Üniversite giriş sınavlarında tıp fakültesini tercih eden öğrencileri, kayıt yaptırdıkları fakültelere bakılmaksızın, başarı puanlarına göre sıralamışlar. Altı yıl sonra tıpta uzmanlık sınavı (TUS) sonuçlarına göre, adayları fakültelerine bakılmaksızın tekrar sıralamışlar. Görülmüş ki sıralama değişmiyor. Yani öğrenciler tıp fakültelerine hangi sıradan girdi iseler aynı sıradan çıkıyorlar. Bu sonuca göre, tıp fakültelerinin öğrencilere katkısı belirleyici değil. Belirleyici olan, öğrencinin zeka seviyesi ve çalışma disiplini oluyor. Öğrenci Hacettepe, Cerrahpaşa, Akdeniz veya Pamukkale Tıp fakültesini tercih etmekle TUS başarısı açısından bir şey kazanmıyor veya kaybetmiyor.
En azından bir fakülte bu kuralı bozuyor. ÖSYM’nin 2017 yılı TUS raporuna göre, Pamukkale Üniversitesi, sınava giren doktorların sınav notu ortalaması bakımından Türkiye’de 12. devlet üniversitesi oldu. Pamukkale Üniversitesine altı yıl önce kayıt yaptıran bu doktorlar, üniversite giriş puanları ortalamasına göre Türkiye’de 23. sırada imişler. Bu demek oluyor ki, 23. sıradan aldığımız öğrencilerimizi fakülte olarak 12. sıraya taşımışız. Bu hakikaten büyük bir başarı.
Bu başarının bir açıklamaya ihtiyacı var. Bildiğim kadarı ile Türkiye’de birinci sınıftan itibaren ”Probleme Dayalı Öğrenim Modeli” (PDÖ) uygulayan tek fakülteyiz. Öğrencileri öğrenme ortamına doğrudan çeken, onlara bilgiyi yüklemek yerine bildiklerini kullanmak, varsa eksiklikleri kendilerinin tamamlaması, yani öğrenmeyi öğretmek üzerine kurulu bu sistem, yetkin birer saha hekimi yetiştirmek bakımından mükemmel kurgulanmışken, ilaveten TUS başarısı da göstermiş olması bonus oldu.
Pandemi bize uzaktan eğitimi zorunlu hale getirdi. Bu durumun ne kadar süreceği belirsiz. Bundan sonrası için bu modelin süreklilik arzetmesi bile söz konusu. Pandemi var veya yok, bizim mevcut eğitim sistemini modernleştirmemiz gerekiyordu zaten. Pamukkale Tıp Fakültesinin uyguladığı, ders anlatmak yerine öğrencilere verdiği hasta örnekleri üzerinden problem çözdürmeye çalışırken, öğrencilerde merak uyandırma, merakını okuyarak ve araştırarak giderme yöntemi, ters yüz öğrenime geçiş için bir altyapı olarak kullanılabilir. Ters yüz öğrenmenin birçok uygulama metodu olmakla birlikte, ben anlaşılır olması bakımında önerimi anlatayım.
Tüm dersler sanal ortama kaydedilir. Öğrenciler bu dersleri istediği zaman dinler. Kütüphane bu sistemi desteklemek üzere yapılandırılır. Öğrenciler sınıflara dinledikleri ve öğrendikleri üzerinden tartışma, aklındakileri sorma, pekiştirme amaçlı gelir. Dersler 30 dk ile sınırlı olur. Önceden dersleri izlemiş olan öğrenci sınıfta eğitim ortamına interaktif katılabilir. Dijital ortamı öğrenmenin içine katmak Z kuşağını yakalayacaktır.
Pandeminin sebep olduğu zorunluluk nedeniyle Pamukkale Tıp Fakültesinde, şu anda benzer bir uygulamayı yapıyoruz. Derslerimizi görseller eşliğinde anlatarak video kaydını yaptık. Videoları sanal ortama yükledik. Öğrencilerimizle ders saatinde sisteme bağlandık. Önceden ders videosunu izledikleri için çok verimli bir ders işledik. Sorduğum sorulara tatmin edici cevaplar aldım. Onların da kafalarındaki sorulara cevap bulma imkanı oldu. “Ters Yüz Öğrenme” modeline geçilir ise, pandemi sonrası öğrenciler ders videolarını yine önceden izleyecekler ama tartışmasını sanal ortam yerine sınıflarda yapacağız.
Pamukkale üniversitesi “Ters Yüz Öğrenme” uygulamasının pilot üniversitesi olabilir. PDÖ eğitim modeli uygulamasındaki 20 yıllık tecrübemiz bu konuda yol gösterici olacaktır.