Akupunktur Çincedeki “Chen-Chiu”nun Batı dillerindeki açılımı olan “Acus-Puncture” (iğne- batırma) kelimesinin dilimize uyarlanmış halidir.
Akupunkturun ilk olarak milattan yaklaşık 4000 sene önce ağrıları dindirmek amacıyla Uzak Doğuda keşfedildiği-uygulandığı bilinmektedir. Bazı araştırmacılar Hunlar ve Uygurlar’ın iğne benzeri sivri cisimler kullanarak ilk defa akupunktur tedavisini yaptıklarına dair arkeolojik bulgular olduğunu bildirmektedirler.
Zamanla, Uzakdoğu felsefeleri olan Yin- Yang, beş element, kainat akış zamanı teorilerinin, modern tıp felsefesiyle birleşmesiyle akupunktur açısından çok önemli ve değerli bilgiler ortaya konulmuş ve günümüze aktarılmıştır.
Akupunkturla tedavi 17’nci yüzyılda Çin’den Fransa’ya ve oradan tüm Avrupa’ya yayılmıştır. Akupunkturu Avrupa’ya ilk getiren ve tanıtan hekim Wilhemen Ryne (1683) olmuş, sonraları George Sovlie De Morand (1950) tarafından kaleme alınan beş ciltlik “Çin’de Akupunktur” adlı eser bu alandaki en önemli dönüm noktalarından birini oluşturmuştur.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), akupunktur tedavi yöntemini bilimsel olarak kabul etmiş ve alt başlıklar halinde sıraladığı hastalıkların tedavilerinde uygulanabileceğini onaylamıştır (1979). Son çeyrek yüzyılda Avrupa’da, özellikle Avusturya ve Almanya’da, sonrasında Amerika Birleşik Devletlerinde gelişen yeni ekol uygulamalar akupunkturun üniversite bilimsel mantığı içerisinde sorgulanması, araştırılması ve uygulanmasını sağlamıştır. Şu anda ABD’de bilimsel sıralamalarda ilk on içerisinde kabul edilen üniversitelerin hemen hepsinde tıp fakülteleri bünyelerinde bu tamamlayıcı tıp yöntemi ile ilgili birimler bulunmaktadır. T.C. Sağlık Bakanlığı akupunktur tedavi yöntemini 29 Mayıs 1991 tarihli Resmi Gazete ile resmen kabul etmiş ve sonrasında Akupunktur Tedavi Yönetmeliği’ni yayınlamıştır. Bakanlık 1995 yılında ise ülkemizde akupunktur uygulayıcılarının eğitimlerinin oluşturulan Akupunktur Üst Kurulunca değerlendirilmesine ve uygun görülenlere Akupunktur Uygulama Sertifikası verilmesine karar vermiştir. Bu karar doğrultusunda o güne kadar dernekler tarafından yapılan eğitimlere katılan veya yurt dışında eğitim almış akupunkturistlerin belgeleri değerlendirilmiş ve yeni uygulama sertifikaları verilmiştir.
Bu uygulama akupunkturu isteyen her hekimin yapabileceği bir uygulama olmaktan çıkarmış ve aldığı eğitim sonrası bilimsel bir temele dayalı akupunkturist (akupunktur uygulayıcısı) tanımını yaratmıştır.
17 Eylül 2002 tarih ve 24879 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan güncellenmiş son Yönetmelik ile bu tedavi yönteminin uygulanmasına yönelik detaylar ortaya konmuştur. Yönetmelik’in temel ilkelerinden birisi de doktor olsa dahi akupunktur uygulama sertifikası olmayan kişilerin uygulama yetkisi olmadığı, tedavinin sadece bu belgelere sahip tıp doktorları tarafından yapılmasının öngörülmesidir (ayrıca sadece kendi alanları ile sınırlı kalmak kaydıyla diş hekimleri ve veteriner hekimlerin de uygulama imkanları bulunmaktadır).
Akupunktur bilindiği gibi anatomik olarak da detayları belirlenmiş belirli noktalara (düşük elektrodermal rezistans gösteren bölgeler) özel tasarlanmış çok ince iğnelerin uygulanmasıdır. Akupunkturun temel prensipleri içerisinde endokrin, limbik ve otonom sinir sistemlerinin denge içerisinde çalıştırılması yer almaktadır.
Akupunktur noktalarına uygulanan iğnelere çok düşük frekansta elektrik akımı stimülasyonu ile elektro akupunktur; medikal dozda lazer ışını tatbik edilmesiyle ise lazer akupunktur uygulamaları geliştirilmiştir. Bunlar akupunktur uygulama sertifikası sahibi hekimlerin gerçekleştirdikleri bilinçli tedaviler olup, herhangi bir komplikasyon gorülmesi mümkün olmayan uygulamalardır.
Akupunktur uygulaması ile analjezi, sedasyon, hemostasiz, motor fonksiyonlarda iyileşme, immün sistem ve metabolizma üzerinde bir çok olumlu etkilerin oluştuğu gözlenmektedir.