Aile büyüklerinin bayramını kutlamak için İzmir’deyiz. Gazetelerde, TV kanallarında çoğunlukla bildik aynı türden haberler: Apartman aralarında kesilen kurbanların görüntüleri. Kaçan boğanın yakalanmasına yönelik insanlık diyemiyorum, hayvanlık dışı uygulamalar. Alkollü araç kullananların, gece yarısından sonra yaptıkları trafik kazaları. Kırmızı ışıkta geçen teyzenin otobüs altında kalışı. Banyo yaparken şofben gazından zehirlenerek ölenler. İlk iki günde çocukların yılbaşı hediyesi, Hasan Cemal’in ‘Cumhuriyeti Çok Sevmiştim’ini bitirdim. Oldukça detay ve genelde okuru ilgilendirmeyen pek çok ayrıntıya girilmiş. Cumhuriyet de sol görüşler savunulurken, akşamları yalılarda yazarlarıyla viskili, konyaklı toplantılar, şirketi ele geçirmek için verilen mücadeleler ve Bizans oyunları. Oldukça sıkıcı bir kitap, atlaya zıplaya bitirdim,
Attila İlhan’ın ‘Gazi Paşa’, Hurşit Tolon’un ‘Sevr’e Giden Yol’, Erol Mütercimler’in ‘Bu Vatan Böyle Kurtuldu’, Robin Sharma’nın ‘Koza Kelebeği Bilmez’, adlı kitaplarını da yanıma aldım. Osmanlı Devleti’nin son günleri, on dokuz ve yirminci yüzyıl siyasi tarihi, kurtuluş savaşı, özellikle ilgilendiğim konular.
Bu nedenle önce ‘Sevr’e Giden Yol’u ibretle okuyorum.
İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya’nın daha I. Dünya savaşı sürerken Osmanlı’yı parçalamak için aralarında yaptıkları pazarlıklar ve anlaşmalar: Mart 1915’te ‘İstanbul Anlaşması’, Nisan 1915’te ‘Londra Anlaşması’, 1916’da ‘Sykes-Picot Anlaşması’, 1917’de ‘Saint Jean de Maurienne Anlaşması’! Suriye’nin Fransızlara, Irak’ın İngilizlere, Doğu Anadolu’nun Ruslara ve Antalya bölgesinin İtalyanlara ahlaksızca bölüştürülmesi.
Kitabın geliri ‘Türkiye Gaziler Vakfı’ ile ‘Çocukları Suç ve Suçlulardan Koruma Vakfı’na bırakılmış. Ellerine sağlık Hurşit Tolon Paşa.
Bundan 40 yıl, önce lise tarih derslerinde bunlar anlatılmazdı.
Sanki Sevr’de parçalanma birden ortaya çıkıvermiş gibi. Dedeleri bizi parçalamaya çalışmış olanların torunlarının kurduğu şu ‘Avrupa Birliği’. Hani şimdilerde girmeye can attığımız. İngiliz Mark Sykes, Fransız Georges Picot kimlerdir? Çanakkale’de Osmanlı ordusundan 1915’te kaçarak itilaf devletleri saflarına geçen Muhammed Şerif El-Faruki hangi değerli bilgileri düşmana vermiştir. Parçalanmaya ne gibi katkıları olmuştur? Mondros’ta, Sevr’de kimler koca devleti aciz ve komik duruma düşürmüşler, o günlerde kimler haklarımızı savunamamışlardır. İki yıl sonra nasıl olmuş da savaştan sonra ülkemizden çekip gitmelerinin ardından isteklerimizi kabul etmek zorunda kalmışlardır. Şimdi gençlerimiz bu gerçeklerin ne kadarını biliyorlar?
Günümüzde de Sykes ve Picot gibi ülkemizi pervasızca dolaşan, yabancı ajanlar var mıdır? Dün olduğu gibi, bugün de Avrupalıların ülkemiz hakkında, kendi aralarında gizli görüşmeleri, toplantıları ve kararları mutlaka vardır. İstemeden veya bilinçli olarak, satır aralarında bunları ağızlarından kaçırırlar. Hangileri ayıklanarak değerlendirmeye alınıp, analiz ediliyor. Bu işte toplam kaç kişi çalışıyor?
Avrupa Birliği komisyonunda görev alanların bu tarihi gerçeklerden ve şimdiki gizli oluşumlardan haberleri var mıdır? Yoksa, sadece önlerine konulan metinleri imzalamakla mı yetiniyorlar?
Saygılarımla.