Ulusal ve uluslararası tıbbi kongreler, ülkemizde bazı branşlarda uygun olmayan biçimlerde gerçekleştirilmektedir. Kongreleri kimlerin düzenleyeceği, hangi organizasyon firmasının yürüteceği, fiyatlandırmaların nasıl yapılacağı, denetimlerin ne şekillerde sürdürüleceği ve sonuçlandırılacağı belirsizdir. Kongrelerde ele alınacak konuların, sunum yapacak bilim insanlarının ve oturum başkanlığı yapacak kişilerin seçilme ölçütleri yoktur. Bu kongrelerden elde edilen gelirlerin, hangi şartlara bağlı olarak harcanacağı, ilgili branş hekimlerine nasıl geri döndürüleceği, milli çıkarlara uygun değerlendirilip değerlendirilmeyeceği tamamen kişisel tercihlere bırakılmaktadır. Bu kongrelerden firmalarca elde edilen ancak açığa vurulmayan gelirler ise ülkemiz için önemli kayıplara neden olmaktadır.
Tıbbi bir branşa ait kongrenin düzenlenmesini, genellikle büyük şehirlerdeki tıp fakültelerinden birinin ilgili anabilim dalı üstlenmektedir. Genellikle, kongreyi düzenleyen ilgili anabilim dalının başkanı, akademik yönden nitelikli olmasa dahi düzenlenecek kongrenin başkanı olmaktadır. Kongre başkanı olabilmek için herhangi bir bilimsel ölçüt yoktur! Bir başkanın, kongre düzenlemesi ile ilgili sınırsız yetkileri varken, başkanlığa seçilme niteliklerine ait kriterlerin bulunmaması bir ironidir. Örneğin böyle bir kongre başkanının önemli hiçbir bilimsel yayını olmayabilir; sorun değildir. Daha önceden yapmış olduğu oturum başkanlıkları veya sunumlar sırasında bazı ciddi bilgi eksiklikleri fark edilmiş olabilir; önemli değildir. Kongre bilimsel kurulu, genellikle ilgili anabilim dalı öğretim üyelerinden oluşur. Kongre başkanı için yukarıda söz edilen konular, anabilim dalının bazı öğretim üyeleri için de geçerli olabilir; bu durum da dikkate alınmayacaktır.
Oysa kongreler, tüm yurt çapındaki üniversite ve eğitim hastanesi öğretim elemanlarından oluşacak bir kurul tarafından bilimsel, adaletli ve güvenilir şekillerde düzenlenebilir. Bu kurulun seçiminde, bilimsel ölçütler önemli bir rol oynamalıdır. Kişilerin ahbap çavuş ile çıkar ilişkilerinin örselenmemesi ve anabilim dallarına tıbbi cihaz alınması gibi basit planların yapıldığı değil, ülkenin ve milletin yararının düşünüldüğü, branşın en iyi şekillerde gelişmesinin hedef alındığı düşünceler ön planda olmalıdır. Ancak bu tip girişimler yapmaya çalışan hareketler, sözü edilen zihniyetler tarafından benimsenmemekte ve engellenmeye çalışılmaktadır.
İlgili kongre başkanı ve o anabilim dalının öğretim üye kadrosu, kongreyi düzenlemek üzere çalışmalara başlarken, en önemli konuların başında organizasyon firmasının seçimi gelir. Başkan istemezse, firmanın seçiminde kimseye söz hakkı vermeyebilir! Eğer ilgili branşın dernek yönetimi de aynı zihniyetin ve birliğin yapısı içindeyse yine kimse sesini çıkarmaz. Veya dernek yönetiminde idealist ve gözü pek kişiler bulunsa dahi, dernek tüzüğünde konuyla ilgili eksiksiz yazılmış herhangi bir madde bulunmuyorsa, yapılacak doğrucu girişimler de çok fazla yol alamayabilir. Firma seçiminde herhangi bir ölçüt ve belirlenmiş bir standardizasyona uyulmaksızın, karar sadece başkanın olabilir. Yani başkanın istediği firma, istediği şartlarda kongreyi yapacaktır.
Firmanın uygun olmayan yollarla saptanmasından sonra taraflar masaya oturur ve ne olduğu belirsiz bir sözleşme yapılır. Bu sözleşmede, ilgili anabilim dalına ve branş derneğine düşecek kazançların oranları saptanır. Genelde, gelirin yarısından fazlasını anabilim dalı alacaktır. Yani ülkenin tüm hekimlerinin katkıları ile oluşan bir kongrenin yarıdan fazla geliri, o branşın en eski anabilim dallarından birine bırakılacaktır!
Buradaki çarpıklık apaçık ortada iken, nedense kimse sesini yükseltmemektedir. Aslında, kongrelerden elde edilen gelirler, tüm ülkenin ilgili branş hekimlerinin eğitimine harcanacağı yerde, kongre yapmanın zahmetine (!) katlandığını söyleyen anabilim dalına aktarılmaktadır. Bu haksız uygulama, toplumsal düşünce sistemine sahip bireyler tarafından değiştirilmeye çalışıldığında, yine büyük bir dirençle karşılaşabilmektedir.
Öte yandan, kongreyi yapacak olan firma ise çok kurnazdır. Firmanın hesaplarına akıl erdirmek çok zordur. Bir iki kalem oynatma ile bütün yararı kendisine ve kendisi ile hareket eden bazı çıkarcılara yontacak şekilde bir hesap çıkarılır. Hatta kongre hesaplarının zararla kapandığı dahi söylenebilir. Bu hesapların ayrıntılı incelenmesini engelleyen çeşitli hileler yapılıyor olabilir. Otel-havaalanı-otel ve oteller arası taşımacılığı gerçekleştir(mey)en şirketlerle, kongrelerde göbek atan şarkıcılarla, çeşitli turistik tur şirketleri ile gizli anlaşmalar yapılmaktadır. Bu anlaşmaların içeriği sorgulanmak istendiğinde, her noktanın kapalı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu düzenbazlıklarla mücadele etmek için yetenekli hukukçulara gereksinim vardır. Firma seçiminde, uzman hukukçuların hazırlayacağı detaylı şartnameler açık olarak ilan edilmeli, bu şartlara uyan firmalar, ulusal çapta bilimsel kriterlere göre seçilmiş olan kongre kurulu ve dernek yönetimlerinin bir araya geldiği toplantılarda kapalı zarf yöntemi ile belirlenmelidir. Firma belirlendikten sonra, kongre sözleşmesi, çok ayrıntılı bir şekilde yine uzman bir hukukçu tarafından, ilgili branşı her türlü olumsuzluğa karşı koruyacak bir şekilde hazırlanmalıdır. Kongre sonrası hesaplar, mali müşavirliklerce incelenmeli ve olabilecek yanlışlıklar düzeltilmelidir.
Bu konu, Türk Tabipleri Birliği’nin önerilerine gereksinim duymaktadır. Bu kuruma yapmış olduğum başvurularım devam etmektedir. Türk Tabipleri Birliği’nin, gerek bilimsel gerekse etik kuralları, ayrıntılı çalışmalarla saptaması ve örnek bir yönetmeliğin oluşturulmasına öncülük etmesi zorunlu hale gelmiştir. Kongre organizasyonlarını, devlet de yakın incelemeye almalıdır; denetim ve belirli kurallar getirilmesi sayesinde standardizasyon sağlanmış olacaktır. Devlet kuruluşlarına yaptığım başvurularım ve önerilerim de bulunmaktadır. İdealist düşüncede olan tüm meslektaşlarımızın benzer müracaatları, konunun yetkililerce önemle ele alınmasını sağlayacaktır. Hekim olarak bizlerin üstümüze düşen görevleri yapmamız ve en azından düşüncelerimizi paylaşmamız gerekmektedir.