Nihayet "Üniversite Ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" 30 Ocak 2010 tarihli Resmi Gazetede Yayınlanıp yürürlüğe girdi. Hiçbir yapıcı eleştiriyi önemsemeyip, inatla yasayı gerçekleştiren Sağlık Bakanlığı ekibini candan kutlarım. Yasadaki bilinmezlikler ve çelişkiler olarak şunlar benim dikkatimi çekti:
1. Kişi başına düşen hekim sayısı bakımından batılı ülkelerin çoğundan geride olduğumuz ileri sürülmektedir. Serbest hekimlik, bir nevi bu açığı kapatmak üzere biz hekimlerin mesai dışındaki zamanı yine doktor olarak ve gerek dinlenmesinden, gerekse ailesi ile ilgilenme zamanlarından çalınarak yapılan bir özveri çalışmasıdır. Her meslek grubunda görüldüğü oranda etik dışı davranışlar gösterenler dışında part-time çalışan hekimlerin büyük çoğunluğunun bu çalışmaları tamamen hastaların kendi özgür iradeleri ile istediği hekimi seçmeleri ve hekimin mesleki bilgi ve tecrübesine olan güvenine dayanmaktadır. Pirenin çaresine bakmak yerine, tüm yorganı yakmaya kalkmak demek oldu bu kanun. Halbuki çürük elmalık yapanlara karşı ciddi denetleme ve cezalandırma sistemi ile hekim potansiyelini en iyi şekilde değerlendirmek mümkündür.
2. Yasanın 1 nci ve 5 nci maddelerinde belirtilen döner sermayeden yapılacak ödemeler ilk bakışta imrenilecek oranlarda görünmektedir. Ancak SGK’nın son ücretleri ve sağlık kurumlarının eczanelerinin uğradığı kayıplar ile bu ek ödemeleri verebilecek döner sermaye sayısının parmak sayısının geçmeyeceği kehanet olmasa gerek. Çünkü halen Tıp Fakültelerinin bir kısmında 1.25 kat, bir kısmında 1 kat, bir kısmında ise birkaç aydır sıfır kat ödeme yapılbilmektedir. Dolayısıyla kanundaki % ler tamamen hayali yüzdeler olmaya mahkumdur. Ayrıca gerek yapılacak bu ek ödemenin, gerekse mesai saati dışında yapılan ek çalışma katkısının aylık ve her türlü tazminatın toplamı olan brütten mi, yoksa netten mi olacağı açıklanmamıştır.
3. Üniversite döner sermayesi % ler şeklinde çeşitli harcama kalemlerine bölünürken, bu bölünmeler Sağlık Bakanlığı Hastaneleri için söz konusu edilmemekle, hem eşitlik ilkesi ihlal edilmiş olmakta, hem de Üniversite döner sermaye ek ödemeleri tehlikeye sokulmuş olmaktadır.
4. Kanunu düzenleyenler, lütfetmişler ve Madde-5 h bendi ile eğitim ve öğretim faaliyetlerinin değerlendirilmesi ve ek ödeme esaslarını (akademik performansı) YÖK’ün çıkaracağı yönetmeliğe bırakmışlar (Madde-5/h: Yapılacak ek ödeme oranları ile bu ödemelerin esas ve usulleri, yükseköğretim kurumlarının hizmet sunum şartları ve kriterleri de dikkate alınmak suretiyle personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetleri ve mesleki uygulamalar ile ilgili performansı ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi hizmete katkı unsurları esas alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.). İnşallah bu yönetmelikte öğretim üyelerinin eğitim-öğretim, bilimsel aktiviteler ve araştırma görevleri ayrıntılı olarak tanımlanır ve performans olarak değerlendirilir.
5. Kanunun 5 nci Maddesinde "Nöbet hizmetleri hariç olmak üzere mesai saatleri dışında gelir getirici çalışmalarından doğan katkılarına karşılık olarak (1) numaralı bentte belirtilen personel için yüzde 50\’sini, (2) numaralı bentte belirtilen personel için yüzde 20\’sini geçmeyecek şekilde ayrıca aylık ek ödeme yapılır. "denmektedir. Burada hekim fazla mesai yapmakta, ancak bedeli kurumdan değil, hastadan çıkarılmaktadır. Mesai dışında yapılacak muayene ücreti, mesai içi ile aynı olmakta, mesai dışı muayene farkı olmamakta, bu durum ise hastalar tarafından istismara açık olacaktır. Bu uygulama ile de ayrıca;
a) Kapatılan muayenehaneler, bir nevi hastanelere taşınmış olmakta ve tabelasız muayenehanecilik başlamaktadır,
b) Eğer Öğretim Üyesi veya şef-şef yardımcısı farkı alınmayacaksa, bu hekimler döner sermaye kesintilerinin fazlalığı (%70 kadar) nedeniyle ya ellerine geçecek miktar çok az olacağından (muayene için hasta başına 10 YTL) ya zaten bütün gün yorulmuş olacağından, ya da araştırma aktivitesine ayıracağı zamanı tercih edeceğinden mesai dışında hasta bakmaya yanaşmayacak ve kanunun önemli gerekçelerinden biri olan hastanın hekim seçme özgürlüğü gerekçesi geçerliliğini kaybedecektir. Çünkü bu getirisi ile bir hekimin yasada belirtilen ve birer ütopya olup sadece göz boyamaya yönelik olan, maaşın %700-800’ü tutturması için ara vermeksizin sabahlara kadar hasta muayene etmesi veya ameliyatlar yapması ve yorulmaması, acıkmaması, aile bireylerini sadece kapıdan görmek üzere hastaneye çağırması ve de ertesi günü hiç iş yapmamış gibi normal mesaisine başlaması gerekecektir. Veya hasta ve yakınları ne edip edip hastayı inandığı ve güvendiği hekime muayene ettirmenin yolunu bir şekilde bulacak ve hekimi bu yola bir şekilde zorlayacaktır. Kanunda özel hastanelerin puan durumlarına göre %30 ile %70 arasında değişmek üzere ek ücret alabilecekleri belirtilmiş. Mesai saati dışındaki çalışma da bir nevi özel çalışma olduğuna göre, bu özel muayenelerin de benzer bir ek ücretle gerçekleştirilmesi sorunu çözecek gibi geliyor. Çünkü bu hali ile uygulama, farklı düzeydeki deneyimli hekimlerin bu farklılığını da yansıtmamakla, hakkın gaspına da yol açmaktadır.
Kaldı ki 8 Mayıs 2008 tarihinde yasalaşan 5754 sayılı "Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" un Madde-45’in c fıkrasında "
.Aksine bir hüküm bulunmadığı sürece, kamu idaresi ve vakıf üniversitesi sağlık hizmeti sunucularında 4/11/1981 tarih ve 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununda tanımlanan öğretim üyeleri tarafından sunulan sağlık hizmetleri için bu fıkra hükmü uygulanmaz, Kurum öğretim üyeleri için alınacak ilave ücret için bir tavan belirleyebilir." denilerek Öğretim Üyesi farkına müsaade edilmektedir. Tabi Tam Gün Yasası ile "Aksine bir hüküm" getirilmezse, Öğretim Üyesi farkı zaten gerçekleşmiş olacak. Madem ki mesai dışında çalışmaya müsaade ediliyor, bu müsaade neden muayenehane şeklinde veya bir özel hastanede olmasın? Çünkü böylesi gönüllü bir çalışma, ciddi bir denetim mekanizması ile istismarlardan korunursa çok yönlü yararlar sağlayacaktır.
6. Halen Part-time çalışan hekimler 40, full-time çalışanlar ise 45 saat çalışmaktadırlar. Bu kanun ile tüm hekimler eskinin part-time çalışma saati ola 40 saate uyarlanmış olmaktadır. Böylece Part-time çalışma, hastanelere taşınmış olmaktadır.
7. Mesai saati dışında hasta muayene etme veya tibbi müdahaleleri yapmak için diğer bir sorun, hekimlerle birlikte çalışacak personeli bulmak ve çalıştırmayı organize etmek olacaktır.
8. Madde 5’in son paragrafına göre Üniversite öğretim üyeleri, kurulların oluru ile ihtiyaç bildiren başka bir kamu sağlık kurumunda haftanın belirli gün veya saatlerinde veyahut belirli vakalar ve işler için görevlendirilebilmekte ve bu sırada hem esas görevli olduğu kurumun, hem de görevlendirilmiş olduğu kurumun döner sermayesinden yararlanabilmekte. Benzer bir çift görevli olarak hekimin çalışabilme durumu madde 7 de de söz konusu edilmiş. Madde-7 ye göre de bir uzman hekim, SGK ile anlaşmalı özel sağlık kuruluşlarında veya SGK ile anlaşmalı olmayan özel sağlık kuruluşlarında birden fazla yerde çalışmaya müsaade edilmektedir. Peki be kardeşim, madem ki hekimin birden fazla yerde çalışmasına müsaade edecektin, hekimin yine özel sağlık kurumu olan muayenehanesini niye kapattırıyorsun. Bu iş bir şeye sanki
k değil de kaka demek gibi geldi doğrusu.
9. Kanunun Madde-5/c/1 bendinde 657 sayılı yasaya göre çalışan personel denilerek "yoğun bakım, doğumhane, yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, enfeksiyon, özel bakım gerektiren ruh sağlığı, organ ve doku nakli, acil servis ve benzeri sağlık hizmetlerinde çalışan personel için yüzde 200\’ünü geçmeyecek şekilde aylık ek ödeme yapılır" denmektedir. Bu ek ödemeden Tıp Fakültelerindeki Öğretim Üye ve Yardımcıları da yararlanacaklar mı? Çünkü 2547 sayılı YÖK Kanununda Öğretim Üye ve Yardımcıları ile 657 sayılı yasaya göre çalışan memurlar şeklinde bir ayırım söz konusudur. Eğer bu kanun ile belirlenen özel yerlerde çalışanlardan sadece 657 sayılı memur yasasına tabi olanlara ödeme yapılacak ve Öğretim üye ve yardımcılarına yapılmayacaksa, bu uygulama eşitlik ilkesini açıkça ihlal edecektir.
10. Yeni kurulan ve halen gelişmeye çalışan üniversitelerin hem Tıp Fakültelerinde, hem de diğer fakültelerinde döner sermaye geliri henüz yeterli düzeylerde olmadığından bu tip kurumlara yetişmiş ve kaliteli öğretim üyesi bulmak çok zor olacak ve ek bir iş yapmaları şansları da yoksa belki de uzun bir süre mümkün de olamayacaktır. Bu yerlere ancak emeklilik özlük haklarına yansıyacak ve askeri öğretim üyelerine benzer bir maaş sistemi ile öğretim üyesi sağlamak üzere bir yapılanma oluşturulmalıdır.
11. Bu hali ile yasa ülkemizdeki tüm Üniversiteler, bir nevi SGK patronajlığına göre ikiye ayrılmış olmaktadır. Devlet Üniversiteleri ile Vakıf Üniversitelerini ayrı tuttuğu için, buradaki Öğretim Üyeleri de farklı uygulamalara tabi olmaktadırlar. Çünkü devlet üniversiteleri Tıp Fakülteleri zorunlu olarak SGK ile anlaşmalı olurken, Vakıf Üniversitelerinin Tıp Fakülteleri ise SGK ile anlaşma yapmamışlarsa, buradaki öğretim üyeleri, full-time veya part-time konularında kendi isteklerine bırakılmış olmaktadırlar. Böylece SGK ile anlaşma yapmayacak Vakıf Üniversitelerindeki Öğretim Üyeleri isterlerse muayenehane açabilmekle tüm Öğretim üyeleri arasında farklılık göstermiş olmaktadırlar. Çünkü Vakıf Üniversitelerinin Tıp Fakültesi dışındaki öğretim üyeleri mecburen full-time çalışacaklardır. Bu belirsizliği çözmek için, Vakıf Üniversite Tıp Fakültelerinin de Devlet Üniversiteleri Tıp Fakülteleri gibi SGK ile zorunlu sözleşme yapmaları olacaktır.
12. Hekimlik işlevi, hatayı affetmeyen ve Tanrı’dan sonra görülen bir konumda. Herkesin görüş açısı bu iken, hekimi kaliteye, doğru teşhis ve uygun tedaviye dayalı iş görmekten, birer kuluçka makinesi misali hekimi sayıya dayalı ve hata yapma oranı fazla olacak bir işleve zorlamak, başlı başına bir tutarsızlık. Bu tutarsızlığı görme becerisini gösterip, hekimlerini kurtaran sayın Türk Silahlı Kuvvetleri yetkililerini kutlamak gerekir. Çünkü bu kanuna göre tüm hekimler kantiteye ve sayıya mahkum edilmişken, sadece Askeri Hekimler ayrı tutulmuş ve emeklilik özlük haklarına da yansıyacak bir düzenleme ile maaşlarına ilave olarak "Sağlık Hizmeti Tazminatı" ismi altında ek bir ödeme verilmiştir. Ve bu ek ödeme de bir generalin maaşına indekslenmiştir. Bu uygulama, döner sermaye olmayışı ile gerekçelendirilmiş, fakat döner sermayeli kurumlarda çalışan hekimler (üniversite veya Sağlık Bakanlığı), döner sermayeden olacak ek ödemelerin emeklilik özlük haklarına yansımaktan mahrum bırakılmışlardır. Yıllardır ve Medimagazin’deki önceki birçok yazımda, kanunla askeri hekimlere uygulanacak olan bu uygulamaya değinmiş ve hekim ücretlerinin de örneğin bir general, bir üst yargıç veya bir milletvekili maaşına indekslenmesini önerip durmuşum. Keşke tüm Sağlık Bakanlığı ve Üniversite Hastanelerinin Döner Sermaye katkıları ve performans denilen uygulama kaldırılıp yerine Askeri Hastanelerde olduğu gibi tüm hekim maaşları bir general veya bir milletvekili veya bir yargıcın maaşına indekslense ve böylece özlük haklarına kalıcı olarak yansıtılması yöntemi uygulansaydı. O zaman bu kadar olumsuz bir kaos olmazdı. Çünkü bu yasaya göre belirli bir maaş + döner katkısı geliri içinde olup ailesini ancak geçindirebilen bir hekim, emekli olunca sadece 1500 YTL civarında olacak bir maaş ile geçinmeye mahkum edilecektir (Yargıç ise 3.000 YTL).
13. Döner sermayesi olmayan kurumlarda (belediye vs) çalışmakta olan hekimler ise yine döner sermaye katkıları olmadığı halde askeri hekimlerdekine benzer bu uygulamanın dışında tutularak farklı bir uygulama söz konusu olmuştur. Kaldı ki İşyeri Hekimlik Belgesi olmayanların bu değişimi olamayacağından, bu hekimlerin durumu ne olacaktır?
14. Madde-10 ile nöbet ve icap ücretleri için "Bu madde uyarınca yapılacak ödemeler, döner sermayesi bulunan kurumlarda döner sermaye bütçesinden karşılanır.\" denmektedir. Acaba başka herhangi bir kurumda da mesai dışı çalışma ücretleri yine döner sermayeden mi ödenmektedir (yeterli olsa da olmasa da)? Nöbet saati ücretinin Genel Bütçe yerine, zaten gideri fazlalaşacak olan döner sermayeden karşılanmasının önerilmiş olması, döner sermayeden olacak katkı payı ödemelerinde azalmaya yol açacaktır. Dolayısıyla nöbet parasının döner sermayenin toplam gelirinden oluşturacağı azalma hekimin performansını azaltacak, böylece nöbet parası bir şekilde hekimin performansından ödenmiş olacaktır. Yani hekime "Nöbet tut, fakat tuttuğun nöbetin parasını yine sen kendi cebinden öde" denmektedir. Bu da yasa tasarısının başka bir aldatmacası.
15. Mevcut muayenehaneler kapandığında; a) Yapılmış kira sözleşmelerinden doğacak maddi zararı kim karşılayacak? b) İşsiz kalacak olan sekreter ve yardımcılar nasıl değerlendirilecek? c) Mevcut tıbbi aletlere sahip çıkılacak mı, yoksa tıbbi alet mezarlıkları yeri mi gösterilecek?
16. Madde-15 ile Sağlık Bakanlığına dönüş sadece hekimlere sınırlı tutulmuş, diş hekimleri, eczacılar, yardımcı sağlık personeli ise bu haktan mahrum edilmiştir. Bu yönü ile, yasa fırsat eşitliğini ihlal etmektedir.
17. "Mesleki sorumluluk sigortası" zorunlu tutulmaktadır. Sigorta işlevi, kişinin ileride olabilecek zararlara karşı kendini güvenceye almak istemesi demektir. Ve bu kararı kişi kendi özgür iradesi ile almalıdır. Kanunda ise sigorta yapma gerek resmi ve özel sağlık kurumlarında, gerekse kendi özel muayenehanesinde çalışan tüm hekimlere zorunlu tutulmuş ve özgür iradelerine ambargo konmuştur. Biliyoruz ki, oluşan bir tıbbi hatada ya hekim, veya kurum olanaksızlıkları nedenleriyle davalar açılmakta ve çoğunlukla kişi olarak hekim muhatap alınmaktadır. Kurum isterse kendini sigortalatsın, ancak hekim isterse kendini sigortalatsın. Mesleki sorumluluk sigortasının sadece hekimlere değil, diğer sağlık çalışanlarına da uygulanması gereklidir. Çünkü aynı risklere doktorla beraber hemşire de, anestezi teknisyeni de, sağlık teknisyeni de, laboratuvar teknisyeni de maruz kalabilmektedir.
18. SGK, devlet ve üniversite hastaneleri yanında özel hastane ve polikliniklerle sözleşme yaparken, yine özel bir sağlık kurumu olan muayene hekimleri ile sözleşme yapmayarak "eşit konumda olanlara eşit muamele yapmamış" olmaktadır.
19. SGK, bazı hastanelerin sadece bazı dalları ve hizmetleri için sözleşme yaptığında, sözleşme tüm sağlık kurumu ile olmayacağına göre, sözleşmeye dahil olmayacak diğer hekimler bu durumda ayrıca serbest de çalışabilecekler demektir. Bu durum da ayrı bir garabet örneği olacak
20. Maaş dışı yan ödemeler "tıp ve diş hekimliği fakülteleri dekanları ile sağlık uygulama ve araştırma merkezleri başhekimleri için yüzde 500\’ünü, bunların yardımcıları için yüzde 300\’ünü geçemez." denmektedir. Bu oranlar idari görevi olmayan diğer öğretim üyelerinden düşük olduğuna göre, idari görev bir nevi cezalandırılmış olmaktadır. Halbuki Madde-21 ek 3’te Sağlık Bakanlığında görevlendirmelerde baz alınan maaş en yüksek devlet memuru olmaktadır. Bu durumda da her iki idari görevlendirmelerde farklı birer uygulama ve eşitsizlik olduğu görülmektedir.
21. Madde-5’in döner sermaye katkıları ile ilgili olan kısımları ve Üniversite Vakfına bağlı Sağlık Kurumu ile ilgili olan hükümleri 1 yıl sonra, Sağlık Bakanlığı Kurumlarında ve Askeri Kurumlarda çalışan hekimlere yönelik olan uygulamalarla "Mesleki sorumluluk sigortası" yaptırılmasına ait hükümler 6 ay sonra yürürlüğe girmektedir. Buna göre gerek halen muayenehanesi olanlar ek ödeme ve maaş uygulamaları başlamadan, diğer bir ifade ile "Hanya’yı ve Konya’yı" anlamalarına fırsat verilmeden ve örneklemeler henüz başlatılmamış olacağı için ne ile karşılaşacaklarını tam değerlendiremeden 6 aya veya 1 yıl sonra muayenehanelerini kapatmak zorunda bırakılacaklardır. Halbuki uygulamalar hemen başlatılsa, belki bazı part-time çalışanlar, imrenilecek uygulamaları görüp erkenden full-time’a geçeceklerdir. Bu da kanunun ayrı bir cinliği mi, full-time çalışmakta olan hekimlerin hak gaspı mı?
22. Halen 1.200-1.400 YTL aralığında maaş almakta olan emekli hekimlere ilişkin maaşlarında hiçbir iyileştirici hüküm Kanunda yer almamaktadır.
23. Amerika’da ve Avrupa’nın çoğu ülkelerinde, ekim sayısı yeterli olduğu halde, hekimler her iki şekilde de çalışabilmektedirler. Serbest hekimliği böylesine hem hekimlerin, hem de hastaların aleyhine ve kollarını bağlayacak şekilde uygulamamaktadırlar. Burada hekime "Senin denizde yüzmene müsaade ediyorum, fakat ayaklarını ve kollarını bağlayacağım da. O şartla ancak senin yüzmene müsaade ederim." denmektedir. O zaman muayenehane açmayı yasaklamış olmuyor muyuz?
24. Emekliliğe yansıtıldığı abartılı bir özveriymiş gibi sunulan ve prim ödemenin işveren primi dahil tümünü de tabibe ve diş tabibine ödetmesi ile 14 ncü madde hem bu eşitsiz hükmü, hem de diğer sağlık çalışanlarını da dahil etmemesiyle yine anayasanın eşitlik ilkesine aykırı düşmektedir.
25. Son olarak diyorum ki "İnsan sağlığı gibi hayvan sağlığı ile uğraşan Veteriner Sağlık personelinin de Sağlık Personeli sınıfından kabul edilerek benzer haklara dahil edilmeleri sağlanmalıdır.".