Bu köşede yayınlanan bir önceki yazımda ve Tam Gün Yasası’nın çıkmasında Türk Tabipleri Birliği (TTB)’nin hekim gücünü birleştiremeyen ve Hükümete güçlü bir muhalefet ve baskı uygulayamayan tutumunu eleştirmiştim. Bunun üzerine epeyce olumlu geri dönüşler aldım. Yazarak beni teşvik eden veya fikirlerini beyan eden tüm meslektaşlarıma ve okuyuculara teşekkür etmek isterim.
Olumsuz bir geri dönüş olarak da, Gaziantep Tabip Odasından değerli emektar-yönetici Dr. Hamza Ağca’nın yazıyı ve benim genel olarak bir tabip odası üyesi olarak tutumumu eleştiren mektubunu aldım. Bu mektupta Sayın Ağca, "Hırsızın hiç mi suçu yok?" diye soruyor. Ben hemen kısa yoldan cevaplayayım; var!
En öndeki sorumlular kim derseniz, hiç şüphesiz şu anda yönetme işini yürüten Sayın Başbakan ve Sayın Sağlık Bakanı
Bu yazıda Başbakanın hekimler ile ilgili tutumu üzerinde durmak istiyorum.
1-Başbakan’a göre "Hekimler paracı, onlar biraz da hayır duası almak için çalışsınlar":
Yukarıda yazdığım ifade doğrudan Başbakana ait değil, ama yaklaşık olarak onun zihnindeki doktor imajını tarif ediyor
Bakın ne demiş: "sağlık hizmetini, bir yerde de milletin hayır dualarını almak için yapma anlayışıyla sürdürmek gerektiğini" belirterek, "Tam Gün Yasası’nın altında yatan gerçek bu" dedi (www.nethaber.com 12.02.2010).
2-Başbakana göre yasalarla tanımlanmış "kısmi zamanlı çalışma hakkını kullanma sorgulanacak bir davranış: "Bakıyorsun, doktor hastanede yok. Nerede? Efendim, part-time çalışıyor.’ Türkiye’de doktor sıkıntısı var, part-time çalışıyor. Böyle şey olur mu?
Niye part-time çalışıyorsun? Gel full-time çalış arkadaş. Bu millet hastaneye geldiği zaman… Beyefendinin ismi orada yazılı, ama doktor içeride yok. Nereye gitti? muayenehanesine gitti" (Aynı kaynak).
3-Başbakana göre doktorlar kamu iş yerlerini suistimal eden ve onların sağladığı imkânları şahsileştiren insanlar
Eskiden hastalara hastanede ameliyat için gün verilmediğini, onun yerine kart verilerek muayenehaneye davet edildiğini ifade eden Erdoğan, "Gidersin muayeneye, orada bedeli ödersin. Bedeli ödedikten sonra da gene o beyefendinin görev yaptığı hastaneye çağırılırsın, orada yatırılır, ameliyat yapılır.
Bugünleri yaşadık mı? Arkadaşlar, biz bunu yaşatmak istemiyoruz. Bizim attığımız adım bu" diye konuştu (Aynı kaynak). "Şu anda halkımızın karşısına çıkıp söyledikleri şey ne? Doktorlarla hastaları karşı karşıya getiriyorlar’. Ben de vatandaşım, bana da kartvizit verdiniz. Beni de muayenehanenize çağırdınız. Muayenehanenize geldim, özel muayene bedelini ödedim, ondan sonra da tekrar bana hastaneyi adres gösterdiniz. Ben damdan düşenim. Benim gibi Anadolu’nun tüm köşesinde bu acıyı, bu bedeli ödemiş olan halkım var, vatandaşım var. Biz onların sözcüsüyüz" (www.haber7.com 22.01.2010).
4-Başbakanın verdiği bilgiye göre zaten şu anda hekimlerde tam gün çalışma oranı yüzde 81
Başbakan bunun yüzde 100’e çıkmasını temenni ettiklerini belirtiyor (Aynı kaynak)
5-Başbakana göre doktorlar kendisi kadar ve belki daha fazla maaş alacak; "Klinik şefleri, bu yeni sistem içerisinde bizim aldığımız maaş kadar maaş alacak. Belki de daha fazla maaş alanlar olacak bunların içerisinde." (www.haberdata.com 23.01.2010).
6-Başbakana göre doktorlar ihtiyaç olunca "ithal edilebilen", "ucuza maledilebilecek" "şeyler"; Dünyanın her yerinden getiririz. Başbakan Erdoğan konuşmasında, "Gerekirse dışarıdan doktor ithal edeceğiz dedik, çılgına döndüler" diye konuştu. Binlerce Türk vatandaşının tedavi için yurt dışına gitmesine ses çıkarmayanların, yurt dışından hekim getirilmesine itiraz ettiğini söyleyen Erdoğan, gerekirse ABD’den, Türk Cumhuriyetleri’nden, hatta dünyanın her yerinden hekim getirebileceklerini kaydetti.
Başbakan, Türk Cumhuriyetleri’nde hekimlerin 50-100 dolara çalıştıklarını belirterek, bazı ülkelerde 10-15 bin dolar maaşla çalışan hekimler olduğu örneğinin verilmesini mantıksız bulduğunu kaydetti. Erdoğan, "Ben Anadolu’ya uzman doktor, cerrah gönderemiyorum. Bu derece sıkıntının yaşandığı ülkede görevimiz çözüm bulmaktır" dedi. Başbakan açıklamaları ile yurt dışından hekim getirmek konusunda kendisinin ve Hükümetin kararlı bir tavır içerisinde olduğunu belirtti (www.medimagazin.com.tr 06.03.2006).
Tüm bu söylenenlere-yazılanlara bakıldığında Sayın Başbakanın doktorları kendisini mağdur etmiş olan, paracı, kartvizit veren, kendisi kadar veya daha fazla para alacak olan veya alan, bununla birlikte bazı ülkelerde ucuza bulunabilip "ithal edilebilecek" bu ifade edildiğinde de "çılgına dönen", yüzde 81’i zaten tam gün çalıştığı halde tamamının böyle çalışmaya zorlanabilecek insanlar olduğu anlaşılıyor
Bu ifadeler tamamen basından kısa bir turla derlenmiştir. Özet olarak doktorların Başbakan tarafından "kötü insanlar" olarak algılandıklarını söylemek abartılı gözükmüyor
Belki Başbakanın konuşmalarında doktor ifadesinin şimdiye kadar nasıl geçtiğinin daha sistematik bir analizi tabloyu daha nesnel olarak ortaya koyacaktır.
Sonuç olarak Sayın Başbakan doktorları sevmiyor, onları sık sık kendisi ile karşılaştırıyor ve olumsuz figürler olarak sunuyor
Sadece bunlardan dolayı onların çalışma koşullarını kötüleştirmeye yöneldiğini söylemek belki haksızlık gibi gözükebilir, bununla birlikte "hekim emeğini ucuzlaştırıp sermayeye peşkeş çekmek" gibi bir suçlamanın yanında benimkisi "hafif" kalır
Son söz olarak: "Eskiden doktorların hastaneleri vardı, şimdi bu politikalar ile hastanelerin doktorları" olacak gibi gözüküyor