Terminal dönemdeki hastalarla ilgili etik çatışma yaratan en zengin alan, kanser, AIDS gibi terminal dönemli hastalıklar ve terminal dönemdeki hastanın bakımıdır. Yaşamı uzatma kararları, bireysel gereksinimler ve arzuları dikkate alan kararlar, riske karşı yararlılığı dikkate alan kararlar, çoğunlukla terminal dönemli hastalıklarda yaşanır. Her bir karar farklı sonuçlara yol açabileceği için kararlarda fikir birliğine ulaşmak güç olabilir. Sağlık elemanları, hastalar ve aileler hastanın iyiliği için en iyi kararları vererek, en olumlu sonuçlara ulaşmayı amaçlarlar. Bütün bu durumlarda hastanın hekimi ona empati ile yaklaşmalı ve sorunları çözücü olmalıdır.
Geçmişte, yaşam sonu ile ilgili etik çatışmalar, hasta ve ailenin ekibe katılarak birlikte karar verilmesi ile çözülme kavuşturulmuştur. Ancak günümüzde, teknolojik gelişmeler ileri tıbbi müdahaleleri beraberinde getirirken, bu müdahaleleri uygun şekilde kullanma ya da müdahaleleri sonlandırma konularında yeni tartışma alanları ortaya çıkmıştır. Bu tartışma alanlarına uygun çözüm yolu gösterecek rehberlerin yetersizliği, tartışma yaratan konuların mahkemelere aksettirilmesi ve yasal yanıtlar aranması ile sonuçlanmaktadır. Bu durum, sağlık elemanlarını karar vermede daha tedbirli davranmaya ve etik ilkelere daha sıkı bağlanmaya itmektedir.
Yine burada hastanın, hastalığı, prognozu, uygulanacak tedaviler ve sonuçlarıyla ilgili bilgi edinme hakkı vardır. Hasta, bilgi edinmek istemediğini belirtirse, onun yerine kimin bilgilendirilmesini istediği sorulmalıdır. Özellikle yaşam desteği sağlayacak müdahalelere ilişkin bilgi, müdahalenin olası risk ve yararlarını, bu müdahaleye alternatif oluşturacak diğer müdahaleleri içermelidir. Bir müdahalenin birçok riskinden hangilerinin açıklanacağına ilişkin kararda, en yaygın görülen ve ender görülse bile en ciddi sonucu yaratan risklerin seçilmesi gerekir. Bilgi vermek kadar, müdahaleye ilişkin onay alınması da önemlidir. Bu onay uygun ve yeterli bilgilenmeye dayanmalıdır. Yaşam sonu bakıma ilişkin fikir ayrılıklarının incelendiği mahkemelerde, kararda etkili olan ilkeler şunlardır;
a.Hastalar istemedikleri tedaviyi reddedebilirler. Karar verme yeteneğine sahip hastalar, yaşamalarını sağlayacak tedaviyi bile reddetme hakkına sahiptirler.
b.Karar verme yeteneğine sahip olmayan hastalar için önemli kararlar vekili tarafından verilir.
c.Yaşamı destekleyici tedavinin sonlandırılması isteği, ne cinayet ne de intihar olarak görülür.
Mahkemeler, yaşam desteği sağlayan tedavinin sonlandırılması sonucu hastanın ölmesine izin verilmesiyle, hastanın ölmesine neden olmak arasındaki ayrımı çok iyi yapmaktadırlar.
Hastanın karar verme kapasitesi:Yaşam tehdit edici hastalığı olan hastalardan çok azı, ölüm anına kadar karar verme kapasitelerini koruyabilirler. Birçok hasta yaşamın sonlarına doğru, bu kapasitelerini kaybettikleri periyotlara sahiptirler. Bu hastalar için yaşamı destekleyici tedavi kararları, önceden hasta tarafından belirtilmemiş ise vekili tarafından verilir.
Komadaki hastalar, bebekler ve küçük çocuklar veya mental problemi olan kişiler karar verme kapasitesi olmayan grubu oluştururlar. Bazı metabolik hastalıklara sahip, dezorganizasyonu olan ya da erken demanslı hastalar değişik derecelerde karar verme kapasitesine sahip olabilirler. Yaşamın sonuna yaklaşan hastalarda, önemli sağlık bakım kararları verilmeden önce hastanın karar verme kapasitesi değerlendirilmelidir. Hastanın karar verme kapasitesinin olmadığına ilişkin deklarasyon yasal ifadelerle yapılabileceği gibi, hekim ve psikiyatristin değerlendirmesinin basit kaydı ile de mümkündür. Hastanın karar verme yetersizliği, iki hekim tarafından değerlendirilip kaydedilmelidir.
Uzun zamandır uzmanlar, terminal dönemdeki hastaya yarar sağlamayan ya da çok az yararı olan agresif tedavi ya da yoğun bakımın, değerli tıbbi kaynakların boşa harcanmasına yol açtığını savunmaktadır. Bu uzmanlara göre, uygun palyatif bakım sunularak bu hastaların çoğunluğu daha insani, saygıdeğer bir ölüm yaşayabilirler. Ayrıca, bu tür hastaların son günlerini geçirdikleri yoğun bakım ünitelerindeki bakımın günlük maliyetleri oldukça fazladır. Ancak, karar verme yeteneğine sahip hastalar, istemedikleri tedaviyi reddetme hakları olmasına rağmen, bunlardan bazıları terminal dönemlerini yoğun bakım ünitelerinde geçirmeyi tercih etmektedirler. Bu arada ölüm sürecini uzatmak üzere gerçekleştirilen tıbbi müdahalelerin, hastanın onayı alınmaksızın yapılabildiğini gösteren çalışmalar da vardır. Bu arada yoğun bakım ünitelerinde de birçok etik sorun olmaktadır. Ancak bu konu da ayrı bir yazı içinde değerlendirilebilir.