Asistanlık dönemimizde, başka bir kliniğin de asistanı olan bir arkadaşımız, bir sabah telaşla yanıma gelip “Ya Gazi, benim bugün falan hocamız ile vizite çıkmamak için bir bahane uydurmam lazım, ne yapsam ki?” diyerek çok korktuğunu da belirtince; “Hayrola, niye ki?” diye sorduğumda; “Bu sabah hoca ile karşılaşınca, bana gülerek baktı.” cevabını yapıştırdı. Bu cevap üzerine merakla karışık alay ederek “Daha iyi ya, daha ne istiyorsun? Demek ki hocanın bugün morali yerinde, vizit de iyi geçecek demektir. Halbuki sen vizitten kaçma peşindesin.” deyince “Ya, sen bilmiyorsun. Daha önce de birkaç defa hocanın bana gülerek baktığı gün, vizitte iflahımı kestiği ve olmadık hakaretler ettiği oldu, onun için bugün de aynı şey olacak diye korkuyorum.” cevabını yapıştırdı ve arkadaşıma acıdım doğrusu.
Bu hikâyeyi anlatmamın nedeni, bu olayda olduğu gibi benim de 2003 yılından beri her yıl SUT çıkacağı zaman, elim yüreğimde bekliyor olmam ve bakalım bu yıl ki SUT kuralları, yine hangi kaoslara ve hekimler arası kargaşalıklara yol açacak endişesini taşımamdır.
Önce 10 Aralık 2003’te “Sosyal Sigortalar kurumu Başkanlığı İlaç Listesi ve Uygulama Talimatı”, daha sonra 11 Şubat 2004 tarihinde de Sağlık Bakanlığı ve Maliye Bakanlığının birlikte hazırladıkları “Tedavi Yardımı Bütçe Uygulama Talimatı” yayımlanmış ve ilk tanışmamız, nöroloji branşımız ile ilgili bizleri ve tüm hekimleri oldukça tedirgin edici talimatların “Demoklesin Kılıcı” misali olduğunu öğrenmem üzerine başlamıştı. O zaman SSK ve devlet hastaneleri henüz ayrı ayrı oldukları için, talimatnameleri de ayrıydı ve kurallar da farklıydı. Bu iki talimatnamedeki kaos yaratıcı hususlara yönelik eleştirilerimi sadece nörolojiyi değil, tüm hekimleri ilgilendiren konulara da değinmek üzere ilk yazımı hazırlamıştım ve 15 Mart 2004 tarihinde şimdiki köşemde yayımlanmıştı.
Daha sonra 24 Mayıs 2004, 18 Ekim 2004, 21 Şubat 2005, 20 Haziran 2006, 22 Mayıs 2006, 25 Haziran 2007, 10 Kasım 2008 ve son olarak da 10 Mayıs 2010 tarihlerinde de bıkmadan ve işin peşini bırakmadan yazıp yazıp durmuşum. Bu yazılarıma ve 24 Mart 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve artık ismi SUT olarak geçen son talimatnameye baktığımda, daha önceleri hekimlerde kaoslara yol açan bazı talimatların düzeltilmiş, bazılarının ise hâlâ ve inatla devam ettirilmekte olduğunu görünce dayanamayıp, bu yazıyı yazmam gerektiğini gördüm.
Çünkü gördüm ki Sağlık Bakanlığı, yıllardır uzmanlık ana dallar, yan dallar, akademisyenlerin kendilerini uluslararası gelişim ve değişimlere göre de yoğunlaştığı konulardan veya yurt dışı eğitimlerle yeni yan dallarda kendilerini yetiştirip ülkemize dönüp kendi kurumlarında bu yeni yan dallar çerçevesinde olan çalışmalarının tanınması ve onaylanması aşamalarının gerisinde kalmıştır. Bu geri kalmışlığı yanında, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü ve Etik Kurallar çerçevesinde yapılması gereken sağlık aktivitelerini yeterince denetleyememiş ve yapılan uygunsuz, endikasyon dışı, deontolojik ve etik dışı uygulamaları ciddi bir şekilde önleyememiştir. Çünkü şu hali ile uygulanmakta olan ve emekliliğe yansımayan düşük maaşlı performans ucubesi ile sağlıkçıların yatkın olanlarında, mevcut maaş açığını kapatmayı deontoloji ve mesleği etikten öncelemiş bulunmakta ve Bakanlık böylesi bir sonucu beklemiyordu. Tabii beklemediği için de, başlangıçtan itibaren ciddi denetleme yasaları ve ekiplerini de oluşturma eksikliğini yaşamıştır. Ancak bugüne kadar bu eksikliğin Sağlık Bakanlığı tarafından düzeltilmesi cihetine gidilmediği için de, yetkisi sadece usulüne göre faturalandırma ile sınırlı olması gereken Sosyal Güvenlik Kurumu, sanki Sağlık Bakanlığıymış gibi doktorların branşlarına karışmaya, hekim karar özgürlüğüne zarar vermeye kadar götürme durumunda bırakılmıştır. Bu sonuçta, biz hekimlerin, yetkimizi istismar etmemizin büyük bir katkısı olduğu yadsınamaz.
Örneğin; bir işlem, o kurumda çalışan hekim tarafından, ancak o kurumun bilgi ve müsaadesi ile yapılır ve sadece o konuda yeterli eğitimi görüp sorumluluğu alacak olan tarafından yapılır. Burada yapılacak bir yanlış uygulamanın sorumlusu ilgili kurumdur ve bunları denetleyip bir düzene koyacak olan da sağlık müdürlükleri aracılığı ile Bakanlıktır. Bunu da ilgili kurum yetkilileri ile birlikte belirlemenin o kadar zor olacağını zannetmiyorum. Çünkü her kurum kendi şartları çerçevesinde ve diğerlerinden farklı olanaklarla çalışır.
SGK’nın muhtemel sıkıntısı, bazı ameliyat endikasyonlarının performans uygulaması öncesine göre çok daha geniş tutulması ve özellikle endovasküler girişimlerin de hem endikasyonlarının çok çok geniş tutulmaları yanında, müdavi hekim olan nöroloji uzmanı olmaksızın bazı meslektaşlarımızca tek başlarına aldıkları karar ile uygulamalarıdır ki, bunlar da SGK masrafının şişmesine neden olabilmektedir.
Benim değineceğim konu ve yapacağım öneriler, hem son SUT ile oluşacak uygulama kargaşasını ortadan kaldıracak, hem de beyni karotiste bulunan patolojiden korumada primer sorumlu olan nöroloji uzmanını, alınacak stent veya endarterektomi kararında mutlak sorumlu kılacaktır.
Son SUT’ta bulunan ve diğer branşları ilgilendiren ve kaoslara yol açtığını duyduğum kurallara bu yazı çerçevesinde değinmeyi başka bir yazıma bırakarak, sadece “girişimsel endovasküler vasküler nöroloji” konusuna değineceğim.
Vasküler nöroloji ile ilgilenen biz nörologların ilk hedefi, beyin damar infarktını yapacak risklerden özellikle karotis aterosklerozu; semptomatik ise yüzde 50’nin, asemptomatik ise yüzde 70’in üzerinde stenoz hali varsa endareterektomi veya stent ile düzeltmektir. Bu işlemler akut karotis diseksiyonu veya oklüzyonu dışında acil değil, ancak bir an önce yapılması gereken girişimsel işlemlerdir. Ve böylesi iki işlemden hangisi yapılırsa yapılsın, gerek işlemin oluşabilecek komplikasyonunda gerekse hastanın takibinde klinisyen daima nöroloji uzmanıdır. Bu işlemlerden endarterektomiyi kalp-damar cerrahı veya beyin cerrahı yapabilmektedir. Dolayısıyla bu işlem kararı nöroloji uzmanı ve işlemi yapacak olan kalp-damar cerrahı veya beyin cerrahının birlikte oluşturacakları ortak bir konsey kararı ile alınmalıdır. Yapılacak işlem stent koyma olacaksa, bu işlemi de bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de nöroloji, kardiyoloji, radyoloji, çok az da olsa beyin cerrahı veya kalp-damar cerrahı yapabilmektedir (Eğitimli ve yetkin ise). Bu durumda da, karotis stent kararı da nöroloji uzmanı demirbaş olmak üzere ilk planda kalp-vasküler cerrahı ile birlikte verilmelidir. Çünkü her iki işlemi en sağlıklı bu iki uzman tartışabilir. Veya kurumun ekibine göre değişmek ve dinamik davranmak üzere nörolog yanında stent işlemini kim yapacaksa onunla birlikte ortak karar ve imza ile işlem kararı verilmelidir. Stent işlemini nörolog yapacaksa ya ikinci bir nörolog, böyle bir kişi yoksa sayılan bu klinikçi uzmanlardan öncelikle kalp-damar cerrahı, o da yoksa beyin cerrahı veya kardiyolog ikinci imza sahibi olabilmelidir.
Buna göre son SUT’ta yer almış olan:
*KR1161 kodundaki STENT, VASKÜLER, KAROTİS uygulamasının faturalandırılmasına ilişkin açıklama cümlesi; “Üçüncü basamak eğitim hastaneleri veya A grubu özel veya vakıf üniversite hastanelerinde stent uygulama epikrizinde nöroloji uzmanı yanında, stent işlemini nörolog bizzat uygulayacaksa ya 2 (iki) nörolog veya endarterektomi ekibinden kalp-damar cerrrahı veya beyin cerrahının imzaları olursa veya kardiyolog, radyolog, beyin cerrahı veya kalp-damar cerrahından biri stent uygulayacaksa ikinci kişi mutlaka nörolog olursa kurumca bedeli ödenir.” şeklinde olmalıdır.
*GR 1136 Kodundaki STENT, VASKÜLER, KAROTİS uygulamasının faturalandırılmasına ilişkin açıklama cümlesi de aynı şekilde, “Üçüncü basamak eğitim hastaneleri veya A grubu özel veya vakıf üniversite hastanelerinde stent uygulama epikrizinde nöroloji uzmanı yanında, stent işlemini nörolog bizzat uygulayacaksa ya 2 (iki) nörolog veya endarterektomi ekibinden kalp-damar cerrrahı veya beyin cerrahının imzaları olursa veya kardiyolog, radyolog, beyin cerrahı veya kalp-damar cerrahından biri stent uygulayacaksa ikinci kişi mutlaka nörolog olursa kurumca bedeli ödenir.” olmalıdır.
*KV1168 Kodundaki STENT, VASKÜLER, KAROTİS uygulamasının faturalandırılmasına ilişkin açıklama cümlesi de aynı şekilde “Üçüncü basamak eğitim hastaneleri veya A grubu özel veya vakıf üniversite hastanelerinde stent uygulama epikrizinde nöroloji uzmanı yanında, stent işlemini nörolog bizzat uygulayacaksa ya 2 (iki) nörolog veya endarterektomi ekibinden kalp-damar cerrrahı veya beyin cerrahının imzaları olursa veya kardiyolog, radyolog, beyin cerrahı veya kalp-damar cerrahından biri stent uygulayacaksa ikinci kişi mutlaka nörolog olursa kurumca bedeli ödenir.” olmalıdır.
Bu önerilerim ile endarterektomi veya stent uygulamaları iyice filtrelenmiş ve normal seviyesine inmiş olacaktır diye düşünüyorum.