Sizleri bilemem ama bana yeni yılı hatırlatan en önemli objelerden biridir takvimler. Özelikle de her bir sayfası bilgi küpü olan yapraklı duvar takvimleri. Çocukluğuma götürür beni. Baba evimde her yılbaşı yenilenip salonun duvarına asılan “ Saatli Maarif Takvimi”. Rahmetli babam her sabah namazını camide kıldıktan sonra, eve dönünce ilk işi takvim yaprağını koparıp önlü arkalı okumaktı. Sarıkamış’ta çocukluğumda hava şimdiki gibi değil, çok soğuk olur ve çok kar yağardı. İnsan boyu olurdu kar yükseltileri ve aralardan kürekle açılan yollardan evlere girilip çıkılırdı. Karlı ve soğuk kış günlerinden kurtulmak isterdi insanlar biran önce. Bu nedenle takvimde hava durumunu gösteren “eski hesaplar” dikkatle takip edilirdi. Koca karı soğukları ne zaman başlayıp ne zaman bitecek, cemreler ne zaman havaya suya toprağa düşecek takvimlerden öğrenilirdi. Şimdiki gibi akıllı iletişim araçlarında bulabileceğiniz bir aylık hava tahminleri yoktu. Radyo tek iletişim aracıydı, ajansların arkasından günlük hava durumu verilirdi.
Takvimlerde kuşkusuz sadece hava durumuna ilişkin bilgiler yoktu. Tarihte o gün olmuş önemli olayları, ezan zamanlarını, günlerin ne kadar uzayıp kısaldığını, o gün pişirebileceğiniz yemek önerilerini, o gün doğacak çocuklara verilebilecek isim önerilerini de bulabilirdiniz. Yapraklı duvar takvimlerinin üzerinde takılı olduğu ve tepesinde duvarda asılmayı sağlayan deliği bulunan, çoğunlukla üzerinde renkli manzara fotoğraflarının bulunduğu kalın kartondan bir arkalığı bulunurdu. Bunlardan birisi muhtemelen benim 4-5 yaş civarıma rastlayan yıla aitti. Kucağında bir kedi resmi olan küçük bir kız çocuğunu babamın bana benzeterek çerçevelettiği altmış küsur yaşı olan takvim arkalığı şu anda evimde çerçevesi elden geçirilmiş olarak hala durmakta.
Birde babamın şimdiki ajandalar yerine geçebilecek bankaların eşantiyon olarak verdiği minicik cep takvimleri vardı. Birisini hala saklarım. İçinde daha çok alacak verecekleri, ödemeleri, mahkeme günleri, büyük aileye ait ölüm veya çocukların doğduğu günler yazılı olurdu.
Takvimin tarihsel yolculuğuna bakılacak olursa, bilinen en eski takvim örneğinin Aberdeenshire, İskoçya’da bulunan ve Ay’ın hareketlerini sembolize ederek kameri ayları takip etmeye yarayan oyuklar olduğu görülür. Bulunan kalıntıların tarihinin milattan önce 8.000 yılına kadar uzandığı düşünülmektedir. Tarih boyunca ay, dünya ve güneşin hareketlerine dayanan farklı takvimler değişik kavimler ve topluluklar tarafından kullanılmıştır. Güneş yılına dayalı ilk takvimi geliştirenler ise İlk Çağ Mısırlıları olmuştur. Günümüzde yaygın olarak kullanılan dünyanın güneş etrafında dönmesini esas alan 365 gün esasına dayanan, 4 yılda bir 366 gün süren güneş takvimi bazlı Gregoryan yada Miladi takvimdir. Ülkemizde 26 Aralık 1925 tarihinde kabul edilmiştir.
Yapraklı duvar takvimleri benimde hala, her yeni yılda en az iki farklı firmaya ait olanı alıp, yılın ilk günü sabah bir önceki yılınkileri kaldırıp yenilerini astığım, sabah kahveme eşlik eden okumaları ile vazgeçemediğim alışkanlığımdır. Ön ve arka sayfaları dikkatle okurum. İlgimi çeken dünya ve ülkeye özgü önemli olaylar, bazen tek bir kelime bana ilham verip üzerine yazı, makale yazdığım çok olmuştur. Yapraklı duvar takvimleri yanında mutlaka iki tane masa takvimi alırım. Birisi hayvan hakları konusunda önemli bir kurum tarafından çıkartılan ve her ay için hayvan dostlarımızın fotoğraflarının yer aldığı HAYTAP takvimi; diğeri de her sayfasında ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün farklı bir fotoğrafının yer aldığı Atatürk takvimidir. Birde yaprakları çevirmeli büyük duvar takvimi de mutlaka antreye asılır hep göz önünde olacak şekilde.
Takvimler sadece gün ve tarih bildiren değil, aynı zamanda insana bilgi verme anlamında çok şey kazandıran ve yaşamın programlanmasında önemli rol oynayan, benim için hayatın vazgeçilmezleridir.