BİRLİKTE YAŞAM PROJESİ OLAN DEVLET VE ONUN ANAYASAL İLKELERİ.
BU İLKELERİN ODAK NOKTASINI OLUŞTURAN KARDEŞLİK PRENSİBİ.
DESENE BİR DEVLETİN HÜCRELERİ TOPLUMSAL BİRLİKTELİK, TOPLUMSAL SÖZLEŞME VE TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞME.
DEVLET* : Kur’ân’da, (يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ ادْخُلُواْ فِي السِّلْمِ كَآفَّةً) “Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe girin” buyurulmuştur. (Bakara 2/208)
Ayetin ifadesi bir yönüyle devlet olmaya bir yönüyle de topluca barış ve güven içinde yaşamaya işaret eder. Bu da bir yönüyle sosyal güvenliktir.
Hicret, adil bir düzen kurmak için çıkılan yolculuğun adıdır.
Bu nedenledir ki Peygamberimiz (sav), hicretten sonra ilk iş olarak Medine site devletini kurmuştur.
Bu da Peygamberimizin sosyal hukuk alanındaki en önemli sosyal siyasetidir.
Bu dönemde, devletleşme ve anayasa gibi kurumsallaşmaya gidilmiştir.
Devlet bireysel ve toplumsal sözleşme ile kurulan bir organizasyondur.
Bu dönemde Sosyal güvenlik, devletin asli görevlerinden biri kabul edilmiştir.
ANAYASA : Bir devlet kurmanın en önemli şartı, toplumsal sözleşme olan anayasasıdır.
Hicretten sonra Peygamberimizin oluşturduğu ilk anayasa, Medine vesikasıdır.
Bu vesikada Müslüman, Müşrik ve Yahudilerin temel hak ve görevleri belli esaslara bağlanmıştır.
Medine anayasası, haklar konusunda tüm paydaşlarına eşit haklar içermektedir.
Öyle ki Medine sözleşmesiyle kabile ve aşiretlere bakılmaksızın tüm halk, tek çatı altında toplanmış ve tek ümmet kabul edilmiştir.
Bu anayasada sosyal güvenlik adına Cahiliye örf ve âdeti olan, “âkile (sigorta)” sistemi de revize edilerek yerini almıştır.
Bu anayasanın 3-13. maddelerle bireylerin sosyal güvenlikleri teminat altına alınmıştır.
Peygamber’in bu uygulaması, sosyal güvenliğin bir devlet görevi olduğuna, bireye ise anayasal bir talep hakkı doğurduğuna işarettir.
Bu da bize bireylerin sosyal güvenliklerinin bir insan hakkı, bir devlet görevi olduğunun göstergesidir.
KARDEŞLİK (VATANDAŞLIK): Sosyal güvenliğin adeta odak noktasını “kardeşlik ilkesi” oluşturur.
Bu sosyal siyaset projesi karşısında malı olmayan, geçimini temin edemeyen insanlar, adeta fevç fevç İslâm’a girmeye başlamış, böylece hem dünyada sosyal güvenliğe kavuşmuşlar hem de ahiretlerini kazanmışlardır.
Bu sosyal güvenliği temin edilen mustazaflar, gerçek bilginin etrafında kenetlenerek düşman tehlikesine karşı tevhit olmayı sağlamışlardır.
Bu tevhit ruhuyla Müslümanlar, fitne ve fesatları ortadan kaldırmış, “sıratı müstakim” olan ana yola / otobana çıkmışlar ve yürüyüşlerini öyle sürdürmüşlerdir.
Bu sosyal hukuk düzeni, İslâm kültürünün öteden beri öngördüğü bir toplumsal hayat ideali olmuştur.
İnsanlık tarihinde benzeri görülmemiş böylesine önemli bir olay, ilk İslâm toplumunda gerçekleşmiş olması itibariyle, İslâm tarihinde “ sosyal adâletin tesisi” ve “toplumsal dayanışmanın sağlanması ” yolunda atılmış oldukça önemli bir adım olsa gerekir.
Tarihte kurulan birçok sosyal müessesenin teşekkülü, bu kardeşlik ilkesi temelinde oluşmuştur.
Görüldüğü üzere Müslüman bireyin değer yargısı, sadece kendini kurtarmak değil top yekûn insanlığın kurtuluşu için mücadele etmektir.
Tarihteki kardeşlik /vatandaşlık ilkesi, devletlerin ve sosyal güvenlik müesseselerinin de temelini oluşturmuştur.
Keza Peygamberimiz (sav), bu kardeşlik projesini inşa ederek kısa sürede sosyal adaleti gerçekleştirmiş, toplumsal bütünleşmeyi sağlamıştır.
Tarihte kurulan birçok sosyal müessesenin teşekkülü, bu kardeşlik ilkesi temelinde oluşmuştur.
Görüldüğü üzere Müslüman bireyin değer yargısı, sadece kendini kurtarmak değil top yekûn insanlığın kurtuluş için mücadele etmektir.
Tarihteki kardeşlik /vatandaşlık ilkesi, devletlerin ve sosyal güvenlik müesseselerinin de temelini oluşturmuştur. DEVLET, ANAYASA VE KARDEŞLİK =BİR SOSYAL GÜVENLİK PROJESİDİR. Saygılarımla.