sünnet, erkek ve kadınları genital bölge kanserlerinden de koruduğu” ifade ediliyordu. Bu haberle bağlantılı olarak, Chicago Kadın Kanserleri Merkezi Başkanı Prof. Dr. Coşkun Tunca, “sünnetli erkeklerde penis kanserlerinin hemen hiç görülmediğini, sünnetli erkeklerle evli kadınlarda da rahim ağzı kanserine daha az rastlanıldığını” söylemiş. Prof. Tunca, “rahim ağzı ve penis kanserlerine büyük oranda HPV adı verilen bir virüsün sebep olduğu, virüsün cinsel ilişkiyle bulaştığı ve HPV ‘yi birden fazla kadınla beraber olan erkeklerin bulaştırdığı” tespitini yaptıktan sonra, “virüsün yayılmasının önlenmesi için tek eşliliğin ve sünnetin tavsiye edildiğini” söylemiş.
Dünyaca ünlü kanser cerrahı Coşkun Tunca’nın bilgi ve deneyimini sorgulamak benim haddim değil ama, kendisinin ülkemiz konjonktürünü bildiği konusunda şüphelerim var. Muhtemelen Prof. Tunca en son satırda yapılan tavsiyenin ülke konjonktüründe ne anlama geldiğinin tam olarak farkında değil. Haberi veren muhafazakar kimlikli ve çok satan gazete de doğrusu kendince ‘akıllıca’ bir yol seçmiş ve bu beyanatı Amerika’da yaşayan bir hekimin ağzından almış. Yoksa bu beyanatı, Türkiye herhangi bir Üniversitesinin herhangi bir Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanından alsaydı, “vay o zavallı hocanın başına geleceklere”. Ülkemizde herhangi bir akademisyen böyle bir beyanat verir miydi vermez miydi bilemiyorum ama eğer verseydi muhtemelen kendisi, çok daha ‘modern’ ve ‘çağdaş’ yöntemler varken, ‘çağ dışı’ ve ‘dinsel çağrışımlar’ yapan tavsiyeler yapmakla suçlanırdı.
Öyle ya, Prof. Tunca bir tanesi 1400 yıl önce, diğeri yaklaşık 3 bin 500 yıl önce gelen iki Peygamberin inananlarına emir ve/veya tavsiye ettiği bir yöntem olan “sünnet” ile, “birden fazla kadınla birlikte olmamayı” tavsiye ediyor. Aslında bir hekimin bu konulara girmesi oldukça yanlış. Pozitif bilimle uğraşan çağdaş bir hekim öncelikle toplumun mevcut durumunu değerlendirip tavsiyelerini ona göre yapmalı.
İlk cinsel deneyim yaşının Avrupa ve Amerika’da 13-14’e, ülkemizde (biraz ‘geri’ olmakla birlikte) 15-16 yaşına indiği, yasadışı kürtajın liseden ortaokul çağlarına düştüğü, kız-erkek arkadaşlığı, birlikte aynı evde yaşama, ‘ex-boy/girl friend’liğin böylesine yaygın ve normal karşılandığı, cinsel sadakatsizliğin kadınlarda yüzde 40 erkeklerde yüzde 70’lerde olduğu tahmin edilen bir dünyada, gel sen tek eşliliği ve evlilik dışında cinsel ilişkiye girmemeyi tavsiye et. Olacak iş değil!
Koskoca Jinekoloji Profesörünün bilmemesi mümkün değil, muhtemelen o an aklına gelmedi veya gazeteciler bu sözleri atladı. Prezervatif (yani ‘kondom’) diye bir şey var. Bakın yıllardır AIDS mücadelesi yapan dernekler var. Kampanyalarında bir defa evlilik dışı ilişkiye veya tek eşliliğe aşırı vurgu yaptı mı? Varsa yoksa ‘kondom’. “Eller gitti fezaya biz kondom giydiremedik Rıza’ya” dediler. “Koruyucu meleğim (yani ‘kondom’) olmadan asla” diye ilan ettiler. ‘Kondom’ firmalarının sponsorluğunda nice kongreler düzenlediler. Bir tanesinde beni de konuşmacı olarak davet etmişlerdi. Toplantı öncesinde, genelevde çalışanlara “fahişe” yerine “parayla seks yapanlar”, homoseksüellere “eşcinsel” yerine “farklı cinsel tercihe sahip olanlar” demem gerektiği empoze edilmeye çalışılınca, illa söylediklerine karşı olduğumdan değil ama, terminolojime önceden bu şekilde ‘müdahale’ edilmesine karşı olduğumdan o yıl konferanslarına konuşmacı olarak katılmayı reddetmiştim.
Esas konumuza dönecek olursak. Ne diye insanlara tek eşlilik veya sünneti tavsiye ediyoruz ki? ‘Kondom’ kullanmayı tavsiye edelim gitsin. Kim bilir belki de Prof. Tunca HIV yayılmasına engel olmak için eşcinsel ilişkiden ve anal seksten kaçınılmasını da tavsiye ediyordur. Oysa piyasada çeşit çeşit ‘kayganlaştırıcılar’, rengarenk ‘kondomlar’ satılmakta. Malum, sanayi insanların ‘farklı’ tercihlerini hayata geçirmesine imkan sağlamak için gece gündüz çalışmakta.
Velhasılıkelam, demem o ki; her sorunun çağa uygun bir çözümü bulunabilir. Bilimadamları da, referansları yüzyıllar evvele dayanan uygulamalar yerine teknolojinin insanlığa ‘sunduğu’ bu çözümleri tavsiye etmeli…