Bir eğitimci olarak yeni yılın bu ilk makalesinde tıp eğitiminde görüş değişimini tartışırken Türk Devrimi’nin en büyüklerinden biri olan Eğitim Bakanı Mustafa Necati’yi anmak istiyorum.
Yalnızca 35 yıllık bir yaşamı olan ve apandisit patlaması sonucu erkenden hayata veda eden Mustafa Necati, Ahmet Haşim’in öğrencisiydi. İstanbul Hukuk Mektebi mezunu olan Mustafa Necati’den ölümünün 80. yılında tıp eğitimi anlamında hâla öğrenecek çok şeyimiz olduğunu görmek hem çok şaşırtıcı hem gurur verici.
Mustafa Necati’nin laik ve modern eğitimi genç Türkiye Cumhuriyeti’ne uyarlaması konusundaki başarısının gölgesinde kalmış çok önemli bir eğitim anlayışı, etkinlik veya iş ilkesidir. Öğrencinin ilgi, istek ve gereksinimlerine göre çalışmasına ve hatta bir şeyler üretmesine olanak tanımak şeklinde ifade edilen bu eğitim ilkesi, 2009 yılında dünyada "öğrenci merkezli eğitim" anlayışı ile örtüşmektedir.
Mustafa Necati öğrencinin plan ve program çerçevesinde (yapılandırılmış eğitim), yaparak, yaşayarak, üreterek bilgi, beceri ve alışkanlıklar kazanması gerektiğini vurgulamıştır. Bugün sıkça tartışılan eğitim çıktıları ve eğitimde stratejik planlama, farkındalık ve gereksinme yaratma, kaynakları etkin kullanma, önceliklere odaklanma, uygulanabilirlik ve eğitimde geçerlik gibi kavramlar 80 yıl önce Mustafa Necati’nin eğitimde öngördüğü kavramlarla örtüşmektedir. 20 Aralık 1925’te Bakan olan Mustafa Necati "iş eğitimi" kavramını ortaya atmış, bu nedenle 20. yüzyılın başlarında endüstrinin hızla geliştiği ülkelerde bile eğitimciler tarafından yoğun olarak konuşulmuş, tartışılmış ve kabul görmüştür. "İş eğitimi ve iş okulu" ekonomik değeri olan üretim yapmanın yanı sıra, hızla gelişmekte olan çalışma alanlarına yetişmiş insan gücü sağlamayı amaçlamaktadır. Aslında burada üretim beklenen bir eğitim çıktısı değil, bir sonuçtur. Esas olan, öğrencinin kendi güç ve yeteneğine göre kendisinin saptayacağı işleri zihnen ve bedenen işleyerek özümsetmek ve öğrenci etkinliğini öne çıkarmaktır.
2009 yılında tıp eğitiminde öğrenci merkezli eğitim felsefesine yaklaşım perspektifinde Mustafa Necati’yi hatırlamadan geçemedim. Bugün tıpkı onun 85 yıl önce tanımladığı gibi "okul"un ya da tıp fakültesinin özgür bir çalışma alanı bulması hedeflenmektedir. Hem Mustafa Necati’nin hem öğrenci merkezli eğitim anlayışının eğitimin değerinin ölçülmesinde yapılan uygulamanın yalnız sonucu değil, eğitim sırasında öğrencinin algılamalarında da değişiklik yaratmak olmasının hedeflendiği bir gerçektir. Vizyonu ve misyonu tıp eğitimi, olan tıp fakültelerinde gidilecek yolun bilincine vararak planlı bir çalışma gerekmektedir. Bu sırada öğrenciye özgür çalışma ortamı hazırlanmalı ve öğrencinin kimlik gelişimine katkıda bulunulmalıdır.
Tıp eğitiminde bugün ayrıntı gibi gelen "öğrenme zevki" pratik eğitimin yapılandırılması, hasta başı eğitimin yapılandırılması, çalışma yaşamına katkıda bulunabilecek yeniliklerin eğitim programına eklenmesi, müfredat geliştirme gibi konular son derece değerlidir. Tıp eğitimi "öğrencilerin kişiliğini yıpratan, yeteneklerini körelten, zekâlarını donuklaştıran, körü körüne ezberci hale getiren, araştırma, inceleme ve deneme yapmayı engelleyen bir eğitim" olmamalıdır. Tıpkı Mustafa Necati’nin 09 Şubat 1926’da söylediği gibi
Saygılarımla