Üzerinde çalışılan yasa tasarısında önemli bir yanlışlığı vurgulamak isterim. Bu yasa ile üniversite hastanelerinde “katkı payı” alınması kaldırıldığından, bir hastanın istediği bir öğretim üyesine muayene olması olanaksızlaşıyor! Aslında bu değişiklik öğretim üyesi için olumlu bir gelişme olacaktır. Çünkü üniversite hastanesinde tam gün çalışmayı seçmiş çoğu hekimin, belirli bir yaşam standardının sağlanması koşulu ile “özel muayene” yapmak için çok da büyük bir gayret içinde olmayacaklarını biliyorum. Akademisyenlik bir yaşam tarzıdır; insan yetiştirmek, buluş yapmak, yenilikleri uygulamaktır. Gerçek bir akademisyen için hasta bakmak asistanını, öğrencisini eğitmek demektir. Eflatun, hekimlerin para kazanmaya çok gereksinimleri olmadığını, hekimlik şerefinin kendilerine yeterli olduğunu söylemiştir. Bu görüş hekimler için, akademisyenler için kesinlikle doğrudur. Ancak bu şerefin yaşanabilmesi için akademisyenin mesleğini takip edebilmesi, toplumsal olaylarla ilgilenebilmesi, çocuğunu düzgün bir okulda okutabilmesi, sanatı yaşayabilmesi gibi temel gereksinimlerini karşılayabilmesi gerekir. Bunları yapamayan bir akademisyenin toplum içinde saygın olması olanaksızdır.
Tıp fakültelerinde tam gün çalışacak öğretim üyelerinin özel hasta bakamamasının getireceği gelir kaybının, performans gelirlerinde yapılacak değişikliklerle karşılanacağı belirtilmektedir.
Performansa yönelik gelirin uygulanması ile tıbbi harcamaların arttığını görüyoruz. Öte yandan performans uygulamaları ile tedavi hizmetlerinin çok öne geçtiğini, koruyucu hekimliğin ise gittikçe unutulduğu gerçeğini yaşıyoruz. Bu yazıda performans uygulamalarının sakıncalarını tartışmayacağım. İşin bir boyutu bu olduğundan sözünü etmiş bulunuyorum.
Üniversite hastanelerinin bir gelir kaynağı da öğretim üyelerinin özel muayeneleri ve katkı paylı hizmetleridir. Bunun önü kesildiğinde döner sermaye gelirlerinde azalma meydana gelecektir. Her geçen gün bütçe uygulama talimatları ile yapılan tetkik/tedavi hizmetlerinin ücretleri zaten düşürülmektedir. Öğretim üyelerinin katkıları da sıfırlandığında ülke çapında zaten zor durumda olan tıp fakültelerinde durum daha da ağırlaşacaktır. Sonuçta öğretim üyelerinin özel sektöre zaten artmış kaçışları daha da hızlanacaktır. Bu durumda onca öğrenci, asistan nasıl eğitim alacaktır?
Esas konuya dönecek olursak, bir hasta belirli bir öğretim üyesine muayene olmak istediğinde yasa yüzünden bu istek gerçekleşemeyecektir. Hele ki o öğretim üyesi hekim, bir konuda çok özellikli olarak çalışıyorsa, hastanın bu öğretim üyesine muayene olma isteği çok büyük olacaktır. Yapılan eğitim programları çerçevesinde elbette bu hekim asistanıyla birlikte birçok hastayı değerlendirecektir. Ancak o hastanın, eğitim zamanlarında, sözü edilen hekimi yakalayabilmesi her zaman olanaklı olacak mıdır? Bu soruna yeni yasa ile nasıl bir çözüm getirilecektir? Hastanın istediği hekime muayene olma hakkına ne olacaktır? Eğer bu sorun ortada bırakılırsa yasaya hukuksal bir engelleme geleceği olasılık dahilindedir.
Bugün üniversite hastanelerinde öğretim üyelerinin özel hasta bakmasının hastaların muayene olmak istedikleri hekimleri seçme özgürlüğü açısından, ekonomik zorluklar içinde olan üniversite hastanelerine bir gelir olması bakımından ve öğrenci eğitimi açısından yararları olduğu açıktır. Yeni yasa uygulamaya geçtiğinde, performansa dayalı gelirden dolayı, birçok öğretim üyesi belki de önceden kazandığından daha çok gelir elde edebilecektir ancak en azından hastanın istediği öğretim üyesine muayene olabilmesi yönünden yasa tasarısının gözden geçirilmesi gerekmektedir.