Tıp Fakültesi Öğrencisi ilk 4 yılda lisans, son iki yılında da lisansüstü programlardan biri olan yüksek lisans (master gibi) programı görmektedir (Lisansüstü programları = Yüksek lisans, Doktora, Tıpta Uzmanlık veya Sanatta Yeterlilik). İşte bu yüksek lisans programı sırasında staj ve intern öğrencisi ismi altında yoğun bir pratik ve pratik ile yoğrulmuş teorik eğitime tabi olmaktadır. Fakülteden mezun olması ile birlikte “Tıp Doktoru” ünvanını almakta ve 15 gün içinde mezun olduğu bilgisi Sağlık Bakanlığı’na gönderilip “Pratisyen Hekim” diploması Bakanlık tarafından onaylanmaktadır. Bu nedenle de Sağlık Bakanlığı, “Mecburi Hizmet Uygulamasında” diplomalara el koyabilmekte ve maalesef bunu bir koz olarak kullanmaktadır. Diğer fakülte mezunlarına bakıyoruz diploması, ilgili bir Bakanlık tarafından onaylanan ve ancak ondan sonra mesleğini uygulayabilen başka bir meslek grubu yok. Ancak her fakülte, mezunlarını ilgili bir Bakanlığa bildirme durumundadır. Yine bu arada “Doktor” ünvanını kazandıran başka bir fakülte de yok. Bu unvan, yurt dışında kullanılmakta olan Medical Doctor (M.D) karşılığı olmaktadır.
Tıp doktoru, tıp fakültesinde ister temel bilimlerden, ister herhangi bir klinik branştan birinde (uzmanlık veya doktora), tıp doktoru olmayan ise (eczacı, diş hekimi, veteriner, biyolog, kimyacı, fizikçi, gibi) sadece temel bilimlerden lisansüstü eğitimi (doktora) görebilmektedir. Ayrıca psikolog, sosyolog, fizyoterapistler klinik laboratuarlarında veya terapilerde yararlanılmak üzere, işletme, iktisat, hatta tıp doktoru konumunda olanlar sağlık yönetimi gibi branşlarda doktora eğitimi yapabilmektedirler. Yine bir klinik dalda uzman olan bir tıp doktoru, bu klinik branşın yan dalında üst ihtisas veya temel bilimlerin herhangi birinde ikinci bir lisansüstü program olarak doktora eğitimi görebilmektedir. Bunlardan temel bilimlerle ilgili olan doktora eğitimi için başvuran kişi ister tıp doktoru veya uzmanı, isterse tıp doktoru olmayan, sağlık bilimleri enstitüsünün uyguladığı bir sınavdan, klinik branşlarda uzmanlık veya yan dal uzmanlığı için ise tıpta uzmanlık veya yan dal uzmanlık sınavından yeterli bir puanı almak gerekmektedir. İşte bu aşamaların deyim olarak karşılığı ülkemizde tam olarak belirlenmemiş olduğu için karmaşa devam etmektedir.
Yurt dışında, fakülte kökeni ne olursa olsun temel bilimlerden herhangi birinde doktora eğitimi için Phylosophical Doctorate (Ph.D) terimi kullanılmaktadır. Bu deyim “tıpta uzmanlık” karşılığı olmaktadır. Ancak bu eğitimi görenler, akademisyen olarak bilimsel araştırmacı olmak amacında olduklarından, görevlerini ve çalışmalarını akademisyen olarak devam ettirmektedirler. Ülkemizde ise her nedense ve yıllardır tıp doktoru için kullandığımız doktor (Dr) terimi, bu temel bilimlerin doktora programını bitirenler için de kullanılagelmiş ve bu kullanım maalesef birçok karmaşa yanında, istismarlara da neden olmuş ve olmaktadır. Tıp doktoru olmadığı halde Ph.D programından sonra, alışılageldiği gibi “Dr” ibaresini titrlerinde kullanmaları nedeniyle bazı kişiler kendilerini farklı tanıtıp hasta muayene ve tedavi etmeye kalkışmışlar, bazıları da tıbbi laboratuarlar açarak tıp doktoru gibi aktivitelerde bulunmuşlar (Örneğin biyokimya veya mikrobiyoloji doktorası yapanlar gibi) ve bulunmaktadırlar. Bazıları da sadece tıp fakültesi mezunu iken yaptıkları Ph.D’lerine dayanarak uzman tıp doktoru gibi ticari işler yapmağa kalkışmışlardır.
Konunun çözülmesine yönelik şu görüşlerin tartışılıp olgunlaştırılması uygun olacaktır diye düşünüyorum:
* Tıp fakültesi mezunu, tıp doktoru karşılığı olarak şimdi olduğu gibi Dr. ibaresini kullanmaya devam etmeli,
* Tıp fakültesi mezunu olup tıpta uzman olan, yine şimdi olduğu gibi “Uz. Dr.” veya “………Mütehassısıs Doktor” ibaresini kullanmaya devam etmeli,
* Bir tıp doktoru hangi dalda olursa olsun Ph.D programını sadece akademisyenlik için yapmalı ve bu temelde ilerlemeli. Akademisyenlik tıp fakültesinde veya sağlık yüksekokullarında olabilir.
* Tıp doktoru eğer bir temel bilimler dalında Ph.D eğitimi yapmış olmasına rağmen ticari bir iş yapacaksa bunu ancak pratisyen hekim sınırları içinde yapabilmeli, Ph.D program ismini açık olarak yazıp (biyokimya uzmanı, mikrobiyoloji uzmanı, fizyoterapi uzmanı gibi) bu eğitimini ticari amacına alet edememeli, dolayısıyla bu kişiye sadece pratisyen hekim olarak çalışma izni verilmeli,
* Tıp dışında olanlar da Ph.D eğitimini sadece akademisyenlik için yapmalı ve bunlar açık şekliyle “…..Temel Bilimler Uzmanı” veya kısa şekliyle “TBU” veya beynelmilel olan “Ph.D” ibaresini kullansınlar. Akademisyenlik, sağlık yüksekokullarında veya tıp fakültelerinde olabilir.
* Tıp doktoru olmayan birinin Ph.D eğitimine dayanarak akademisyen olarak tıp fakültesinde görev yapması durumunda, sadece aldığı eğitimin sınırları içinde kalmak üzere tıp fakültesi öğrenci eğitimine katkısı sağlanmalı, araştırmalarını yapmalı, Ph.D programlarında eğitmen olarak yer almalı ve Ph.D mezuniyet sınav jürilerinde yer almalı, ancak Tıpta Uzmanlık Sınav jürilerinde yer verilmemelidir,
* Tıp doktoru olmayan, hangi dalda olursa olsun yaptığı Ph.D eğitimine dayanarak tıbbi hizmet veren bir ticari birim açamamalı, açılacaksa mutlaka uygun uzman bir tıp doktoru ile birlikte çalışabilmelidir.
* Klinik doktora programları olmamalı, klinik bir branşın tıp uzmanlarına yönelik sadece yan dal uzmanlık (üst ihtisas) veya sertifikalı kurs programı olmalı ve Yan Dal Uzmanlık Sınavı aşamasından uzmanlık öğrencisi kabul etmeli.
* Uzmanlık Tüzüğünde yer almayıp yurt dışından “Fellow-Yan Dal Uzmanı” eğitim belgesi olan bir klinikçi veya temel bilimler öğretim üyesi, üniversite kurullarının oluru ile yan dal uzmanlık eğitimi verebilmeli veya sertifika programları düzenleyebilmeli.