İslam dini ticareti teşvik eden bir dindir. Fakat ticareti teşvik ederken de kurallarını belirleyen ve bu kuralların dışına çıkmayı yasaklayan ticari ahlak kurallarını da belirlemiştir. Ne aldatan ne de aldatılan olmadan ticari hayatına devam edilmesini önermiş belli bir kâr oranı getirmemiştir. Kârı belirleyen piyasa şartlarıdır. Bir mal piyasada ne kadar ise üç aşağı beş yukarı bir fiyata satılabilir. Müşteriyi aldatacak kadar fahiş bir fiyatla malı satmak ise caiz görmemiştir.
Malın, üreticiden tüketiciye intikali demek olan ve sermaye kadar gayreti de gerektiren üstelik kâra kadar zarara da dönüşmek ihtimâli bulunan ticari faaliyet, malın, fâidesini artırdığı cihetle helâl kılınmış, hatta teşvik edilmiştir. Hazret-i Peygamber (SAS) bu nedenle “Kazancın onda dokuzunun ticarette olduğu…” hususunu dile getirirken ayrıca “Sadık tüccar; peygamberler, Sıddıklar ve şehitlerle beraberdir.”(Tirmizi, Buyû, 4). diyerek sadık, dürüst ticaret ehlini övmüştür. Fakat aynı zamanda bu insanları uyararak “Her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi maldır.”(Tirmîzî, Zühd, 19), “Âdemoğlunun iki dere dolusu malı olsa bir üçüncüsünü ister. Âdemoğlunun içini / karnını topraktan başka bir şey dolduramaz.”(Buhârî, Rikâk, 10; Müslim, Zekât, 116) dikkat edilecek hususları dile getirmiştir.
Allahu Teala Kuran’ı Kerim’de Nisâ 29’da “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hâli müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar)ile aranızda(alıp vererek) yemeyin! Ve kendinizi öldürmeyin! Allah size karşı pek merhametlidir.” buyurmuştur.
Burada “Nefislerinizi öldürmeyiniz!” ifâdesi, mühim ince bir mana ihtivâ etmektedir. Burada, rûhî hayâtı mahvedip cehennem ehli olmaktan sakındıran bir uyarı vardır. Diğer taraftan kavga ve cinâyetlerin bir kısmının da, haksız yere mal yeme ve kazanma ihtirasına dayandığı hakikatine dikkat çekilir. Bu tehlikelerden korunmak ise, İslâm’ın tayin ettiği ticaret kâideleri içinde kalmakla olur.
Tarihe baktığımızda İslam’ın Uzakdoğu dediğimiz ( Çin, Hindistan, Malezya, Endonezya, Taylan veya batı ülkeleri vb.) ülkelerde yayılması büyük oranda bu adil ve dürüst tüccarların sayesinde olmuştur. Burada yaşayan insanlar bu tüccarlar sayesinde İslamla tanışma şerefine ermişlerdir. Hatta Patani Kralı Antira da 1457 yılında Müslüman olup Patani İslam Krallığı’nı ilan ettiği tarih kitaplarına not edilmiştir..
Sınırsız zenginlikleri dolayısıyla infak, zekat ve muhtelif hayru hasenat ile fakir, garip, kimsesiz, dul, yetim ve muhtaçları gözetecekleri yerde onların haklarını bir vampir iştahıyla gasp edenler tarih boyu hiç eksik olmadığı gibi günümüzde de insanoğlunun ticarette yaptığı hile ve düzenbazlıkların haddi hesabı yoktur.
İslam dininin mevzusu rûhtur. Bedense, ruha yüktür. Dîn, bedene saadet ve rahatlık getirmek davasında değildir. Bilâkis rûhu bedene hâkim kılmak davasındadır. Ticaret, bir merhaleden sonra hırslarımıza gem vurmak olmalı ki, haddi aşıp dünya ve ahiret bedbahtı olmayalım… Tüccar vurguncu, kontrol organları hırsız ve rüşvetçilerle dolu bir cemiyet bünyesinde huzur aramak bir hayal olur. Bu nedenle İslâm Peygamberi “Allah, sizin namazlarınıza, oruçlarınıza değil, para münasebetlerinize bakar.” buyurmuştur.(Kenzul-Ummal, 8435, 8436)
Bu açıklamalar doğrultusunda günümüz ticaret ehli dediğimiz esnafın durumuna baktığımızda acı gerçeği görmemek mümkün değildir. Kendini müslüman olarak ön plana çıkarıp İslâmî olmayan her türlü ticâri ahlaksızlığı, hileyi, ücret ahlaksızlığını, hadsiz kâr oranları ile kısa sürede zengin olma yolunu seçenlerin İslâm’a ve müslümana veya topluma verdiği zararı hiç kimse vermemektedir.
Yılbaşında, sevgililer gününde, anneler-babalar gününde, Noel’de farklı ürünlerde büyük indirim yapan bu ticaret ehlinin Ramazan ayının başlangıcında her türlü gıdaya zam yapması en büyük ahlaksızlık ve merhametsizlik örneğidir.
Niye Ramazan ayında zamlar, fahiş fiyatlar?
Acaba ne oldu? Benzine, elektriğe zam mı geldi?
Asgari ücrete zam mı geldi? Hayır, asla!
Arz-talep dengesizliği de değişim mi oldu?
Döviz fiyatlarında yükseliş mi yaşandı?
Hayır!
Ekonomik durumun kötüye gidişini ön plana sürebiliriz, eleştirebiliriz. Bu ayrı bir durum. Ama zam yapacak hiçbir sebep yokken bunlar yaşanıyorsa ki durum bundan ibaret olduğu malum. Ciddi manada kişilik sorunumuz var demektir.
O halde ey insafsızlar ne oluyor da 600 liralık yemek 1000 TL oluyor, 100 TL olan gıda 200 TL oluyor ?….
Bu nasıl bir insanlık ki Ramazan gelmeden Ramazan pidesinin fiyatı belirleniyor ve ağırlığı azaltılıp fiyatı artırılıyor.!
Hangi inanç ve vicdana veya kurala göre bunu yapıyorsunuz!
Ramazanda kendi insanına bu fahiş zamları kendi insanına reva görenlerin İslâmî kimliği tekrar sorgulanmalıdır.
Bu durumu bununla açıklamak mümkün değil. İnançlarını, sorgulamak lazım……
Çünkü gerçek Müslümanın bunu yapması mümkün değil. Allah bunu Kuran’ı Kerim’de belirtmiş, İslâm Peygamberi bunu belirtmiştir
Veya Hz. Süleyman’ın hikayesinde olduğu gibi kuşun kanadını derviş elbisesi ile kıran avcıya verilen kol kırma cezasına itiraz eden kuşun; ‘Ben kolunun kırılmasına itiraz ediyorum. Sakalının kesilmesini ve dervişlik kıyafetinin çıkarılmasını istiyorum. Ben dervişliğine inandım ve bana zarar vermeyeceğini sandım. Hiç değilse başkalarını aldatmasın’ misali gibi…. Bu insanların manevi anlamda sakalları kesilmeli, dervişlik kıyafetleri çıkarılmalı, Müslüman ve İslâm kisvesine bürünmüş hallerinden arındırılmalı ki İslâm’a, Müslümana, insanlığa zarar vermesinler…..
İşyerine bu İslami temsil etmiyor, aldanmayın yazısı asılmalı…
Devlet Ramazan öncesi bu süreci takip edip en ağır yaptırımları uygulamalıdır.
Bu insanlar İslâmı dinini ve müslümanı temsil etmiyor…
Bunlara aldanıp İslâmî ve müslümanları sorgulayamayız…
Ne yazık ki müslüman olarak çevremize, farklı inançlardaki insanlara örnek olmaktan aciz ve yoksunuz.
Peki Kim?
Ben, sen, o, biz, hepimiz…
Müslümanı öldürmeye gelenin, örnek olarak dirilmesine vesile olmamız gerekirken,
Bizde dirilmeye geleni öldürmeye çalışıyoruz..
Nasıl?
Ruhen, kişilik olarak, inanç olarak…
Bir kişi müslüman olarak bunları yapmamalı ve yapma hakkına sahip olmamalı. Yapacağım diyorsa İslâm kisvesinden sıyrılmalı, müslümanım söylemlerini bırakmalıdır.
Çünkü bu din bunları emretmiyor…
Kura’ni Kerim’de Yüce Rabbimiz müslümanın özelliklerini;
“Müminler kesinlikle kurtuluşa ermiştir;(Mü’minûn, 1)
“Ki onlar, namazlarında derin bir saygı hali yaşarlar;”(Mü’minûn,2)
“Anlamsız, yararsız şeylerden uzak dururlar;”(Mü’minûn, 3)
“Zekâtı verirler;”(Mü’minûn, 4)
“İffetlerini korurlar;”(Mü’minûn, 5)
“Yine o müminler emanetlerine ve ahidlerine sadakat gösterirler;” (Mü’minûn, 8)
“Namazlarını titizlikle eda ederler.”(Mü’minûn, 9)
“Rablerine olan derin saygılarından dolayı sorumlu davrananlar;” (Mü’minûn , 57)
“Rablerinin âyetlerine inananlar;”(Mü’minûn , 58)
“Rablerine ortak tanımayanlar;”(Mü’minûn, 59)
“Verdiklerini, Rablerine dönecekleri inancından dolayı kalpleri ürpererek verenler;”(Mü’minûn, 60)
“İşte bunlar iyiliklere koşup, bu uğurda yarışırlar.”(Mü’minûn, 61)
“Rahmânın has kulları yeryüzünde vakarla yürüyen, cahiller onlara laf attığı zaman, “selâm” deyip geçen kullardır.”(Furkan, 63)
“Yine o iyi kullar, harcama yaptıkları zaman ne saçıp savururlar ne de cimrilik ederler; harcamaları bu ikisi arasında mâkul bir dengeye göre olur.”(Furkan, 67)
“Onlar, Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapmazlar; haksız yere, Allah’ın dokunulmaz kıldığı insan hayatına kıymazlar, zina etmezler. Zira (bilirler ki) bunları işleyen kimse cezasını bulacak.”(Furkan, 68)
“Yine anılan o iyi kullar, asılsız şeylere şahitlik etmezler; boş ve mânasız davranışlarla karşılaştıklarında onurluca çekip giderler.”(Furkan, 72)
“İşte (baskılara karşı) sabretmelerinden ötürü onlara mükâfatları iki defa verilecektir. Onlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızâsı için harcarlar.”(Kasas, 54)
“Onlar büyük günahlardan ve hayâsızlıklardan kaçınırlar, öfkelendiklerinde dahi bağışlarlar. “(Şûra, 37)
“Rablerinin çağrısına uyarlar, namazı özenle kılarlar. İşleri de aralarındaki danışma ile yürür. Kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar.”(Şûra, 38)
“Onlara haksız bir saldırı yapıldığında elbirliğiyle kendilerini savunurlar.”(Şûra, 39)
“Müminler ancak, Allah’a ve resulüne iman eden, sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda malları ve canlarıyla cihad eden kimselerdir. İçleri dışları bir olanlar işte bunlardır.”(Hucûrat, 15)
“Ayetlerimize gerçekten iman edenler ancak o kimselerdir ki, bunlarla kendilerine öğüt verildiğinde büyüklük taslamadan secdeye kapanırlar ve rablerini hamd ile tesbih ederler..”(Secde, 15)
“Ticaretin de satımın da kendilerini Allah’ı anmaktan, namazı hakkıyla kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyamadığı, gözlerin ve gönüllerin dehşetle sarsılacağı bir günden korkan kişiler;”(Nur , 37) olarak belirtmiştir. İslam Peygamberi de kendi hadisi şeriflerinde geniş bir şekilde bu özellikleri dile getirmiştir.
O halde dikkatli bir şekilde şu ayete( farklı manalar içerse de) tekrar kulak vermeliyiz;
” Ey iman edenler! İman ediniz”
123