“Tıp eğitimi değişmeli mi?” sorusuna tıp eğitimine katkıda bulunan hekimlerin ancak yüzde 5’i kadarı “Hayır, zaten iyi durumda, bir değişim gerekli değil” yanıtını vermiştir. Ankete katılan hekimlerin yüzde 70 kadarı kökten reform talebinde bulunmuştur. Bu talep aslında, bilim ve teknolojideki gelişmeler ile tıp eğitiminin daha fazla insancıllaştırılması gereği ile paralellik göstermekteydi. Ayrıca eğitimin genel paradigmaları değişiyordu ve sosyal demografik değişim ile toplumun sağlık gereksinimleri de farklılaşıyordu. Tüm bu etmenler tıp eğitiminde değişimi zorunlu hale getirdi.
Değişime kaynak olması için yapılan mevcut durum analizinde tıp eğitimindeki bilgi yükünün çok arttığı, sağlık sorunlarına disiplin temelli yaklaşım yüzünden öğrencilerin sağlık problemlerini kavrama ve çözüm üretmedeki yetersizlikleri, içinde yaşadığı toplumu tanımayan hekimler yetiştirildiği, yalnızca usta-çırak eğitimine dayalı beceri eğitiminin de yüksek nitelikli olmaktan uzak olduğu fark edildi.
Bilişim çağında kanaatler değil, kanıtlar önemliydi. Küratif tıp eğitiminden çok koruyucu tıp eğitimi gerekliydi ve artık epizodik bakımın yerini süreklilik almaktaydı.
Tıp fakülteleri yalnızca bilen değil, nasıl olduğunu bilen ve gösteren hatta yapan hekimler yetiştirmek sorumluluğundadır. Dahası öncelikle bilgili olması gerektiği vurgulanan tıp doktorunun probleme yaklaşım yapabilen ve problem çözebilen hekimler olması hedeflenmektedir.
Bu durumda tıp fakültelerinin öğretim üyelerinin görevlerinin tanımlanmasında da köklü değişiklikler olmuştur. Elbette öğretim üyeleri öğrencilerini eğitirken öncelikle hastaya zarar vermemeleri gerektiğinin altını çizmelidir. Ama devamında öğrenciyi doldurulacak kalp değil, tutuşturulacak meşale olarak görmeli, öğrenciye doğru soruları vererek onların araştırma yapmalarını teşvik etmeli, öğrenmeyi sağlayamayacaklarını ancak tetikleyebileceklerini fark etmeli ve onlara özgüven aşılamalıdırlar.
Ancak tıp eğitiminde sorumluluk yalnızca öğretim üyesinde değildir. Uygun eğitim ortamlarının sağlanması, tıp eğitimi ile sağlık hizmetlerinin eşgüdümünün planlanması ve uygulanması ile “eğitimde süreklilik” kavramı da yöneticilerin sorumluluğundadır. İyi bir tıp eğitiminin planlanmasında müfredatın belirlenmesi çok önemlidir. Derslerin içeriği toplumun sağlık gereksinimleri göz önünde tutularak hazırlanmalı ve öğrencilerin hastalıkları önleyici ve sağlığı geliştirici yönüyle donanımları çok önemsenmelidir. Ayrıca geleneksel tıp eğitiminin en önemli handikaplarından biri olan temel tıp ile klinik uygulamaların entegrasyonu konusu ana sorun olarak ele alınmalıdır. Bu yüzden multidisipliner bir eğitim gereklidir. Eğiticilerin multidisipliner eğitime ve eğitimin temel hedeflerine doğru yaklaşımının sağlanabilmesi ise “eğiticinin eğitimi” ile başarılabilir. İyi bir müfredat düzenlemesi bilişsel alan hedeflerinin de basamaklar halinde netleştirilmesi ile sürdürülmelidir. Böylece bilgi kavramı, uygulama, analiz, sentez ve değerlendirme basamaklarında doğru kararlar verilebilir.
Sonuçta tüm tıp fakülteleri, yaşam boyu kendi kendine öğrenmeyi bilen, temel, klinik ve sosyal bilimler arasında tam bir entegrasyon kurabilen temel sağlık hizmetleri ve koruyucu hekimliğe ağırlık veren, hastası ve toplumla iyi ilişkiler kurabilen, maliyet analizi yapabilen ve sağlığın biyopsikososyal bileşenlerini iyi tanımlayabilen hekimler yetiştirmeyi amaçlar. Yapılacak tüm müfredat değişiklikleri bu yönde olacaktır. 14 Mart Tıp Bayramınız Kutlu Olsun.