Tıp etiği, hekim-hasta ilişkilerinin ahlaki yönlerini verir. İşte bu bağlamda, gelişen dünyadaki tıbbi konuların etiğinin de bir geçmişi vardır. Çünkü bugünün olayları yarının tarihi detayları olacaktır. Bu bağlamda tıp etiği ile ilgili bilgiler de tıp tarihinin bir dalı olarak karşımıza çıkar. Örneğin; tıp tarihini tıp etiğinden tamamen ayrı düşünmek kanımızca yanlıştır.
Bilindiği gibi modern tıp açısından önemli bir branş olan tıp tarihi, aynı zamanda geniş bir alanı olan bir bilim dalıdır. Antik ülkelerde, Orta Çağ İslam ve Avrupa dünyasında, Yeni ve Yakın Çağ Avrupa’sında, Uzak ve Yakın Doğu’da ve Türkiye’de geçmişten günümüze kadar süregelen tıp bilgilerini ortaya çıkaran bu bilim dalı, bu yönü ile modern tıbbın gelişmesine yardımcı olmaktadır. Bugün tıp tarihçileri hem günümüz tıbbına ait literatürü izlemek hem de geçmişteki tıbbın bütün özelliklerini çeşitli kaynaklardan araştırmak zorundadırlar. Bu bakımdan, bu alanda çalışan bir araştırmacının doğu ve batı dillerinden anlaması gerekmektedir.
Tıp tarihi bilimi çeşitli açılardan önem taşır. Bu branş, ilk bakışta sadece bir kültürel bilim dalı olarak görünür ve tıp mensuplarına yalnız kültürel bir bilgi verdiğine inanılır. Bundan başka, tıp tarihi özellikle eski tıp teorilerinden söz etmekle suçlanır. Ancak, bugünkü modern tıp da belli temel filozofik tahminlere ve bilimsel teorilere bağlı kalır. Yine bir gerçektir ki, bugünkü modern tıp teorileri yarının eski teorileri olacaktır. Ancak modern insanlar ilk dönemlerin insanlarından pek de farklı olmayarak yalnızca görmeye hazırlandıkları şeyi görmek isterler ve bunun sonunda özellikle yeni bir şeyi görmek için yeni bir bakışa gereksinim duyulur. İşte bu özellik ancak tıp tarihi bilim dalında vardır ve olaylara yeni bir açıdan bakmak ancak bu bilimin özelliğidir. Bu bağlamda, çeşitli tıbbi konuların ahlaki yönlerindeki gelişmeler de tıp tarihinin ana konusudur. Bugün bir organ nakli ile ilgili çalışmaların etik yönlerindeki gelişmeler de tamamen tıp tarihidir. Bunu başka türlü düşünmek çok yanlıştır. Eğer tarihte yaşamış bir düşünürün tıp etiği konusundaki fikirlerini veriyorsak, doğaldır ki tıp tarihinden bahsetmiş oluruz.
Bundan başka, tıp tarihi gereğinden çok akıl jimnastiğidir. Söz gelimi, hastalıkların ve tedavilerin tarihi, yeni görüşleri verecek olan bilgileri sağlar. Tıp tarihi öğrenen bir kimse bugünün gerçeğinin nasıl yarının hatası olduğunu anlar ve yeni gerçekleri benimsemeye daha iyi hazırlanır. Bu arada tıp etiği ile ilgili tarihi olaylar da bize geçmişteki düşünce sistemini verir. Felsefe ve ahlak gibi zihin jimnastiği yapmaya uygun alanların geçmişteki gelişimleri de, tarihteki tıp etiği gelişimlerini net olarak anlamamıza yardım eder.
Bilindiği gibi tıp etiği ilk insandan beri vardır. Çünkü hekim-hasta ilişkileri ilkel de olsa bu dönemde de bulunur. Bu bulgular da “primitif tıp” olarak adlandırılan çağdaş vahşilerin tıbbının incelenmesiyle sağlanabilir. Primitif tıbbı tanımanın en iyi yolu, çağdaş bir primitif toplulukta tıbbi bir tedaviyi gözlemlemektir, böylece etik davranışlar da gözlenebilir. Örneğin; Amerika’da “Apache” kabilesinde bir yerli hasta olunca, hasta ve ailesi bu duruma önemle eğilir. Önce hasta yatırılır ve halk ilaçları verilir. Eğer bir düzelme olmazsa o zaman hastalık hakkında bazı varsayımlarda bulunulur. Hastalığa bir hayvan ruhu, hayalet veya sihirbaz gibi doğaüstü etkenin neden olduğu sanılır ve tedavi için sihirbaz bir tıp adamı çağırılır. Burada sihirbaz hekim-hasta ilişkisi vardır. Bu, o dönemin tıp etiği konusu olarak görünür ve tıp tarihinde incelenir.