Tam gün yasası ile ilgili söylenecek çok söz var ve herkes bu konudaki görüşlerini çeşitli ortamlarda dile getirmekte. Kamuda çalışan hekimler için zaten durum olacağına varmıştı. Üniversitelerde tam gün ne getirecek ne götürecek?
Öğretim üyeleri yasadan rahatsız oldular, çünkü yasa çok bilinmeyenli denklem gibi. Kamuoyuna büyük bir gelir artışı varmış gibi yansıtılmasına rağmen bu mümkün görünmemekte. Tüm yük döner sermaye işletmelerine yüklenmiş durumda. Döner sermayelerin etkin bir şekilde işletilmesi gerektiği çok açık. Zaten etkin işletilmesi her durumda gerekli, ancak birçok üniversitede bu pek de sağlanamamıştır. Önümüzdeki yıldan itibaren döner sermaye gelirlerindeki her azalma öğretim üyelerine yansıtılmak zorunluluğunu da beraberinde getirecektir. Öğretim üyesi döner sermaye gelirlerini açık olarak denetleme ve üzerinde söz söyleme ve etkin olma hakkı sağlayabilecek midir? Bu hakka sahip olabilmesi 2547 sayılı Yüksek öğretim Yasası ile asla mümkün olamaz! Döner sermaye gelirlerinden katkısına bakılmaksızın herkesin pay alması doğru bir yaklaşım olmakla birlikte uygulanması nasıl ve kim tarafından sağlanacaktır? Kötü yönetilen döner sermayelerin yöneticilerine bir yaptırım uygulanabilecek midir? Yasa performans veya nam-ı diğer doğrudan gelir getirici katkıların nasıl dağıtılacağını söylemekle birlikte, uygulanacak mıdır? Yönetimin olası bir kısıtlama uygulaması durumunda ne olacaktır? Öğretim üyesi emeğinin karşılığı olan ücretleri almak için söylendiği gibi yirmi saat çalışmak zorunda kalacak mıdır? Yine çalışan çalışmayan, üreten üretmeyen ayrımı adaletten uzak olarak mı uygulanacaktır? Unutmadan ifade edeyim ki bazılarımız günde yirmi saat çalışıyoruz zaten ve yeni yasada aylık 120 saatle sınırlı olan icap nöbeti süresini çoktan aşıyoruz!
Önümüzdeki bir yıl içinde yarı zamanlı çalışmak isteyen öğretim üyesine bu hak yönetimlerce ve YÖK tarafından tanınacak mıdır? Yoksa sürüncemeye bırakılarak yıldırma taktikleri mi uygulanacaktır?
Öğretim üyesinin asli görevinin hasta tanı ve tedavisi olmadığı hatırlanmalıdır. Hasta çok önemlidir, ne pahasına olursa olsun insanın yaşam hakkını her şeyin üstünde tutacağımıza yemin ettik. Bu yemini de eminim hepimiz tutuyoruz, ama bunu sağlamak için öğretim üyesinin iyi hekimler yetiştirmesi gereklidir. Bu da öğretim üyesinin gerçek işi olan eğitime ve bilimsel üretime çok zaman ayırması ile olabilir. Kanaatimce çalışmayan, üretmeyen ve üretemeyen öğretim üyesine hesap sormak zahmetine katlanmayan sistem, "Kurunun yanında yaş da yanar" mantığı ile davranarak, "Ne haliniz varsa görün" yaklaşımı sergilemektedir.
Yükseköğretim yasası, öğretim üyesinin daha özgür ve özerk olmasını sağlamadığı sürece üniversiteler irtifa kaybetmeye devam edecektir. Her geçen gün öğretim üyesinin tüm özlük haklarını artan bir nitelikle tek kişinin keyşne bırakmak ne zamandan beri demokrasi kavramı ile açıklanabilmektedir? Saygılarımla arz ettim