Aralık ayının konusu olan, “İnsanın Çoğaltma ve Biriktirme Tutkusu” ile ilgili, ilk aklıma gelenler aşağıdakilerdir. Takıntılarımızın bir türü de, toplayıp biriktirmektir.
Yaşadıkça, bir takım takıntılar geliştirdiğimizi gözlemliyoruz. Okuduklarımız, yazdıklarımız ve konuştuklarımız devamlı olarak, saplantı ve takıntı haline getirdiğimiz konular üzerine oluyor. Takıntı geliştirilen konular, devamlı araştırılıyor, yeni öğrenilen bilgiler hafızalara yükleniyor. Bunları, başkalarıyla da paylaşmaya çalışıyoruz. Bir şeyleri toplamak, koleksiyon yapmak da bunların arasında. Bir kaç arkadaş yan yana geldiğinde, belli konularda takıntısı olanlar, evirip çevirip, konuşmayı takıntılı oldukları konuya getirirler. Ondan sonra da, sazı ellerine aldılar mı, anlatırlar da anlatırlar, saatlerce o konuyu dinlersiniz.
Ben ilk aklıma gelenleri, şöyle bir sıraladım. Bu ülkede çoğumuzun siyaset takıntısı vardır, spor takımı tutar gibi parti tutarız, bunu da herkese, her fırsatta açıklamaktan çekinmeyiz. Yemek-lokanta, kırmızı et-balık, zeytin-peynir takıntıları, simit, lahmacun-kebap, baklava-künefe takıntıları, içki-sigara, şalgam suyu, viski- şarap-bira takıntıları, alışveriş ve satın alma takıntısı,
Araba-karavan, cip-suv-spor araba takıntıları, plaka takıntısı, futbol- basketbol takımları, spor malzemeleri, gezip dolaşma, şehir-semt-cadde, ev-mahalle, mezarlık takıntısı, deniz, tekne, yüzme, dalma, mağara, dağ, kayak takıntıları, kamp-yamaç paraşütü, yürüyüş ve koşma takıntıları.
Yabancı ülke takıntılarımız da vardır. Amerika, Rusya, Almanya, Çin, Japonya takıntıları. Seyahat takıntısı, komünizm, liberalizm, karşı cins ve seks, giyim-kuşam, üniforma, kravat-papyon-fular, ayakkabı-çizme, takım elbise-ceket, şapka-kasket, renk, takı ve süs eşyası takıntıları, antika eşya ve obje toplama takıntısı, temizlik ve temizlik malzemeleri takıntısı, hastalık, ilaç, doktor ve muayene takıntısı,
Tarih takıntısı, Çanakkale-Kurtuluş savaşları, Osmanlı takıntısı, köy enstitüleri takıntısı, okuma-yazma ve edebiyat takıntısı, şairlik, yazar ve yazar olma takıntısı, resim ve tablo toplama takıntısı, müzik ve müzik aleti çalma takıntısı, besteci ve icracı takıntısı, Türk sanat, halk müziği, pop ve klasik müzik takıntıları, sinema-tiyatro takıntısı, hitabet takıntısı, din ve tarikat takıntısı, adalet ve kurallar takıntısı,
Evcil hayvan takıntıları, kedi, köpek, kuş ve akvaryumda balık takıntıları,
Kitap, dergi, fotoğraf, film, plak-kaset-CD, züccaciye takıntıları, çay-kahve takımları takıntısı, elektronik alet, bilgisayar, cep telefonu, fotoğraf makinası takıntıları, içki-sigara, çay-kahve, tespih, saat, tarihi eser, pul, eski banknot ve madeni para takıntıları, altın-gümüş-pırlanta takıntıları, yatırım maksadıyla da olsa, ev, daire, dükkan, yazlık ve arsa takıntıları. Bu takıntılar az ya da çok çoğumuzda vardır. Kimi asker kıyafetini, kimi gelinliğini, kimi de dantelli örtülerini yıllarca bekletip saklar.
Zaman içinde geliştirdiğimiz takıntılar nedeniyle, para, emek ve zaman harcayarak, biriktirir de biriktiririz. Evlerin içi dışı, alınan takıntı malzemelerle dolup taşmaya başlar. Bir kısmı işe yarasa da, çoğu işimize yaramaz, mostralık olarak evin bir köşesinde yıllarca dururlar. Daha doğrusu yer kaplarlar. Atsan atılmaz, satmaya kalksan yüzüne bakan olmaz.
Çöp evlerin oluşması da, bu takıntılarımız yüzündendir.
Sonunda ne mi olur. Komşular, evden koku geliyor diye şikayet ettiklerinde, belediyeden gelip, çöp evi anında boşaltırlar. Ya da birisi öldüğünde, geride kalan mirasçıları, evdeki eşyalardan işlerine yarayacak olanları aralarında paylaşır, geri kalanını da, belediye, yakınları ya da eskicilere vererek kurtulurlar. O sizin yıllar içinde büyük bir emekle topladıklarınız, bir çırpıda dağılır giderler. Çünkü, onların hem değeri yoktur, hem de ‘geride kalanlar için, bir mana ifade etmiyordur’ da ondan. ‘Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı’ derler. Dünyamızdan göçtüğünde, kimse toplayıp biriktirdiklerini yanında götüremiyor.
Evimizin ilk radyosu, benim de doğum yılım olan 1949 da alınmıştı. Artık kullanılmasa da, baba evinde üzeri örtülü olarak, yıllardır baş köşede duruyor. Birkaç yıl önce aynısını, elliden fazla radyonun arasında, eskicide de görmüştüm. Fiyatı yüz liraydı, arayıp soranı da yoktu. Çoğaltıp biriktirdikleriniz, hem size hem de sizden sonrakilere yarıyorsa ne ala, yaramıyorsa, bir an önce onlardan kurtulun gitsin.
4 yorum
Neyseki böyle huyum yok kullanmadığım hiçbir şey evde yoktur süs eşyası sevmem biblo vs sevmem evimde çiçek yok mümkün olduğunca minimalize yaşıyorum daha evvel kocaman katlı evlerde nasıl yaşamışım gerçi o zaman çocuklar vardı şimdi evim 90 mkare çok bile geliyor dünya varmış
Nasıl kurtulalım hocam
Eşya..bana kalsa her 4 parçadan 3 ünü atarım
Biriktirmenin zaralarını ,yaş aldıkça üzerimde yük oluşturması ile farkına vardım. Verdikçe azalttıkça çok rahatladığımı farkettim. Aslında elimizdeki eskiler bir gün gelir,
Bir işe yarar düşüncesi ile atamadıklarımızdan oluştu .