Şu anki yaşantımızı düşünüyorum. Teknolojinin geldiği noktada, hayatın hemen hemen her anında, yeni teknolojik ürünleri, az ya da çok kullanıyoruz. Aslında bir çoğunu da kullanmak zorundayız.
En erken buluşlardan biri olan ateş, daha sonraları elektrik, ampul, radyo, televizyon, telefon, internet gibi iletişim araçları, ulaşım teknolojileri ve sayısız yeni buluşlar. Elbette ki en sonunda hayatımıza giren bilgisayarlar, akıllı telefonlar, 3 boyutlu teknolojiler, sanal gerçeklik ve yapay zeka.
Bir çoğunu kullanmak zorundayız diyorum. En temel ihtiyacımız olan su; olmazsa olmazımız. Doğanın, varoluşun ve canlılığın en temel molekülü. En doğal şekliyle varolan suyu kullanmak için şehirlere, evlerimize, musluklarımıza kadar getirdik. Öyle ki evimizde akan sular kesilince yaşamak imkansız sanki. Elektrikler kesilince, radyo-televizyon yayınları durunca, telefonlar çekmeyince, internet bağlantısı kopunca, ulaşım araçlarımız çalışmayınca, bilgisayarlar, akıllı telefonlar yanımızda olmadığı zamanlar sanki hayat duruyor, onlarsız her şey aksıyor.
İşin mutluluk boyutunu düşünüyorum. Musluktan akan suyu seyredip mutlu hayallere dalanımız var mı? Ama bir ormanda yüksekten akan suyun, aşağıya çağlayarak dökülüşünü, suyun sesini ve akışını izleyen insan, deniz ya da göl kenarında oturup ufuklara dalan, dalgaların sesini ve kıyıya vuruşunu izleyen insan sonsuz mutludur.
Bir elektrik ışığında, en renklisi ve hareketlisi de olsa ne kadar mutlu olabilir insan. Oysa mum ışığı veya kumsalda yakılan bir ateşin etrafında, çıtır çıtır yanan bir şömine ateşi karşısında neler hissederiz? Doğalgazla ısınan evlerimizde sıcacık mutluyuz belki ama bir soba veya kuzinenin ısıttığı odada hissedilen mutluluk.
Lüks bir arabayla, hızlı trenle, büyük bir gemiyle, uçakla yapılan yolculuk konforlu ve hızlıdır. Ama bir köy yolunda ya da nehir kenarında ata binmek, suyun üzerinde küçük bir sal ya da sandalla gezmek ve dahası yürümek, koşmak nasıl da mutlu eder insanı.
Hayatın akışı içinde, akıllı telefon ve bilgisayarlarımızdan ulaşabildiğimiz her şey, sağladığımız tüm bilgiler, herkesle ve her şeyle iletişim halinde olmak ve her işimizi görebilmek midir gerçek hedefimiz? Uzaktakilerin sadece sesini duyabilmek veya görüntülü konuşmak bize ne kadar yeter? Onlara kavuşup dokunduğumuz, koklayıp, sarılıp öpebildiğimiz zaman hissedilen mutluluk neyle ölçülebilir?
Ben, mutluluk beş duyu ile yaşanmalıdır diye düşünüyorum. Ama bir toplum içinde yaşamaya evrilmiş olan insanın buluş ve teknolojileri geliştirerek ilerlemeye ve daha rahat yaşamaya da ihtiyacı olduğu kesin.
Hayatımıza giren yenilikleri ve teknolojik buluşları takip etmemiz şart. Herhangi bir yeniliği yaşantımıza almadığımız zaman, onunla bağlantılı olan bir diğerini anlamamız ve kullanmamız da ne yazık ki mümkün olamıyor.
Bugün hayatımızın bir parçası olan akıllı telefonları ve bilgisayarları kullanmayan insan bir çok işini yapamıyor veya bir çok şeye ulaşamıyor. Maillerimize, mesajlarımıza bakamadığımız gün bir çok şeyi kaçırıyoruz, iletemiyoruz. Her meslek alanında, bilgisayarları kullanmadan artık işleri yürütemiyoruz. Tüm bilgiler dijital ortamlarda saklanıp depolanıyor. Müvekkil dosyaları, hasta kayıtları, laboratuvar inceleme sonuçları, makaleler, dersler, her şey dijital ortamdan ilerliyor.
Ciddi bir pandemi yaşadığımız 2 yıldır bunu çok daha yoğun hissediyoruz. Eğitim ve öğretim, tüm dersler, sunumlar, birçok şirket çalışmaları çoğunlukla hala uzaktan ve sanal olarak gerçekleşebiliyor. Şu an sizlere yazdığım bu satırları da bir ekrandan okuyorsunuz.
Bütün bunları düşününce, her insanın yeni teknoloji ürünlerini ve gelişmeleri izleyip, en azından temel gereksinimler için yetecek kadarını kullanıp, hayatına alması gerekliliği doğuyor. Bunu yapmayan insan, ne yazık ki üretmek, faydalı olmak, rahat yaşamak ve her şeye yeterince ulaşabilmekten uzaklaşıyor.
Teknolojinin gittiği en uç yer olan ‘’metavers (artırılmış, sanal gerçeklik)’’ ve ‘’yapay zeka’’ şu an gündemimizde. Bir gözlük takıp üç boyutlu ama gerçek olmayan sanal bir dünyada yaşanan ve yaşanacak olanlar bir yana; beş duyumuzla görüp, işitip, tadıp, koklayıp dokunarak yaşanacak gerçek mutlulukları asla terkedemeyiz. İnsanın kendi zekasının ürünü olan tüm bilgi, buluş ve becerilerin yüklendiği, her türlü teknolojik üstünlükle donatılmış, kendi yarattığımız robot veya bilgisayar benzeri yapay zeka ürünlerinin, bir süre sonra bizleri de yönetmeye başlaması ve hatta insan zekasının önüne geçmeye başlamasına izin veremeyiz.
Sosyal medya iletişimlerimiz, dijital sunumlarımız, yazılarımız, eğitim, öğretim ve mesleki sanal kullanımlarımız mutlaka olmalı ama asla gerçek mutluluklarımız ve birlikteliklerimizden fazla ödün vermeden bunları yapabilmeliyiz. Akıllı telefonların ve bilgisayarların içinde yaşayan sanal mutlu bir robot olmak yerine, teknolojiyi gerektiği kadar kullanabilen, gerçek evreni, gerçek duygularla yaşayan, gerçekten mutlu bir insan olabilmemizi diliyorum.
1 yorum
Teknoloji, tüm alanlarda özellikle generatif yapay zeka sayesinde çok daha ileri yerlere gidecek. Bazı insanlar geçmişe özlem duyarlarsada, tüm bu ilerlemelerin hayatımızı ne kadar büyük ölçüde iyileştirdiğinin farkında olmak gerekiyor.
Toplum olarak, bu teknolojik dönüşümü günlük yaşantımıza entegre etmeyi ve genç neslin eğitimini daha da genişletmeyi öğrenmeliyiz. Teknoloji ve yapay zeka, hayatımızın bir parçası haline geldi sizinde belirttiğiniz gibi. Ancak bu araçları sadece tüketmek değil, bilinçli bir şekilde kullanmamız lazım. Eğitim sistemimizi genç neslin bu konuda bilinçlendirmeye yönelik daha kapsamlı hale getirmeliyiz. Bu şekilde, geleceğimizi şekillendirecek büyük bir kitle oluşturabiliriz. Gençlerin teknolojiyi bilinçli ve etkili bir şekilde kullanabilmesi için dijital okuryazarlık eğitimi verilmeli ve kodlama ile dijital tasarım gibi alanlara yönelik kurslar düzenlenmelidir.
Ancak unutulmaması gereken bir unsur bu konuda, generatif yapay zekanın insanın yaratıcılığını şu ana kadar tamamen yerine koyamamış olması ve ileride de böyle olacağıdır. Yani insanın yaratıcılığı ile birleşince generatif yapay zeka ve insan işbirliği, gelecekte daha da heyecan verici sonuçlar doğuracak. Bu işbirliği, yeni fikirlerin, inovasyonların ve çözümlerin doğmasını sağlayacaktır.