Orta Afrika’nın ilk yerlileri olan ve bugün Papua Yeni Gine ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde yaşayan Afrikapigmelerinin 150 cm kadar olan kısa boylarını açıklamak için ileri sürülen seks seleksiyon kuramının bugün için durumu açıklamaktan uzak olduğu görülmüştür. Zira pigme olanlarla pigme olmayanların genetik yapılarında farklı genler içerdiği ortaya konmuştur. Diğer yandan, klasik genetik örneklerinden biri olan deri rengi; koyu siyahtan beyaz tene kadar değişen bir yelpaze göstermektedir. Koyu deri rengine sahip olan insanlar derilerindeki bol pigmentasyondan dolayı güneşin zararlı ultraviyole ışınlarından korunabilmektedirler. Yukarıda sıralamaya çalıştığım birkaç örnek ve daha niceleri, elde edilen belirli veriler ve inanışlara göre, değişik adlandırmalarla dar çerçevede tartışma konusu haline getirilmiştir. Bunların en ünlüleri Darwin, Lamarck, doğal seleksiyon, evrim sıralanabilir ve daha pek çoğu bu çerçeve içerisine sokulabilir. Ben bunlardan herhangi birisinin yanında ya da karşısında olmadan yeni yapılan bir araştırmanın sonuçlarını aktarmakla yetineceğim. Bu bulguları okuyucularımın şu ya da bu dar kalıp içerisine hapsederek değişik anlamlar yüklemeyeceğini umut ediyorum, zira bunlar birer bilimsel bulgudur ve o çerçevede değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Ünlü Cell dergisinde, 14 Şubat 2014 tarihinde Cambridge (ABD)’den Pardis Sabeti ve arkadaşlarının terleme mutasyonları ile ilgili bir araştırması yayımlandı (Cell, 2014;152(4):703-13.). Bu araştırma doğal olarak pek çok bilimsel dergi ve medyada yer alma olanağı buldu, örneğin; Newscientist dergisi (20 Şubat 2013, Numara 2905). Ayrıca, Ludwig Maximilian Üniversitesinden Prof. Dr. Wolfgang Enard, bu araştırmanın şimdiye kadar bu konuda yapılan araştırmaların en iyisi olduğunu söyleyerek konunun altını özellikle araştırmacılar için çizmiştir.
Sözü edilen araştırmacılar dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan 179 kişinin tüm genom analizini yapmışlar. Bu kişilerden elde ettikleri DNA materyalini 1000 Genom (1000 G) Projesi adı verilen bir proje çerçevesinde, DNA üzerinde belirledikleri 412 bölgeyi Bileşik Çoklu Sinyal Testi (Composite Multiple Signals Test, CMS Test) yöntemi ile araştırmışlar. Araştırmacılar özellikle EDAR geni üzerinde yoğunlaşmışlardır. Bu genin bir versiyonu olan ve EDAR370A adı verilen gen, sadece bazı Doğu Asya kökenliler ile Amerika yerlilerinde yaygın olarak bulunmuştur. Araştırma ekibi, EDAR370A geninin bundan 30 bin yıl önce ilk kez Çin’de ortaya çıktığını hesaplamıştır.
Harvard Tıp Fakültesinden birbaşka araştırma grubuda EDAR370Aalelini farelere aktararak ne gibi değişiklikler olduğunu araştırmışlar ve genetik olarak değiştirilmiş olan bu farelerin ayaklarında çok daha fazla ter bezi olduğu, kıllarının daha kalın olduğu ve daha az yağ bezi içerdikleri gözlenmiştir (Yana Kamberov el al., Cell,152(4):691-702, 14 February 2013).Keza, EDAR370A aleli taşıyan Asya kökenli insanların saç telleri daha kalın olmakta ve Çin’in Han bölgesindeki EDAR370A aleli taşıyan kişilerde normalden daha fazla ter bezi bulunmaktadır. Bir başka bulgu da,vücut kokusu ile ilgili olan ABCC11 gen varyantının bu bölge insanlarında daha sık bulunmasıdır.
Bütün bunların ne önemi var derseniz, araştırmacılar örneğin; ter bezlerinin sıcak ve nemli Çin ikliminde daha fazla terleme sonucunda daha serinleyebileceğini, vücut kokusuyla ilgili olarak da kişiyi daha az ya da çok kokar hale getireceğini ileri sürmektedirler. Hangi tarafta yer alırsanız alın ya da hangi inanışta olursanız olun, sonuç olarak yaratıcı tarafından getirilmiş olan insan mutluluğunu ve rahatını sağlayacak şekilde bazı düzenlemelerin olduğunu kabul etmek zorundasınız. Doğadaki her şey, adına ne derseniz deyin ya da nasıl tanımlarsanız tanımlayın, en yüce yaratık olan insanoğlunun mutluluğu ve huzuru için yaratılmıştır ve tabii kendisi de.
Yeni bir konuda yeniden buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.