Hayat Büyük Türk Sözlüğü “tercih”in karşılığını “Bir şeyi diğerinden üstün tutma, daha ziyade beğenme” olarak belirtmektedir. Türk Dil Kurumu’nun internet sitesinde mevcut sanal sözlükte ise “tercih”in karşılığı, “yeğlemek” olarak verilirken yeğlemek ise “Diğerlerinden daha üstün görüp bir şeye yönelmek” olarak tanımlanmaktadır. Kelime manasından gidildiğinde tercih yapmak “Bir şeyin çeşitli saikle üstün tutulması, ilk sıraya konulması” demektir.
Bireyi tercih yapmaya sevkeden nedenler, her ne kadar bireysel nitelikte görülse de gerçekte temelinde, içinde yaşadığı ve bireyin gelişimine çok önemli katkısı olan sosyal çevrenin şekillendirdiği nedenlerdir. Sosyal bir varlık olan insan, dünyaya doğuşu ile birlikte, hayatının her döneminde kendisini farklı sosyal çevre içerisinde bulur. Aile, sokak, okul, meslek çevresi gibi. İşte insan bireyselleşme süresinde, içinde bulunduğu bu sosyal çevrenin değer yargıları içinde olumlu ya da olumsuz eklenerek tercihlerini ortaya koyar. Yani sözlük anlamı ile bazı kişileri, bazı eylemleri, bazı duyguları daha üstün görüp ön plana çıkarır. Tıp Fakültesinin birinci sınıfında anlattığım tıp tarihi ve tıbbi deontoloji dersi ile, ikinci sınıfında anlattığım tıbbi etik dersinde en çok vakit ayırdığım kelimelerden birisi “tercih”tir. Çünkü ben “tercihi” sözlük anlamının dışında “Bir şeyi ya da bir şeyleri reddetmek” olarak kullanmaktayım. Bir muhakeme yöntemi ile eğer tercih etmek bir şeyi diğerinden üstün tutmak anlamına geliyorsa, tercih etmemek de bir şeyi diğerinden üstün tutmamak anlamına gelir. İşte bu mantık yöntemi ile tercih etmek aslında bir şeyleri reddetmek anlamına gelir. Eğer size yapılan “Ne içersiniz?” teklifinde “Çay içerim” tercihini kullandıysanız, içilebilecek diğer şeyleri –kahve, ayran, ıhlamur vs- reddetmişsiniz demektir.
Tercih yapmanın ne anlama geldiği de işte burada ortaya çıkmaktadır. Çünkü, reddetmek anlamına gelen tercih yapmak aynı zamanda kaybetmek demektir, elveda demektir. O nedenle bireyin hayatının her anında tercih yapmak en zor ve en önemli iştir.
Üniversite sınavına giren başarılı öğrenci ilk tercini tıp fakültesi olarak yaptıysa yani hekimliği kendisine meslek olarak seçtiyse diğer meslekleri reddetmiş demektir. İnsan yaşamını ve yaşamı kaliteli kılan sağlığın korunmasını amaç edinmiş hekimlik mesleğini tercih etmekle kısa süreli eğitim-öğretimi reddederek ömür boyu eğitim-öğretime talip olmuştur. Gün yirmi dört saat, mesaiye talip olarak günün belirli bölümünde çalışmayı reddetmiştir. Çalışmasının karşılığında parasal zenginlik yerine gönül zenginliğine evet demiştir.
Tercihlerini, birçok değişkenin etkileşiminde gerçekleşen, temelinde insan yaşamı olan zor bir meslekten yana kullanan hekimlerimize yönelik şiddet olaylarında, son günlerde bir artış söz konusudur. Şiddet olaylarının failleri “hak arama” iddiasında bulunmaktadırlar. Oysa ki tercih ettikleri yasa dışı yol, hukuku dolayısıyla Devlet’i reddederek daha olayın başlangıcında kendilerine kaybettirmektedir.
Şu unutulmamalıdır ki; ayakları altında cennet olan analarımızın, vatan denilen cenneti bekleyen askerlerimizin, yurdumuzun refah içerisinde yaşaması için üreten işçilerimizin ve iş adamlarımızın, yarınlarımızın teminatı olan evlatlarımızın sağlıklarının korunmasına talip olmak için bu mesleği tercih etmiş olan hekimlerimiz asla ölümsüzlük vaad etmemiştir, edemezler de. Dikkat ve özen yükümlülüğünün getirdiği sorumlulukla mevcut şartlarda en iyiyi yapmaya talip olmuş hekimlerimiz bu mesleği tercih ederken, hastane koridorlarında, hastane otoparklarında hastaları ya da hasta yakınları tarafından sövülmeyi, dövülmeyi, metal bıçağa ya metal kurşuna hedef olmayı hiçbir zaman düşünmemişlerdir.
Hele bir hukuk devletinde asla.