Özet
Termodinamiğin ikinci yasası, evrendeki tüm sistemlerin zamanla daha düzensiz hale geleceğini ifade eden entropi ile ilgilidir. Ancak yaşam aynı zamanda bu kaotik yasaya rağmen belirli bir düzen oluşturarak varlığını sürdürmeye çalışan, özel bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yazıda entropi ile ilgili kavramsal bir yorum yapılarak yaşamın nasıl bir düzene ulaştığı ve evrenin en genel yasasına deyim yerindeyse meydan okuma niteliğini taşıyıp taşımadığı tartışılacaktır.
Giriş
Evrenin en temel fizik yasalarından olan termodinamiğin ikinci yasası, sistemlerin zamanla düzensizliğe doğru ilerlediğini belirtmektedir. Bu durum entropi artışı olarak ortaya çıkmakta ve evrenin kaotik bir sona doğru ilerlediğini göstermektedir. Bununla birlikte yasa kaçınılmaz bir kader gibi her şeyin yavaş yavaş düzensizliğe sürüklendiğini de ortaya koymaktadır. Ancak yaşamın yasaya karşı gelerek düzen oluşturma ve varlığını devam ettirme yeteneği olduğu ve bunun da büyük bir paradoks yarattığı gerçeği de aşikârdır. Diğer ifadeyle yasa evrenin kaçınılmaz sona doğru aktığını söylerken aynı zamanda yaşamın var oluşunu ve mücadelesini de anlamamıza yardımcı olmaktadır. Her şey bozulmaya, çözülmeye, çürümeye hatta ölmeye mahkûmken yaşam bunun tam aksine bir direniş hikâyesi yazmaktadır. Bu durum belki de entropiye meydan okumadır.
Entropi ve Yaşamın Direnişi
Entropi tüm fiziksel sistemlerin zaman içinde daha az organize hale gelmesini ifade etmektedir. Ancak yaşam entropiye karşı koyarak belirli bir düzen yaratmaya çalışan, karmaşık biyolojik ve kimyasal sistemlerden oluşmaktadır. Bitkilerin fotosentez yoluyla güneş enerjisini kullanarak organik maddeye dönüştürmesi, canlı organizmaların metabolik faaliyetleri ve evrimsel süreç, yaşamın kaotik yasaya karşı verdiği en çarpıcı örneklerdir. Örneğin bir çiçeğin açması, bir bebeğin ilk nefesi, yıldızlar arasındaki ahenk hepsi entropiye karşı bir düzen oluşturma çabasını göstermektedir. Ancak bu çaba sınırlı bir zaman diliminde gerçekleşmekte ve tüm canlılar sonunda termodinamiğin ikinci yasasına boyun eğmek zorunda kalmaktadır.
Yaşamın Doğası ve Varoluşu
Yaşamın doğası, entropiye rağmen bir düzen kurma çabasıdır. Her doğan gün, her büyüyen umut adeta varoluşun en büyük mucizesidir. Ancak bir gün her şey bu kaçınılmaz yasaya boyun eğecek ve sonunda dağılacaktır. Yıldızlar bile sönecek ve galaksiler de yalnızlığa karışacaktır. Ama o güne kadar yaşam tüm güzelliğiyle var olmaya devam edecektir.
Sonuç
Yaşamın entropinin kaotik doğasına rağmen bir düzen oluşturarak varlığını devam ettirmeye çalışan, geçici bir olgu olduğu gerçeği açıktır. Ancak bu sürecinin geçici olması, onu daha da anlamlı kılmaktadır. Her yaşam formu, termodinamiğin kaçınılmaz yasasına rağmen düzene ulaşmaya çalışmakta, ona direnmekte ve evrenin sessizliğine karşı adeta bir melodi gibi yankılanmaya devam etmektedir. O bir anlık kıvılcım gibidir. Örneğin bir ağaç yaprağını dökmeden önce güneşi son kez selamlamakta ve bir kuş da gökyüzünde süzülürken sonsuzlukla adeta dans etmektedir.
Yaşam aynı zamanda zamanın akışı içinde bırakılan bir iz ve varoluşun kaçınılmaz gerçeğidir. Evrenin en derin sessizliği bile bu varoluş sürecinin izlerini taşımaktadır. Tüm canlılar büyük döngünün parçası olarak doğanın belirlediği sona doğru ilerlerken varlığını sürdürmek için içgüdüsel bir direniş sergilemektedir. Her nefes ve her adım kozmik düzenin yasalarına karşı verilen bir karşı duruştur. Zira yaşam entropinin acımasızlığı ve katılığı içerisinde, var olmayı sürdürenlerin hikâyesidir.