Bu yazı herkes, ama öncelik ve özellikle tıp doktoru olmak isteyen gençler, tıp fakültesi öğrencileri, tıp fakültesini yeni bitirmiş genç hekimler, bu meslekte bir süredir çalışanlar, onların anne babaları, eşleri, tüm yakın ve uzak akrabaları, apartman komşuları ve bilumum tanışları için kaleme alınmıştır. Neredeyse otuz yıllık bir hekim olan bendeniz, bu yazıyı nihayet kaleme alacak olmanın vicdan rahatlığını ve huzurunu yaşıyorum.
Hayır, asla klişe konulara temas etmeyeceğim! Size mesleğin kutsallığı, meslek aşkı gibi konulardan da bahsetmeyeceğim; zira bunları yazmak en başta bu yazının başlığıyla çelişir.
Ben size gerçeklerden ve çok fazla dillendirilmemiş olanlardan bahsedeceğim. Dolayısıyla bu yazıyı okumadan hemen uyarıyorum sizi, hoşunuza gitmeyecekse burada derhal okumaya son verebilirsiniz. Köprüden önce son çıkış!
Sizce neden doktor olunur? Hiç düşündünüz mü? On sekizinci yüzyılın sonlarında dünyaya gelen yazar ve tarihçi Washington Irving‘in neredeyse herkesin diline pelesenk olmuş bir sözü var, “Büyük insanların idealleri, sıradan insanlarınsa hevesleri vardır.” Aman Allah’ım! Bu söz çok ama çok tehlikeli! Zira, gerçekten artık soyu tükenmiş görünen ve bazen de yalancı olabilen idealleri hortlatabilir. Sıradan bir insanın büyük bir hevesini ideale, o ideali de hayatını alt üst eden bir yaşam tarzına dönüştürebilir pekala. İşte hekimler, bu idealizm gemisine çok binmişlerdir. Bir kere binince de karaya çıkmak maalesef sanıldığı kadar kolay olmamaktadır.
Ebeveynler, yakın çevre ve hatta arkadaşlar genellikle çok şerefli, onurlu, kazançlı, prestijli gördükleri hekimlik mesleğine sizi teşvik etmek için adeta bir meydan savaşına çıkmış gibidirler. Çünkü bir yandan iyiliğinizi, diğer yandan kendi sekonder kazançlarını düşünürler.
Nedir efendim sekonder kazanç? Bu aslında bir hekimlik terimi. Ruhsal hastalıklarda kullanılıyor genellikle. Hastalığın özüyle ilgisi olmayan, tedavi dışı kazanç demek. Bunlar arasında ilgi, sempati, işten kaçınma ve başkalarına baskın olma olarak örnek verilebilir.
Hekimleri yetiştiren ebeveynler, yönlendiren aile büyükleri ve hatta arkadaşlar… Alınmayın ama bir düşünün lütfen; bu sözde hiç mi gerçeklik payı yok şimdi?
Siz düşünedurun, ben şimdi beni hala gülümseten komik bir anımı anlatayım da ne demek istediğim biraz daha netleşsin.
Hiç unutmuyorum, yaklaşık beş yıl önce ailecek de görüştüğümüz bir meslektaşım, bir yılbaşı gecesinde aynen şu sözleri söyledi, “Eee arkadaşım, ne zaman profesör oluyorsun bakalım? Biz de şöyle artık profesör arkadaşımız var deyip, bir hava atalım yahu!” Hayatı boyunca icraatın titrden daha önemli olduğuna inanmış biri olarak, şöyle bir baktım arkadaşıma.”Hiç merak etme!” dedim. “Eli kulağında. Üstelik sana söz, profesör olunca rektörlükten yazı talep edeceğim sana göndermeleri için, belgeyle daha inandırıcı olur, daha kolay hava atarsın. :)))” Tabii o gülmedi ama diğer arkadaşlar kahkahayı patlattı.
İstatistiksel verilere göre, üniversite tercihlerinde tıp fakültesi seçmek hala çok revaçta. Ben de her dersimde sorarım öğrencilerime, neden tıp fakültesini seçtiler diye. Eskiden daha idealist yanıtlar alırken, bugünlerde aldığım yanıt daha çok “İşim hazır olacak.” tarzında. Oysa birçoğu henüz neler yaşayacaklarından habersiz!
Tıp doktorluğunun sizden götürdükleri
Öncelikle tıp doktorluğu sadece bir meslek değil, bir yaşam tarzıdır. Öğrenciyken size sorulan “Aaa latince de mi öğreniliyor?” gibi saçma sapan sorulara hiç değinmeyeceğim bile.
Bir bakarsınız yıllar geçtikçe evinize hastane gereçleri (hasta dosyaları vb. evrak, yığınla tıbbi kitap, yumuşak kalpli olanların konu komşuyu muayene maksadıyla evde yedekte bulundurdukları muayene gereçleri) gelmiş. Hastaneye de mecburi evsel gereçler (yemek yemeye vaktiniz kalmazsa hızla atıştırılacak şeyler, nöbetler için yatak çarşafı ve mutlaka temiz önlük ve giysiler) girmiş. Bu durum ancak dışarıdan bakanlara tuhaf gelir. Sizin için çok normal hatta gereklidir.
Asla çok verimli bir sosyal hayatınız olmaz. En güzel sosyal etkinlikler hastaneden gelen önemli telefonlarla kesilir. Apar topar kalkar, gidersiniz.
Bir modacı ya da kuaför size asla ücretsiz danışmanlık yapmaz ya da hizmet vermez. Ama doktorsanız “Şu başımda asla geçmeyen bir ağrı var’” türünden monologlara alışın, hatta bu nedenle mesai saatleriniz dışında aranmayı göze alın.
Bazen o kadar yoğun çalışırsınız ki, tuvalet ve yemek molasına bile zor yetişirsiniz, asla abartmıyorum.
Şimdi yaşadığımız gibi salgın hastalıklarda savaşta ön cepheye sizi koyarlar. Hayatınızı kaybedebilirsiniz.
Ülkemizde hemen her gün hekimlere sövülüyor, söz tacizi olsa razıyız, kaç meslektaşımız dövüldü ve öldürüldü sizce? İnanın net sayıyı size veremiyor kurumlar artık. Hz. Google’dan yardım isteyin bakalım, net sayıyı göremeyeceksiniz. Ama Covid-19’dan ölen hekimlerin sayısı mevcut. Bu durum bence çok manidar. Neyse bu konuda yorumu size bırakıyorum…
Sonuçta her şeye rağmen nelerle karşılaşacağınıza hazırlıklı olarak tıp fakültesine girip hekim olmak isterseniz ve bilinçli bir tercih yaparsanız kararınıza ancak saygı duyarım.
Ama her şeyden habersiz salt iş bulma kaygısı gibi nedenlerle bu tercihi yapıyorsanız ya da yaptıysanız, bence kimseye kulak asmayın, en yakın limanda gemiden inmek sizin elinizde. Hayat sizin hayatınız, onu nasıl geçireceğinize ve seçimlerinize sadece siz karar verebilirsiniz.
Referanslar
https://tr.wikiquote.org/wiki/Washington_Irving
http://www.psikolojisozlugu.com/secondary-gain-ikincil-kazanc
13.746
önceki yazı
29 yorum
Aydınlatıcı çok güzel bir yazı ??????
Aydınlatıcı çok güzel bir yazı??????
Çok teşekkür ederim ☺️
Doktorluk mesleğini abartısız ve eksiksiz ne de sarih anlamışsınız yavrum. Kutluyorum. Bir de doktorluk mesleğine hayran, ben gibilerin sizler hakkındaki düşünceleri de mutlaka kişiye özgü olmakla beraber ne gurur ne ulaşılmaz bir hazdır. Doktor olmak hem de başarılı bir doktor olmak bana göre mutlak müthiş bir yetidir. Hızlı düşünme, doğru tanı koyabilme , empati yetisi ve insan ilişkileri….. Doktor olabilmek çok yönlü yetkiler kümesidir.
Ve… Bir doktorun hangi meşakkatli öğrenimler sonucu Prop noktasına eriştiğinin sevinci ve haklı gururunu ben sizin ile yaşadım evladım Hande… Yolunuz başarılar ile, huzur ile ve anlaşılmışlıklar ve takdirlerle sürsün gitsin. Ailemizin Medar-ı iftiharı olduğun için sana teşekkür ediyoruz.
Çok teşekkür ederim ?❤️
Katılmamak mümkün değil…Yüreğinize sağlık.
Çok teşekkür ederim ☺️
Güzel ve gerçek bir yazı olmuş. Kutlarım.
Teşekkür ederim Alp
Cok guzel anlattınız yüreğinize sağlık EVET meşakkatli bir görevdesiniz en onde hakkınız ödenmez
Teşekkür ederim ?
Ne kadar içten, sade bir anlatımla gözardı edilenleri yazmışsınız. Kaleminize sağlık.
Ben de içtenlikle çok teşekkür ederim.
çok güzel bir yazı omuş elinize sağlık
Çok teşekkür ederim ☺️
Zevkle okudum, yakınımdaki gençlere de okutacağım, çok faydalanacaklarından eminim, teşekkürlerimle?
Çok teşekkür ederim ☺️ hedef kitle olan gençlere ulaşırsa çok mutlu olurum.
Doktor olmanın zorluklarını çok sade ve duru kelimelerle ortaya koymak herkesin harcı değildir! Kaleminize ve yüreğinize sağlık! Yazılarınızın devamını sabırsızlıkla bekliyorum!
Çok teşekkür ederim ☺️ yazmaya devam ☺️
sayın (bana göre çok genç olan) meslektaşım siz bu mesleğe başlarken ne bekliyordunuz? Merak ettim doğrusu
Merhaba, öncelikle bu soru için teşekkür ederim. ‘’Bana göre çok genç’ dediğinize göre sanırım bir kuşak farkımız olmalı. Ve eğer öyleyse şunu söylemem mümkün, maalesef bizim kuşakta hiç kimse çok bilinçli meslek tercihleri yapamadık. Dolayısıyla neler yaşayacağımızın bilincinde değildik. Bu yazıyı o nedenle kaleme aldım. Eğer siz bilincinde olarak seçti iseniz ne mutlu size !
????Ağzınıza ,kaleminize sağlık, ne kadar da gerçek. Hayal edilen ve yaşanan. Hiç bir zaman popülaritesini kaybetmeyecek ve siz doktorların meşakkati azalmayacak. Kutsal demek eşittir doktor demek ,size kalkan eller gerçekten kırılsın. İyi ki varsınız. ..??
Çok teşekkür ederim ☺️ harika bir söylem ve umarım ? inşallah diyorum.
Ellerinize yüreğinize sağlık, başarı ve sağlık ve huzur dolu günler diliyorum
Çok teşekkür ederim ☺️
Her şeyden önce işinizi seviyorsanız zorlukları hiç sorun olmaz. Ben bu yazıdan gençlere “seveceğiniz işi seçin” önerisini çıkarmak istiyorum. Şikayet edeceğiniz bir iş için yıllarınızı harcamayın. Yazarın böyle bir şikayeti olduğunu da düşünmek istemem.
Bu konuyu ele alan makaledeki herşeye katılıyorum.
Ek olarak şunların da gözönüne alınmasının hekim adayları için yararlı olacağını umuyorum.
Para kazanmak ve zengin olmak için doktor olmamalısınız.
Eğer bu mesleğe kendinizi adar da İYİ BİR HEKİM OLMAYI başarabilirseniz,rahat yaşayabilecek seviyede kazanırsınız.Ama para kazanmayı hedef alırsanız her geçen gün meslekten uzaklaşır ve ticaret erbabına dönersiniz.
Mesleği seçmeden önce hastanelerde-tanıdık bir dr.un yardımıyla-gönüllü hizmetli/gözlemci olarak acil servis ve yoğun bakımlarda 1-2 şer ay çalışma önerilir!
Son olarak da şu iki kitabı okuyup hazmetmelisiniz:
TEK DOKTOR ve
BİRAZ ACIYABİLİR
Ben 1990 yılında OMÜ Tıp fakültesinden mezun oldum. Genel cerrahi uzmanıyım. 1984 yılında girdiğim üniversite sınavında puanım zayi olmasın diye ilk sıraya yazdığım tek tıp tercihi sonucu hasbelkader mu mesleğe atıldım.Meslekler konusunda çevremden ve rehberlik öğretmenlerim tarafından bilgilendirilmediğimden tıp fakültesi nedir bilmeden okula girmiş oldum. Ha mutlu oldum mu genel olarak evet fakat 20 yıllık cerrahi strese bağlı tansiyon gibi bir arkadaşım oldu. Ragıp Kayar kardeşimizin de dediği gibi para kazanmak ve zengin olmak için doktor olma zamanı çoktan geçti. Bu meslek onun için yapılmaz zaten. Ama ortalama 8-10 bin tl toplam maaşla geçim sıkıntısı çekmeden yaşayabilirsiniz. Ülkemiz şartlarında bu para ortalamanın üstünde. Ha insan ilişkilerini sevmiyorsanız ona göre uzmanlık branşları seçersiniz. Seçtiğiniz branşa göre hafta sonlarınız da yıllık izinlerinizde olur rahatlayacak kadar. Her şeye rağmen, bütün törpülemelere rağmen yine de toplumda hekim olmanın saygınlığı tamamen tükenmiş değil…
Ben de çocuk asistanıyım . Hocalarımın gazıyla mesleğe atıldım . Bataklık gibi çırpındıkça battım. İnsanlar ya alıştığından yada kuyruğu dik tutma telaşından şu gerçeği göz aradı etmeyi pek seviyor : Hekimlik , kendini geliştirmenin kendine katkısı olmadığı belki de tek meslek. Öyle yelpazesi de geniş değil tek yol akademi. Yani mesela yabancı dil öğrenmen sana daha iyi hayat şartı sağlamaz . Birşeyler öğrenmen kurslara gitmen de öyle . Sadece sorumluluğunu artırır olası malğraktisten korur dolaylı huzur. İnsanın kendine yatırım yapamamasının adıdır hekimlik