Bu haftaki yazımızın başlığını ünlü Divan şairi Fuzuli’nin çok bilinen sözlerinden alıntıladım.
Gerçekten de durumumuzu öyle güzel anlatıyor ki bu sözler.
2000’li yıllardan önce hemen hiç duymadığımız, sonrasında ise arada bir haberi alınan ancak şiddetli reaksiyonlar ile toplumun tüm kesimlerince kınanan şiddet olaylarından bahsediyorum.
Üçüncü sayfa haberi şeklinde tanımlanan karşılıklı kavga olaylarından bahsetmiyorum. Korumasız kadınlarımıza, ki onlar birer anne, birer eş, bacı, kardeş, gece gündüz toplumun sağlığı için çalışmakta olan sağlık çalışanlarımıza, sokakta yaşamaya çalışan hayvan dostlarımıza yapılanlardan bahsediyorum.
Bakın açık ve net söylüyorum, söylemekten, sesimizi duyurmaya çalışmaktan, yazmaktan, haykırmaktan bıktık artık.
Biz sağlık çalışanlarının zaten zor ve stresli yaşamları, pandemi nedeniyle son iki yıldır iyice çekilmez hale gelmişken, üzerine artık her gün yaşanan bu şiddet olayları…
Bakın artık çalışılmaz demiyorum, yaşanmaz hale geldi diyorum…
Gençler umudunu yitirdi artık diyorum…
Emekli olabilen emekli oluyor, gençler yurt dışına gidebilmek için yabancı dil öğreniyor diyorum…
Ey bizi yönetenler, bu duruma dur demenin zamanı gelmedi sizce…
Sosyal medya baskısı ile birkaç günlüğüne tutuklanan şiddet uygulayıcısının haberini vermek midir, yönetmek?
Tweet atmak mıdır sadece?
Özlük hakları noktasında çırpınışlar bile beyhude artık…
Uzatmayacağım bu yazıyı, ne söylediğim, ne demek istediğim ortada çünkü…
Sadece tarihe not düşmek adına bir de bu mecrada yazmak istedim, bizler sesimizi duyurmak, sıkıntıları ifade etmek için elimizden gelen her şeyi yaptık, yapıyoruz.
Artık söylem değil eylem zamanıdır…
Öncelikle bizi yönetenler için eylem zamanıdır…
Olmazsa…