Bundan yaklaşık üç ay önce medyaya "Bir anne makineye bağlı kızının fişini çekerek hayatına son vermekle suçlanıyor" diye bir haber yansımıştı. O dönemde ötanazi tartışmaları tekrar gündeme geldi. Daha sonra yapılan incelemeler ve doktorların ifadelerinden annenin 22 yaşındaki kızının boğazındaki hortumu düzeltirken yanlışlıkla çıkarttığı anlaşılmıştı. Zira geçtiğimiz günlerde annenin bu davadan beraat ettiği haberlerini okuduk.
Bu olay bana, yoğun bakımlarda yaşanan benzer durumlarda doğru davranışın ne olabileceği konusunda düşüncelerimi sizlerle paylaşma fikrini verdi.
Sözünü ettiğim, yoğun bakım ünitelerinde yatan beyin ölümü, bitkisel hayat ve derin komadaki hastaların tedavilerine devam edilmeli mi, devamın sınırı ne olmalı ve tedaviye son verme kararını kim vermeli? Kısacası pasif ötanazi uygulanabilir mi ve buna kim karar verecek?
Daha önce bu köşede yazdığım "Ötanazi: İnsanlığın Yere Çakıldığı Nokta" yazımda da belirttiğim gibi, aktif ötanaziye kategorik olarak karşıyım ve taammüden adam öldürmeye denk görüyorum. Ancak pasif ötanazi denilen, yaşaması suni solunum cihazı ve yoğun bakıma bağlı olan kişilerden bu desteklerin çekilmesi ile yaşamın sonlan(dırıl)ması fiilinin tartışılmaya değer olduğunu düşünüyorum. Bunları okuyan eski öğrencilerim ve meslektaşlarım şaşırabilirler, zira eskiden pasif ötanazinin de tartışmasız olarak yanlış olduğunu düşünüyordum. Ne yaparsınız ki, hayattaki pek çok şey gibi insanların bazı düşünceleri de zaman içinde değişiyor.
Bilindiği üzere yoğun bakım hem hasta hem hasta yakını hem de sağlık çalışanları için çok zor ve zahmetli bir dönemdir. Hasta yaşam mücadelesi verir, sağlık çalışanları hastayı hayatta tutmak ve durumunu iyileştirmek için çaba harcar, hasta yakınları ise acı, üzüntü ve merak içinde içeriden gelecek iyi bir haber için dışarıda bekler. Yoğun bakım aynı zamanda da sağlık hizmetlerinin en pahalı olanıdır. Bir gece yoğun bakımda yatan hasta için sigorta kurumları sağlık kurumlarına normal yatakta yatan hastanın 10-15 katı fazla para öder. Ayrıca, yoğun bakımda yatan hastaların prognozları ve yaşam süreleri (yatağı işgal edeceği süre) belirsizdir. Bu hastalar %90-95 oranında ölürler, fakat yoğun bakımda kalma süreleri farklıdır.
Şimdi, bu kadar yüksek oranda ölümle sonuçlanan bu sürecin uzatılmasının faydası kimedir? Hastaya olabilir mi? "Hayır". Nasılsa kesine yakın ölecektir, çektiği acılar yanına kâr kalmaktadır. İnanç boyutu ile düşünenler, "Sabredip sevap kazanır" diyebilir, ama bu mümkün değildir, zira şuur kapanmış, irade yok olmuştur, dolayısıyla müspet veya menfi mükellefiyet üzerinden kalkmıştır. Düşük ihtimalle hayatta kalsa bile çok ciddi şekilde engelli olacağı için yaşamasının kendi açısından bir faydası ve anlamı olmayacaktır.
Faydası hasta yakınlarına olabilir mi? Başta "Evet", sonra "Hayır". Başlangıçta iyileşme ümidi vardır, ondan sonra nasıl olsa öleceğinden veya çok ağır şekilde engelli kalacağından kendilerine yükten başka bir şey olmayacaktır. Mistik boyutu güçlü olanlar yakınlarına "hizmet edip" sevap kazanmak düşüncesinde olabilirler. Onlara da şunu söylemek lazım, sevap kazanmanın daha ucuz bir yolunu bulsalar iyi olur. Günde 1.5-2 bin lira harcayarak sevap kazanmak inancın tevekkül ve iktisat anlayışıyla da çelişir.
Yoğun bakımda uzun süre hasta tutmanın sağlık çalışanına faydası olabilir mi? Kısmen "Evet". Bir defa bu işten büyük gelir elde etmekteler. O yüzden her hastane yoğun bakımını olabildiğince büyük yapmaya çalışır. Öte yandan zahmetli bir hasta grubu ile ilgilendikleri için ve yeni hasta kabul etmek adına hastaların kısa süre burada kalmasını isterler.
Madem yoğun bakımda uzun kalmak her üç tarafın da yararına değil, o zaman teşhisi (beyin ölümü, bitkisel hayat, derin koma) kesinleşen hastanın fişinin çekilmesine kim karar verecek? Hasta veremeyeceğine göre bu kararı hasta yakınları vermeli. Onlar da bunun manevi yükünü taşımak istemeyebileceğinden dolayı bu kararı tedavi ekibi vermeli. Bu hem hasta yakınının işini kolaylaştıracak hem de sağlık çalışanlarının profesyonelliğinin bir parçası olan kaynakların akılcı kullanımını sağlayacaktır.