Bugün Suriye rejiminin Muhalifler tarafından çökertildiğini gözlemliyoruz. Muhalif güçler Halep’in ardından birçok şehir ve bölgeyi kontrolü altına aldı. Muhalif güçler artık Şam’a çok kısa bir mesafedeler.[1] Sorulması gereken soru şu: bu son derece hızlı gelişen olaylar Türkiye’yi nasıl etkiler? Yanıtı İsrail, İran, Rusya, Suriye, Türkiye ve ABD’nin amaçları doğrultusunda verebiliriz.
İsrail’in iki amacı var: topraklarını genişletmek ve su kaynaklarını kontrol etmek. İsrail ve ABD tarafından desteklenen PKK/PYD Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’ta bir bağımsız Kürdistan kurma, Rusya ve İran Suriye’deki Esed Rejimine destek vermek ve bölgede hakimiyetlerini devam ettirebilme amacındalar. Türkiye’nin amacı ise doğal olarak güney sınırında bağımsız bir Kürt devletinin ortaya çıkmasını engellemek.
Tüm bu gelişmelerin kaynağı aslında Hamas’ın İsrail’e karşı yaptığı 7 Ekim saldırısı. İsrail askerleri bu saldırıdan evvel İsrail istihbarat birimlerine Hamas’ın Kuzey Gazze’deki hareketlerini bildirmişlerdi. İsrail istihbaratı ise bu konuya eğilme yerine bu bilgiyi veren İsrail askerlerini böyle bilgiler vermeye devam ederlerse onların askerî mahkemeye verilecekleri doğrultusunda onları tehdit etti.[2] Yani İsrail ya bu Hamas hareketlerini önemsememiş ya da bilerek Hamas’ın saldırı yapmasına engel olmamıştı. Hamas yapacağı saldırıya karşı İsrail’in Gazze’yi toptan yok edeceğini, Gazze halkının soykırıma uğratacağını büyük ihtimalle öngörmedi, öngörseydi bu saldırıyı gerçekleştirmeyebilirdi. Saldırı sadece Gazze’nin uğradığı felaketlere yol açmadı, İran ve Hizbullah da bu saldırı sonucunda bölgede iyice zayıfladı. İsrail Hizbullah komutanlarını tasfiye etti, İran içine saldırılar düzenledi, İran ve Hizbullah liderlerini öldürdü, Lübnan’a da saldırdı ve bu saldırısına ara vermeden devam ediyor.
Esed rejiminin Hizbullah ve İran desteklerinin ortadan kalkmasıyla tamamen etkisiz kalması Suriye’nin bölünmesi ile son bulacak. Muhaliflerin İkinci Dünya Savaşı zamanı Alman Ordusu’nun yıldırım hızına benzer bir hızla ilerlemesi sonucu büyük toprak kayıplarına uğraması ve bilhassa Türkiye sınırındaki Kamışlı bölgesini PKK/PYD’ye bırakması manidar. Bu davranış bölgenin Türkiye için ne önem taşıdığını bilen Esed Rejiminin PYD ve PKK ile pek de düşman olmadığının göstergesi. Muhaliflerin PKK/PYD ile nasıl bir ilişkide olacakları ise Türkiye için hayatî önemde. Eğer Türkiye ile müttefiklerse, PKK/PYD ile müttefik olmaları eninde sonunda bir taraf seçeceklerine işaret ediyor. Yapısal dengelerde arkadaşımın düşmanı düşmanım olur, arkadaşımın düşmanı arkadaşım olamaz.
İran’ın vatandaşlarını Suriye’den, Lübnan’dan çekmesi, Hizbullah’a eskisi gibi askerî anlamda destek verememesi, Rusya’nın Ukrayna savaşı içinde olmasıyla bu devletlerin Türkiye’ye karşı ne politikalar güdecekleri de ayrı konular. Türkiye’nin PKK/PYD’nin düşmanı olmaları nedeniyle İran ve Rusya’nın PKK/PYD’ye yakın durmaları Türkiye’nin karşısına bir PKK/PYD-Rusya-İran bloku çıkartabilir. Farklı gruplardan oluşan Muhalifler de kendi aralarında ayrışabilirler. Bu ayrışmanın bölgede ne tür toprak bölüşümlerine yol açacağı da belirsiz.
İsrail ve ABD menfaatleri doğrultusunda Arap olmayan ama İsrail müttefiki olacak olan, Türkiye’nin güneyinde bir Kürt devletinin kurulması bizim önlemek istediğimiz bir oluşum. Bunun önlenmesi amacında olan Türkiye’nin yanında olacak güçlerin de PKK/PYD ile iş birliğine gitmemeleri ve terör örgütüyle başa çıkacak kadar kuvvetli olmaları şart. Muhaliflerin yek vücut olmamaları, İran ve Rusya’nın bölgedeki etkinliklerinin zayıflaması, Esed rejiminin de artık iş birliğine gidilebilecek bir güç odağı olmaktan çıkmasıyla Türkiye’nin iş birliğine gidebileceği aktörler son derece kısıtlı. Bu koşullar altında Türk dış politikası yepyeni seçenekler yaratmalı. İşte bu şimşek hızıyla gelişen olaylara Hamas 7 Ekim saldırısı yol açtı.
[1] Suriye’de muhaliflerin ilerleyişi sürüyor: Şam’a 20 kilometre mesafede çatışmalar sürüyor – Son Dakika Haberleri
[2] Serdar Ş. Güner, 2023. “Explaining Hamas Attack of October 7.” Israiliyat: Journal of Israeli and Judaic Studies 13: 6-30.