Tam gün yasa tasarısı 31 Ocak 2010 tarihi itibariyle Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu Kanun’un 3. maddesine göre öğretim üyesinin ders ve hizmet verme aktiviteleri tanımlandı. Döner sermaye gelirlerinin dağılımı, öğretim üyesine yansıması, devamlı statüye geçiş süreci, sigorta zorunluluğu, haftalık çalışma süreleri vb. tarif edildi. Ancak tıp fakültelerinin eğitim, araştırma, hizmet yükümlülüklerini üstlenen öğretim üyelerinin bu görevlerinin birbiriyle son derece ilgili, hatta birbirine bağlı olduğu bence göz ardı edildi.
Oysa eğitim, araştırma ve hizmet görevlerinden birinin aksaması diğerlerini de baltalayacaktır. Çünkü üniversitelerde eğitim ve hizmet ancak sistematik bilimsel araştırmalarla yürüyebilir ve gelişebilir. Belki de bu nedenle üniversitelerin birinci görevi araştırmadır. Bununla birlikte öğretim üyesinin, etkilediği kitleler bakımından "eğitim" geçmişte olduğu gibi bugün de en can alıcı noktayı oluşturmaktadır. Oysa genel olarak hem dünyada hem ülkemizde öğretim üyesinin araştırıcı ve hizmet verici özellikleri ağırlıklı olarak ele alınmış olduğu halde, eğitici kimliği arka planda bırakılmıştır. Yani öğretim üyesinin bir eğitimci olarak yaptıkları, eğitim komisyonlarında aldığı görevler, tıp eğitimi geliştirme çabaları, fazladan yüklenilmiş bir iş olarak algılanmaktadır.
Ancak bu çok yanlış bir duruştur. Çünkü "geleceğin şekillendirilmesi demek olan öğrenci eğitimi" bir öğretim üyesinin en çok verim aldığı uğraş alanıdır. Ya da bir öğretim üyesinin veremedikleri, geleceğin hekimlerinin yanlışları ve eksikleri şeklinde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca eğiticilik yapabilmek çok büyük yatırımlara, araca-gerece gereksinme duymaz. Esas olan öğrenciye insan organizması hakkında bilgi vermek, onlarla deneyimleri paylaşmak, bulguların kritik yargılanmasını ve sonuçlandırılmasını öğretmek, problem çözmede akılcı metodolojileri kullanma ve yaşam boyu öğrenmeyi sağlamaktır. Tıp eğitimi bu bilgi, beceri ve tutumu vermeye çalışırken teke tek eğitim, konferans eğitimi, öğrencinin aktif olarak kendi eğitimine katılması, yaşam boyu eğitim gibi fenomenlerden yararlanmıştır. Bu süreç içinde tıp eğiticileri eğitici kimliğine yönelik özeleştirilerini yapmışlar ve eğiticilik yeteneklerini geliştirici yöntemlere başvurmuşlardır.
Tıp eğitimi ana bilim dalları hem öğretim üyesinin eğitici kimliğini değerlendirerek geliştirmek için çeşitli geri beslekleri (feed-back), kurs ve yayınları öğretim üyelerine sunmak hem de eğitim programlarının içerik ve veriliş biçimlerini düzenlemek üzere kurulmuştur. Tıp eğitimi ana bilim dalları Avrupa ve Amerika tıp fakültelerinde yaygındır.
Böylesine karmaşık bir süreç olan tıp eğitiminin geri planda kalması geleceğin tıp doktorlarının gelişmesinde çok ciddi yaralar açabilir. Bu nedenle öğretim üyesinin eğitim ve araştırma aktiviteleri gerekirse ek yasa maddeleri ile korunmalı ve geliştirilmelidir.