Bildiğimiz gibi tıp eğitimi uzun süreli, yorucu aynı zamanda maliyeti oldukça yüksek bir eğitimdir. Bu özverili eğitimin en önemli konularından birisi de pratik eğitimdir. Doğal olarak kadavra ve hasta üzerinde gerçekleştirilmesi gereken bu pratik eğitim yasal ve etik değerler açısından bazı sıkıntıları da beraberinde getirebilmektedir.. Ancak pratik tıp eğitimi, tıp eğitimin kesinlikle ayrılmaz ve olmazsa olmaz bir parçasıdır. Pratik eğitimlerin gerektiği kadar verilememesi veya hiç olmaması, hekimlerin tam yetişememesi anlamına geleceği de aşikardır.
Pratik uygulama ile tıp eğitiminin yaşamsal önemine karşılık, eğitim sürecinde kimi zorluklarının bulunması bu alanda eğitim teknolojilerinin kullanımını kaçınılmaz kılmaktadır Sağlık alanındaki bilgiler çok hızlı bir şekilde gelişmektedir. Bu nedenle bu bilgiyi sağlık eğitimi uygulamalarında en üst düzeyde aktarabilmek için yeni teknolojilerden yararlanılmaya çalışılmaktadır. Tıp eğitiminin temel taşlarından birisi olan anatomi bilimi de benzer birçok yenilikten yararlanmaktadır.
Tıp eğitiminin kolaylaştırılması, tıp dünyasındaki gelişmelerin öğrenciler tarafından kolaylıkla izlenmesi ve eğitim sürecinde özümsenmesi açısından bilgisayar ve internet teknolojisini kullanan tıbbi bilişim uygulamalarının önemi büyüktür.
Bilişim teknolojilerinin tıp eğitiminde kullanımı, ders notlarının elektronik ortamda tutulmasından, ders müfredatının internet aracılığıyla öğrenciye ulastırılmasına kadar, hatta sanal gerçeklik ve simülatörler yardımı ile çok karmaşık bir cerrahi girişimi doğal haline yakın bir bir şekilde gerçekçi olarak yapmaya kadar geniş bir aralıkta gerçekleştirilmektedir. Temel tıp eğitimi kapsamında anatomi eğitiminde de sanal gerçeklik uygulamalarından yararlanılmaktadır. Web tabanlı interaktif anatomi atlasları ve disseksiyon programları ile anatomi bilgisinin daha kısa sürede, daha düşük maliyetle ve daha kolay öğretilebilmesini olası hale getirmekte, anlaşılması oldukça zor olan bazı anatomik yapıların öğrenciler tarafından algılanmasını oldukça kolaylaştırılabilmektedir. Bazı organ yapıları web ortamında sanal gerçeklik uygulamaları imkanı tanıyan VRML (Virtulal Reality Markup Language) ile web üzerinden görülebilecek şekilde geliştirilmişlerdir. Bu sayede kavranması zor bazı detaylı yapıların sanal gerçeklik sayesinde anlaşılmaları klasik anatomi atlaslarındaki sabit resimlerle anlatımlarından çok daha kolay hale gelmektedir.
Sanal Gerçeklik (Virtual Reality) en iyi şekilde, teknolojiler koleksiyonu şeklinde tanımlanabilir. Bu teknolojiler kullanıcılara bilgisayarlı veritabanlarında bulunan üç boyutlu simülasyonlar ile gerçek zamanlı olarak, kendi doğal duyuları ve becerilerini kullanarak verimli bir şekilde etkileşime izin vermektedir.
Bütün bu teknolojik gelişmelere ve imkânlara rağmen anatomi eğitiminde kadavra diseksiyonu olmaksızın ideal ve gerçek bir tıp eğitiminin olamayacağı aşikârdır. ‘Anatomi bilgisinden yoksun tıp adamları bir köstebeğe benzerler ve belirsizlikler içerisinde karanlıkta çalışan elleri ile birçok mezarlar yaratırlar’ sözünün altında yatan derin anlam da bu gerçeği ifade etmektedir. Kadavra üzerinde çalışılması yüzyıllardır sürdürülmekte olup, maket kullanımına dayalı eğitim modeli veya yukarıda anlatılan simülatör-sanal gerçeklik benzeri uygulamalar dahil henüz hiçbir teknolojik gelişme bu uygulamanın yerini almaya aday görünmemektedir.
Sonuçlarından verim alınabilen gerçek bir anatomi eğitimi için en fazla 10 öğrencinin bir kadavra üzerinde çalışması uygun görülmektedir. Ne yazık ki ülkemizde bu oran, diğer bir ifade ile yani kadavra başına düşen tıp öğrencisi sayısı istenilenin çok çok üzerindedir. Hatta bazı fakültelerde kadavra dahi bulunamamaktadır. Artan tıp fakültesi ve tıp öğrencisi sayısı ve yasaların uygulanmasındaki çekinceler bu yetersizliğin temel nedenlerini oluşturmaktadır. Gelişmiş ülkelerde kadavra ihtiyacı halkın bağışları ile karşılanmaktadır. Yüzlerce kişi bedenini eğitim ve bilimsel amaçlı olarak tıp fakülteleri anatomi bölümlerine bağışlamaktadır. Gelişmiş toplumların bilime olan inancının ve desteğinin oldukça önemli bir göstergesi olan bu durum maalesef ülkemizde yok denecek seviyededir.
Kanunlarımız çerçevesinde kişi bedenini ölümünden sonra eğitim ve bilimsel amaçlı kullanılmak üzere bağışlayabilmektedir. Bunun yanı sıra böyle bir isteği olduğunu bilinen kişinin bedeni de tüm varislerin onayıyla aynı amaçla bağışlanabilmektedir. Bu konu ile ilgili olarak üniversitelerin tıp fakültelerinin anatomi anabilim dallarına başvurulabilmektedir. Bağışlanan bedenler üzerinde çalışmalar son derece katı tıp ahlakı çerçevesinde, gereken saygı gösterilerek yürütülmekte, daha sonrasında kişinin vasiyeti ya da yakınlarının isteği doğrultusunda cenaze işlemleri dini vecibelere uygun olarak titizlikle yapılmaktadır. Vefat eden bir kişinin yaşayanlara verebileceği, hiçbir maddi değerle ölçülemeyecek en değerli hediyesi, bedenini insanlığın ve bilimin gelişimine adamasıdır.
Son olarak, tıp eğitiminin en önemli modelitelerinden birisi olan kadavra eğitiminin ayrıca ‘doktor adayı öğrencilerin ölüm felsefesini anlamaları ve bu duruma saygı göstermeleri için kullanılan bir deneyim’ olması açısından da alternatifsiz bir olgu olduğunu belirterek, ‘Ölüm Başka Bir Hayatın Kaynağıdır’ veya benzeri şekilde ‘Ölümün Ötesi Birdir’ yaklaşımıyla toplum bireylerini kadavra bağışına yönlendirebilirsek anatomi eğitimindeki bu büyük sorunu aşabileceğimizi düşünüyorum.