Nicedir dikkat ediyorum. Tıp mensupları arasındaki özel sohbetlerde hastalarıyla ilgili dedikodu ve konuşmalar sürüp gitmekte. Özellikle bazı hekimlerimiz sayıları az da olsa, gizlilik ilkesine pek uymuyor gibi. Aslında sohbetler özel de olsa hekimlerin birbirlerine veya diğer kişilere hastalarının mahremiyeti veya hastalıkları ile ilgili bilgi veya konuları anlatmamaları gerekir.
Ben şahit olduğum bazı konuşmaları esefle karşılamaktayım.
Bilindiği gibi gizliliğe saygı ilkesi önce hastayı korur. Gerçekten hekim tarafından hasta sırlarının açıklanması ile hasta zarar görür. Sırrın açıklanması, hastanın menfaatlerini zedeler. Ayrıca sırrın açıklanmaması, toplum açısından bazı yararlar sağlar. Bundan başka hekimlik sırrının açıklanması, tıp mensuplarına duyulan güveni sarsar. Bu da dürüstlük ilkesinin çiğnenmesine neden olur.
Ancak belirli hastalıkların toplum sağlığını tehlikeye düşürmesi, toplumu tehdit etmesi bunların açıklanmasını zorunlu kılmaktadır.
Hekimle hasta arasında ahlaki bir ilişki vardır. Bu ilişkinin her zaman canlı tutulması ve hastanın tıbbi işlemleri sırasında ona herhangi bir zarar verilmemesi gerekir. Böylece zarar vermeme ilkesine uyulmuş olur. Ayrıca bilgisayar kullanımında hekimlerin ve yanlarında çalışanların gizlilik ilkesine uymaları gerekmektedir. Yine bilgisayarların tıpta kullanımı ile ilgili yasal düzenlemenin yapılması hekim-hasta ilişkilerinin ahlaki yönünden dolayı çok önemlidir.
Böylece şu konulara etik açıdan dikkat etmek gerekir. 1. Bilgisayara hastalara ait bilgiler doğru yüklenmelidir. Bilgisayardan hasta ile ilgili bilgileri yalnız hekim almalıdır. Burada birçok görevli kişinin bilgisayarın başında olduğu ve onu kullandığı görülür. Böylece bu bilgilerin gizliliğine ne dereceye kadar uyulmaktadır? Yine hasta ile ilgili bilgiler her isteyen kişi veya kuruma verilmemeli ve tıbbi gizlilik ilkesine uyulmalıdır. Bu konuda yasal düzenleme yapılması önemlidir. Yasaların eski ve güncel olmaması da konuyu zorlaştırmaktadır.
Ayrıca, Sosyal Sigortalar gibi birçok ekonomik ve toplumsal faktörler, zaman zaman hekimi, bazı mesleki sırları açıklamaya yöneltir. 1953 yılında Uluslararası Sigorta Birliği, bu yolda bir karar aldı, ancak daha sonra Dünya Tıp Birliği bunu engelledi. Ancak bazı olaylarda hekim, hastasının menfaati açısından bir sigorta hekimine başka makamlara bildirilmemek koşuluyla ve sigorta hekiminin hastanın durumu hakkında bazı sonuçlar elde etmesi bakımından bazı bilgiler verebilir.
Ağır ve riskli hastalığı olanların sırlarının saklanması da bazen sorunlar yaratabilir. Nitekim hastalığın kötü gidişini bazen hastaya söylememek doğru olabilir. Ancak hastanın ölümünden önce yapılacak bazı ailevi durumlar vardır.
Bu bakımdan hastanın yakınlarını uyarmak yararlıdır. Bu arada böyle kritik durumlarda hekimin rapor düzenlemesi de sorun yaratabilir. Böyle durumlarda hekim, rapora yalnız semptomları yazmalı, hastalığın adını açıkça belirtmemelidir. Nitekim Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi’nin 14. maddesi de bu konudan söz eder .
Ülkemizde, 1 Ağustos 1998 tarihli 23420 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Hasta Hakları Yönetmeliği’nde mahremiyete saygı konusu 4. bölümde Hasta Haklarının Korunması başlığı altında ele alınmaktadır. 21. maddeye göre hastanın mahremiyetine saygı esastır. Her türlü tıbbi müdahale hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle icra edilir. Mahremiyete saygı gösterilmesi ve bunu istemek hakkı:
a) Hastanın sağlık durumu ile ilgili tıbbi değerlendirmelerin gizlilik içinde yürütülmesini,
b) Muayenenin, teşhisin, tedavinin ve hasta ile doğrudan teması gerektiren diğer işlemlerin makul bir gizlilik içinde gerçekleştirilmesini,
c) Tıbben sakınca olmayan hallerde yanında bir yakınının bulunmasına izin verilmesini,
d) Tedavisi ile doğrudan ilgili olmayan kimselerin, tıbbi müdahale sırasında bulunmamasını,
e) Hastalığın mahiyeti gerektirmedikçe, hastanın şahsi ve ailevi hayatına müdahale edilmemesini,
f) Sağlık harcamalarının gizli tutulmasını sağlar.
Aynı Yönetmelik’in Bilgilerin Gizli Tutulması başlığını taşıyan 23. maddesine göre de sağlık hizmetinin verilmesi sebebiyle edinilen bilgiler, kanun ile müsaade edilen haller dışında, hiçbir şekilde açıklanamaz. Kişinin rızasına dayansa bile, kişilik haklarından bütünüyle vazgeçilmesi, bu hakların başkasına devri veya aşırı şekilde sınırlanması neticesini doğuran hallerde, bilginin açıklanması, bunları açıklayanın hukuki sorumluluğunu kaldırmaz.
Her etik konuda olduğu gibi bunda da kendimiz yazıp kendimiz okuyorsak, etiğin ne kadar yararı olduğunu da varın siz düşünün.