Tarihe baktığımız zaman yüzlerce devlet, millet, ırk ve toplumun geldiğini görebiliriz. Bunlardan bir kısmı yok olmuş, bir kısmı da yok olmakla karşı karşıyadır. Bunun için her toplum varlığını ilelebet sürdürmek ister. O zaman toplumların yok olmaması ve ilelebet devam edebilmeleri için ne yapmaları gerekmektedir? Herhalde bu soruya verilecek en önemli cevaplardan birisi, tarihi değerlerimize sahip çıkmamız gerektiği olabilir. Bunun için toplumları ayakta tutan önemli hususlardan birisi olan tarihi değerlerimize sahip çıkmamız gerekir. Tarihi değerlerini bugüne taşıyıp onu gelecek kuşaklara aktaran toplumlar ayakta kalabileceklerdir. Tarihi miraslarını koruyamayan, hatta onları bilinçli bir şekilde yok eden milletler ise gelecekte zor durumda kalacaklardır.
Anadolu coğrafyası Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılar döneminden kalma binlerce esere ev sahipliği yapmaktadır. Bizim birinci vazifemiz bu coğrafyada devraldığımız bu tarihi mirası gelecek kuşaklara en iyi şekilde emanet etmektir. Maalesef son yıllarda Anadolu ve Anadolu dışındaki Selçuklu ve Osmanlı eserleri bazen bilinçli, bazen bilinçsiz, bazen de doğal afet, savaş gibi sebeplerle yok olmaktadır. Bu yok edilen veya yok olan eserlerden birisi de tarihi Taksim Topçu Kışlası’dır.
Taksim kışlası olarak da adlandırılan Beyoğlu’ndaki “Topçu Kışlası” nın yapımına 1803’de başlanmış ve kışlanın inşaatı 1806’da tamamlanmıştır. Taksim Kışlası III. Selim’in kurduğu Nizam-ı Cedid askerlerinin topçu kısmının yerleştirildiği yerdir. Bunun için de Topçu Kışlası olarak adlandırılır. Bugün kamuoyunda ve internette Topçu Kışlası ile Taş Kışla karıştırılmaktadır. Bu iki kışla farklıdır. Topçu kışlası 1940 yılında yıkılmıştır. Ama Taş kışla bugün İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından Mimarlık Fakültesi olarak kullanılmaktadır. Bugün mahiyeti hakkında hiçbir şey bilinmeyen sıhhatli hiçbir bilginin olmadığı ama tarih bilgisinden yoksun kimseler tarafından ve maalesef resmi tarih kitaplarında irtica-i bir ayaklanma olarak nitelendirilen 31 Mart Hadisesi sırasında bombalanan kışla Taksim Topçu Kışlası değildir. İrticacıların sığındığı gerekçesi ile bombalanan yer Taş Kışladır.
Topçu Kışlası’nın mimarı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Fakat kışlayı yapan ustalar ve ustabaşı hakkında arşivde bazı bilgiler bulunmaktadır. Kışla inşaatının tamamlanmasından sonra III. Selimin annesi Mihr-i Mah Şah-i Sultan kışla içerisine bir de cami yaptırmıştır. Bu cami 1808 yılında hizmete girmiştir. Camide gündeliği 30 akça ile hatip, 40 akça ile imam ile birlikte gündelikleri 3 ile 20 akça arasında değişen kayyum, müezzin, ferraş ve diğer görevliler ile birlikte 15 vazifeli hizmet vermiştir[1]. Resim ve gravürlere baktığımız zaman bu caminin kışla ile bütüncül bir yapı arz ettiğini görebiliriz. Cami daha sonra yıkılmıştır. Bu cami kışla ile beraber mi, yoksa daha önce mi yıkılmış belli değildir. Kışladaki cami, 1920’li ve 1930’lu yıllarda oynanan futbol maçları sırasında çekilmiş bir resimde gözükmektedir. Bu açıdan caminin 1930’lu yıllara kadar varlığını sürdürdüğünü söyleyebiliriz.
Kışla, 1807 yılında çıkan Kabakçı Mustafa İsyanı sırasında tahrip edilmiştir. Uzun süre harap biçimde kalan kışla 1812, 1827 ve 1830 yıllarında birçok defa tamirat geçirdi[2]. Kışlanın tamiri için 1841 ve 1842 yıllarında yeniden keşifler yapılarak tamire muhtaç yerlerin tamirine karar verildi[3]. Kışlanın camisi ve minaresi, 1847 yılında meydana gelen şiddetli bir rüzgâr nedeni ile büyük hasar görmüştür. Bunun üzerine minare ile birlikte cami de 52.037 akça harcanarak tamir edilmiştir[4]. Topçu kışlası 1851 yılından 1862 yılına kadar yeniden restore edildi. Kışlanın birçok defa tamirat geçirdiğini arşiv belgelerinden öğrenmekteyiz. Bu tamiratlardan birisi de Sultan II. Abdülhamit tarafından 1880 ve 1893 tarafından yapılanıdır[5].
Taksim’in tamamı meşrutiyet döneminde devletin parasızlık çekmesinden dolayı 1911 yılında satıldı. Bu satılanlardan birisi de Taksim Kışlası’dır. Kışla, 1916 yılında kışlaya ihtiyaç duyulduğu için geri alınmıştır. 1920 yılında da Ticaret ve Sanayi Şirket-i Osmaniye’sine devredilmiştir[6]. Bu kışla alanı daha önce de ifade ettiğimiz gibi 1921’den sonra stadyum olarak da kullanılmıştır. Romanya ile yapılan ilk milli maç 26 Ekim 1923 tarihinde burada oynanmıştır. 29 Ekim 1923 tarihinde, işgalci güçlerin karması ile Fenerbahçe de burada bir maç yapmıştır.
1806 yılında kışla olarak yapılan ve tarihi süreçte birçok değişik amaç için kullanılan tarihi Taksim Topçu Kışlası, 1940 yılında İsmet İnönü’nün isteği ile dönemin İstanbul valisi Lütfi Kırdar tarafından yıkıldı. Konut, tiyatro ve sosyal etkinlik alanı yapılmak için yıkılan kışla alanına bunlardan hiçbiri yapılmadı. Kışlanın yıkıldığı yerin bir kısmı park yapılarak bu parka “İnönü Gezi Parkı” ismi verildi. Daha sonra buranın ismi “Taksim Gezi Parkı” olarak değiştirildi. 16 Eylül 2011 tarihinde Belediye Meclisi’nin aldığı kararla Taksim’i yayalaştırma projesi çerçevesinde buradaki kışlanın tekrar inşa edilmesi kararlaştırıldı. Fakat 17 Ocak 2013 tarihinde Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu yapının inşasına onay vermedi. Bu karara İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından itiraz edildi. Üst kurul, 1 Mart 2013 tarihinde bölgesel kurulun kararını iptal ederek kışlanın tekrar inşasına onay verdi. Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası yapımına onay veren karara İstanbul 6. İdare Mahkemesi 31 Mayıs 2013 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı verdi.
KAYNAKLAR
[1] BOA, HAT, 1506/11.
[2] BOA, HAT, 298/17689; 583/28662.
[3] BOA, İ.DH, 49/2448.
[4] BOA, İ.DH, 139/7164.
[5] BOA, İ.DH, 818/65978.
[6] BOA, MV, 219/96.
4 yorum
Gerçekten hazin bir öykü. Maalesef ‘yapılanları yıkma’ gibi kötü bir adetimiz var. Osmanlının son zamanlarından beri, İstanbul, Trakya ve Anadolu’da pek çok tarihi eser, yıkılarak yerlerine yeni binalar, yollar yapılmıştır. Tarih Çırağan sarayı, meşhur yangından sonra, yıllarca harabe şeklinde kalmış ve ancak yabancı oteller zincirine, yanına otel yapmaları izniyle, ancak onartılabilmiştir. Yine Edirnedeki, meşhur padişahlık sarayının içine cephane konulduğu işin, Balkan savaşlarında Bulgarların eline geçmesin diye, ordumuz tarafından patlatılmıştır. Sonrasında binanın taşları Edirne’deki nşaatlarda kullanılarak yok olmuştur. Yıllar sonra, ancak küçük bir alanda mutfak bölümünü yapabilmiştir. Kars’ta Ruslardan kalan taş binaların çoğunun yerine sıradan apartmanlar yapılmıştır. Kalan binalardan Emniyet müdürlüğü binasında güzelim taşların üzeri yağlı boyanarak zevksiz hale getirirlmiştir. Mevcut yeşil alanların bile binalarla kaplanması, İstanbul’un ve boğazın güzelliğne hançer gibi sokulmak istenen darbelerdir. Örnek olarak, Gökkafes, Swiss ve Konrad otellerini gösterebilirim. Bırakalım hiç olmazsa orası yeşil kalsın.
Bizim Aksaray’da hala 900 senelik taş böyle evler var kesme taştan hala ayakta
İnönü, tek başına sunu yapın bunu yapın diyen bir adam değildi.
Henri Prost’un hazırladığı nazım plana uygun olarak yıkılmış, Gezi Parkı Taksim’den Maçka’ya uzanacak şekilde oluşturulmuştur.
Bu parka ilk tecavüz Hilton oteli arazi tahsisi ile Menderes tarafından, ikincisi de rövanş (!) olarak Harbiye orduevi.
Ama amaç tarihi saptırmak olunca bunlar bahsetmeye değmez ayrıntılar (!)
Konu gezi parkı, çiçek böcek, alenen tomalara molotof kokteyli atan bir siyaseti görmezden gelen TOMA tiyatrosu .. sermayenin değişmeyen eldiveniyle: TAKSİM TOPÇU KIŞLASININ yeniden inşasına itiraza – MALUM özcü bir zırha büründü. Ertesi günlerde çiçek çocukların gezisi semt PARKLARINDAKİ CİDDİ abilerin GAYRI CİDDİ MİTİNG DAVETİNE katılmayanlara sitemle devam etti. ufarak teferek PANKARTLARDA gezicilerin adı sanı yoktu* durumdan bihaber partisi /işçi/ – durumdan hisse kapayım adına senaryoya eklenen klikler imzalamıştı. Olan TMMOB nin sahip çıkmadığı kadın mimara oldu.İyi ki itirazlara rağmen TAKSİM ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ tamiratı mükemmel oldu.