Her ne hikmetse, ben tatil günlerinde hiç bir şey yazamıyorum. Bilgisayar, internet, gazeteler hepsi elimin altında olsa bile yazamıyorum. İlle de, yazılarımı kaleme aldığım, odam ve masam olacak. Tutuculuk işte. Üç ay süren tatilimizi yeni bitirdik. Ev internetini giderken dondurmuştuk, bugün açıldı. Artık başlayabilirim.
Tatilde neler mi yaptım. Denize bile eskisinden çok daha az girmişimdir. İşte hep orada karşımda. Evet tam da karşımda duruyor. Ha bugün ha yarın derken günler geçti gitti. Önceleri, sabahları erkenden yürüyüşlerim olurdu. Bir baktım erken kalksam da, yürüyüşler de tarih olmuş.
Sabah ilk işim kahvemi içtikten sonra, markete gidip gazete almak oluyor. İnterneti telefonumdan takip ediyorum. Yazıları oldukça ufak, bir sure sonra insanın gözleri yoruluyor. Bu yüzden, arkadaşların ‘Akademik Akıl’da çıkan yazılarını bile çokça takip ettiğim söylenemez. Vakit buldukça kitap okudum. Komşumuz avukat Güray bey ile kitap değişimi yapıyoruz. Onda bulunan kitaplar bende olmuyor. Ben de olan onda olmuyor. Bu şekilde her ikimiz de çokça okuduk. Evler karşı karşıya, çoğunluk dışarıda oturuyoruz. Arada birbirimizi gözlüyoruz. Onda bir kitap varsa, benim elimde de bir başkası oluyor.
Tatili Kuşadası ve Bodrum arasında gidip gelmelerle geçirdik. Kah yalnız, kah çocuklar ve torunlarla gürültü, patırtı ve neşe içinde.
Davutlardan Güzelçamlı’ya, kumsalın bitiminde, kenarlarına palmiye fidanları dikilmiş, yan yana yürüyüş ve bisiklet yolları var. Başından sonuna kadar hiç yürümedim. Beş, belki de altı kilometre, hatta daha uzun bile olabilir. Sabah yürüyüşlerinde genelde hep yalnız olurdum. Bir saat yürüyüş ve sonrasında kısa süreli denize girip, sonrasında evin yolunu tutardım. Gençler henüz uykudalar. Erken saatlerde yürüyenler, çoğunlukla orta yaşlılar, emekliler ve otellerde konaklayan sportmen yabancılar. Onlar koşuyor, bizimkiler yürüyor. Onlar atletik, bizler göbekli ve tombul. Ancak bazı hanımlar grup oluşturmuşlar. Çimenlik alanda, hep birlikte hocaları eşliğinde spor yapıyorlar. Gündüzleri denizde olan aileler ve gençler, daha çok piyasaya akşam yürüyüşleri için çıkıyorlar. Bisikletler de çeşitli, bazısı üç tekerleklisine biniyor. Kimileri de elektrikle gidenine. Anlayacağınız motoruna spor yaptırıyor. Bisiklet yoluna biz yayalar girmiyoruz. Nadiren polis ve temizlik araçları görülüyor. Onlar da işlerini yapıyorlar. Güneş burada denizden battığından, haliyle batışını izleyenler çok oluyor. Bazısı fotoğraf çekiyor, bazıları filme alıyor.
Geceleri yol boyunca kafelerden müzik sesleri geliyor.
Yolda maske takanlar azınlıkta. El emeği takılar, kuruyemiş, midye satıcıları, dondurmacı, mısırcı, kitapçı, incir, üzüm getirenler, hepsi de sırasıyla aralıklarla dizilmişler.
Hemen arkamızda, pazar benzeri ufak ve kapalı bir alışveriş merkezi var. Giysi, havlu, çarşaf satanlara rağbet fazla. Bir dükkanda, canla başla çalışanın, çarşafçının kendi kızı olduğunu öğreniyoruz. Zeki görünümüyle bizim de dikkatimizi çekti. Liseyi yeni bitirmiş, merakla sınav sonuçlarını bekliyor. Yerleşmeler belli olunca tekrar uğradık. Dokuz Eylül Tıp Fakültesi’ni kazanmış. Büyükler, ‘olacak olan bokundan belli olur’ derlerdi. İleride onun çok başarılı olacağına inanıyoruz. Kendisine bu uzun yolda başarılar diledik.
Pazar günleri Davutlar pazarı oluyor. Ege’nin tüm bolluk ve bereketini orada görüyoruz. Her şey çok taze, balıkçıdaki balıklar bile. Yufka satan genç kıza, ‘yufkaları annen mi açıyor’ dedim. Babam yapıyor dedi. Lise sona geçmiş. Üniversiteye hazırlanıyormuş. Tıbbın puanı yüksek olduğundan, öncelikle hemşireliği tercih edeceğini söyledi. Bakalım kısmet olursa seneye gittiğimizde, nereyi kazandığını öğreniriz.
Z kuşağı bunlar, her şeyi çok yakından izleyip takip ediyorlar. Bilgiye, bizim kuşaktan çok daha kolay erişiyorlar. Bu yüzden hedeflerini önceden belirleyebiliyorlar.
Dördüncü Covid aşılarımızı, ben Milas Devlet Hastanesi’nde, eşim Söke Devlet Hastanesi’nde yaptırdık. Milas hastanesi çok yeni, ancak yeri oldukça sapa, mahalle arası dar yollardan tepeye doğru çıkılarak ancak ulaşılıyor. Komşulara da, dördüncü aşılarını olmalarını öğütledim. Etrafımızda, aşısını olmayan yok gibi. Ya da ben görmedim. ‘Mumun ışığı dibine vurmaz’ derler. Kuzenim memlekette, aşısını olmamış, çok yakında, Covid’den kaybettik. Telefon edip bir sorsaydı diyorum da, artık bir önemi kalmadı. Bundan böyle, akademik akıl yazılarını daha yakından takip ederim. Tatil sonrası, ısınma turlarına başladım artık. Gerisi diğer yazılara.
9 yorum
Tam bir tatil yazısı kaleminize sağlık sevgili dostumuz
Hoş geldiniz; yazılarınızı özlemiştik; dileriz siz yazmayı biz de okumayı sürdürebiliriz.
Sevgi ve saygılarımla.
Hoş geldiniz hocam, hem sizi hem Güzelçamlı yi özlemiştik. Anlatımınızla sanki oralarda gezip bir tanıdığına rastlamış gibi oldum.
Çok akıcı ve samimi bir yazı. Çok beğendim. Diğer hikayelerinizi bekliyorum 👏👏👏
Demekki tatillerimiz hemen hemen aynı geçiyor ben inatla gazetemi okumayı bırakmadım okuyamadığım kitaplarımı okudum tabiiki gencliklerimizdeki tatillerden farklı ama güzel. Demekki artık yazılarını bekleyebiliriz Haldun selamlar sevgiler
Varlığıyla gurur duyduğumuz saygıdeğer Hocam, yazınızla yazlık günlerimizi tekrar anımsadık. Sevgi ve selamlarımızı gönderiyorum.
Hocam siz tatil sürecini ne güzel yazmışsınız herşey var. Ailedeki dede konumundan yürüyüş gruplarına, pazardan çevreyi tasvire, hekim olarak dördüncü aşı ile bize verdiğiniz mesaja kadar. Elinize sağlık…. sizi özledik..
Eline kalemine sağlık ,sevgili Dostum.
Yorumlarıyla beni yüreklendiren arkadaşlarım, hepinize gönülden teşekkürler. Sizler okudukça ve yorumlar yaptıkça, ben de yazmaya devam edeceğim. Saygılarımla.